1 MAYIS'A GİDERKEN
İş yükü ağır, kaza çok; önlem ve ceza yok

1 Mayıs öncesi Türkiye’de iş kazalarının ortaya koyduğu ağır tablo bir kez daha gündemde. Her bir iş kazası, alınmayan önlemlerin, görmezden gelinen risklerin ve ertelenen sorumlulukların sonucu. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu işverenlere açık yükümlülükler getiriyor. Ancak uygulamada, idari cezaların yetersizliği ve denetim eksikliği, işverenlerin gerekli önlemleri almaktan kaçınmasına neden oluyor.
Her yıl yaklaşık 3 milyon kişi ölüyor
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) verilerine göre, dünya genelinde her yıl yaklaşık 3 milyon işçi, iş kazaları ve meslek hastalıkları nedeniyle hayatını kaybediyor. Bu ölümlerin 2,6 milyonu işle ilgili hastalıklardan, 330 bini ise doğrudan iş kazalarından kaynaklanıyor. Ayrıca, 395 milyon çalışan ölümcül olmayan iş kazalarına maruz kalıyor.
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından yayınlanan 2023 yılı verilerine göre ise Türkiye'de toplam 681 bin 655 sigortalı iş kazası geçirdi. Bu kazalarda bin 972 kişi hayatını kaybetti. Toplam 946 sigortalı, meslek hastalığına yakalandı.

2024’te her gün 5 işçi iş cinayetlerinde hayatlarını kaybetti, 71'i çocuk
"Cezalar caydırıcı değil"
İş kazalarında 6331 sayılı kanun kapsamında işverenin sorumluluklarını hatırlatan iş hukuku alanında çalışan Avukat Tuba Güneş, idari cezaların patronlar açısından caydırıcı olmadığını belirtti.
bianet'e konuşan Avukat Güneş, kaza sonucu tedavi ve dava süreçlerinde işçilerin karşılaştığı zorluklara değinerek şunları kaydetti:
“İş kazası durumunda işçinin, ölümü halinde ailesinin tazminat davası açma hakkı var. Ancak bu noktada bir iş kazasından söz etmek bile zorlaşıyor. Çünkü iş kazasını, işverenin gecikmeden üç gün içinde bildirmesi gerekirken, uygulamada bu bildirim işçiye adeta bir lütuf gibi sunuluyor. Hastaneye giderken işçinin yanına olayı kapatacak bir yetkili göndererek, işçiyi oyalayarak iş kazası ile ilgili tespit davası gibi hukuki süreçleri yürütmesini engellemek isteyebiliyorlar.”

"ÇOCUK İŞÇİLİĞİ İLE MÜCADELEYE"
Çocuk işçiliği: Bilinçli sistematik ucuz emek sömürüsü
"Önlem almayıp maliyeti ödüyorlar"
Son yıllarda yaşanan ölümlü iş kazalarına ilişkin konuşan Avukat Güneş, "Davaları incelediğimizde, işverenlerin önlem almak yerine yaptırımları göze aldığını görebiliyoruz. Çünkü her ne kadar mahkemelerde işçilerin lehine kararlar çoğunlukta olsa da işverenler için bu davalar, göze alınabilir bir maliyet olarak görülüyor," dedi.

HAK ÖRGÜTLERİYLE BULUŞMALAR- 12
İSİG Meclisi: "Türkiye kapitalizminin ölümcül tomografisini çekiyoruz”
Avukat Güneş, tazminat davalarının maliyetine ilişkin ise şu değerlendirmede bulundu:
“Rakamsal olarak tahmini bir şey söyleyemiyoruz, ama maddi-manevi tazminat davalarında ciddi rakamlar çıkabiliyor. Özellikle ölümlü olduğunda, bu rakamlar daha artabiliyor. Ancak bunların icraya konulması, hukuki prosedürlerin sonrasındaki zamanı kullanmayı tercih ediyorlar. Zaman olarak ötelemek -Türkiye’deki enflasyonu da göz önüne alırsak- işveren için daha makul gelebiliyor. İşçiyi hukuk mücadelesinde yıpratmak amacıyla da bunu yapabiliyorlar.”
6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu hakkında
Türkiye’de iş sağlığı ve güvenliği alanındaki temel düzenlemeleri belirleyen 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, 2012 yılında yürürlüğe girdi. Kanun, çalışanların sağlık ve güvenliğini korumak amacıyla işverenlere şu temel yükümlülükleri getiriyor:
- Risk değerlendirmesi yapmak: İşyerindeki tehlikeleri tespit etmek ve önlem planı hazırlamak.
- Önleyici tedbirler almak: Kaza ve hastalıkları önlemek için teknik ve organizasyonel önlemler almak.
- Çalışanları bilgilendirmek ve eğitmek: İşçilerin iş sağlığı ve güvenliği konusunda bilinçlendirilmesi ve düzenli eğitimlerin verilmesi.
- İş sağlığı ve güvenliği hizmetleri sunmak: İşyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı görevlendirmek veya hizmet almak.
- Acil durum planları hazırlamak: Olası yangın, doğal afet veya ciddi kaza gibi durumlara karşı hazırlıklı olmak.
Kanun, hem kamu hem özel sektördeki tüm işyerlerini kapsıyor. İşverenin yükümlülüklerini yerine getirmemesi durumunda idari para cezaları ve çeşitli yaptırımlar öngörüyor. Ancak uygulamada, denetim eksikliği ve cezaların caydırıcı olmaması eleştirilere konu oluyor.
(AB)