Neoconlar ve ulusal güvenlik
Baba Bush'un ardından iktidarı ele geçiren Bill Clinton'ın çevresini saran "yeni muhafazakar" (neo conservative) zümre, Irak üzerinde kurulması istenen "yıkıcı baskı"nın artırılması için lobi faaliyetlerini tam sekiz yıl boyunca sürdürdü. Ancak demokratların izlediği Ortadoğu politikası, "savaşı mutlaklaştırmak" yerine sadece savaş tehdidini hatırlatmak anlamını taşıyan "çifte çerçeveleme" (double containment) stratejisiyle kendisini gösterdi.
Clinton sonrasında iktidara hem de çok tartışmalı bir seçimin ardından gelen Cumhuriyetçiler'in, gerçeklere işaret etmediği sonradan anlaşılan bir takım sebeplerle, Irak'ta savaşın mutlak hakimiyetini ilan edeceğini herkes biliyordu.
Cumhuriyetçi Şahinlerin Irak Tutkusu
Özellikle aralarında Paul Wolfovitz ve Dick Cheney gibi şahinlerin de bulunduğu isimlerin katkısıyla savaş beklendiği gibi Irak'ta yuva kurdu. Zira yeni muhafazakarlar açısından "ulusal güvenlik" herşeydi. Irak da bu güvenliğin önündeki tehlike hüviyetiyle kendisini gösteren "uluslararası terörizm"in Ortadoğu'daki merkezi olarak görülüyordu.
Irak'ta geride kalan son on dört yıl, ağır ambargo altında ezilen halkların acısı, Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) hamiliğinde süren Saddam Hüseyin karşıtı muhalefetin (Iraqi Opposition) kendisine bir yön verme çabaları ile geçildi.
İkinci Körfez Savaşı öncesi vahametin daha da artmasına, Birleşmiş Milletler tarafından "lütfen" uygulamaya konulan "Yiyecek Karşılığı Petrol Programı" bir miktar engel oldu. Ancak sorun savaş süresince daha da netleşti. Ne açlık, ne de sıradan Iraklıların çektiği sefalet...
Irak: Dünyanın istihbarat laboratuarı
Dünyanın istihbarat laboratuarı olan bu ülkede, gerek İsrail'in çıkarları, gerek ABD'nin petrol alanlarındaki hakimiyeti, gerekse Irak'taki etnik ve dinsel kökenli hareketler, insani ihtiyaçların dışına taşan bir iktidar mücadelesini her geçen gün daha da kanlı bir şekilde gündeme taşıdı...
İşgalin ardından Saddam Hüseyin'in de yakalanmasıyla Sünni üçgeni olarak da bilinen Felluce- Ramadi- Tikrit bölgelerinde her gün artarak süren bombalama eylemleri bugüne dek hız kesmeden devam etti.
12 Milyon seçmen
Ülke içinde ve dışındaki toplam 12 milyon Iraklı seçmen işte bu koşullarda sandığa gidecek.
275 sandalyeli ulusal meclis seçiminde üstünlük sağlamasına kesin gözüyle bakılan Iraklı Şii Arapların karşısına dikilen Sünni direnişi bomba yüklü kamyonlarıyla başta başkent Bağdat olmak üzere seçim öncesinde şehirlerin sokaklarında dolaşıyor ve korku salıyor.
Irak'tan gelen haberler, seçim öncesinde siyasi iradesini oy yoluyla sandığa aktarması beklenen seçmenin korkunun hakimiyetine girdiğini gösteriyor.
Etnik ve dini uyuşmazlıkların ülkesi
Irak seçim sathı mailine girdiği andan itibaren, ülkede gerilimin artamaya başlaması bir tesadüf değil. 1 mart 2003'te TBMM'de "Irak'a asker gönderme tezkeresi"nin reddedilmesinden hemen sonra Kuzey Irak'ın Süleymaniye kentinde Kürdistan Yurtseverler Birliği lideri Celal Talabani ile yaptığımız röportajda, Kürt lider Irak'taki siyasi parçalanmışlığa dikkat çekmiş, işgal sonrasında yapılacak seçimlerin önemli bir gösterge olacağını söylemişti (1).
Ancak etnik köken ayrımı olmaksızın, her siyasi grubun kendi aralarında anlaşmazlığa düşmesinin şaşırtıcı olmayacağı Talabani'nin sözlerinden de anlaşılıyordu.
Kürt - Türkmen anlaşmazlığı
"Irak'ta hiçbir etnik ya da dini topluluk tümüyle tek bir siyasi görüşü temsil etmez" diyordu Talabani, "Kürtlerin laikleri, kökten dincileri olduğu gibi Türkmenler de bir çok farklı partinin çatısı altında ayrı fikirlere bölünmüştür".
Nitekim bugün bakıldığında bir süre sonra aralarında küçük de olsa çatışma potansiyeli barındıran gruplar Kuzey Irak'ta 30 ocak seçimlerine farklı partilerin çatısı altında katılıyor.
Muhtemel Kürt- Türkmen çatışmasının temelinde son günlerde artan tartışmalarda da gördüğümüz gibi özellikle Kerkük'teki demografik yapının Kürt göçü yoluyla değiştirildiğine dair iddialar yatıyor.
Her ne kadar 2003 yılı Mart ayında Celal Talabani, Irak petrollerinin tümüyle "federal hükümet"in kontrolünde olacağını söylediyse de, bu durum seçimlerin ardından belirginlik kazanacak.
Zira yerel seçimde üstünlüğü ele geçirmek ve il genel meclisinde çoğunluğu sağlamak Kürtler ve Türkmenlerin petrolün yönetiminde söz sahibi olmaları açısından büyük önem taşıyor.
Seçim hazırlıkları
Hal böyleyken 275 sandalyeli Ulusal Meclis, Özerk Kürt Parlamentosu ve 18 eyaletin özerk parlamentolarının belirleneceği seçimlerde önce Kuzey Irak'ta grupların nasıl hazırlandığına bakalım:
Kürt gruplar seçime Kürt İttifak listesi adı altında katılıyor. Kürt İttifakı'nın çoğu, Mesud Barzani'nin lideri olduğu Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) ile Celal Talabani'nin lideri olduğu Kürdistan Yurtseverler Birliği'nden (KYB) olmak üzere, 165 adayı bulunuyor.
Bu ittifakın Irak'ın kuzeyindeki Kürt oylarını ezici çoğunluğunu alacağı tahmin ediliyor. Ancak Listede KDP ve KYP'nin yanı sıra 9 parti daha var. Kürt grupların büyük bölümü Irak'ta laik bir düzen istiyor, İslami bir yönetim tarzını reddediyor.
Türkmenler ve seçim
Türkmenler de Irak seçimlerine, biri Irak Türkmen Cephesi diğeri Türkmen Milliyetçileri Hareketi'nin olmak üzere iki listeyle katılacak. Ulusal meclis için 63 aday gösteren Irak Türkmen Cephesi, seçimlerde 30 milletvekilliği çıkarmayı hedefliyor.
Türkmenler yerel seçimlereyse Musul, Erbil, Kerkük, Diyale, Selahaddin ve Bağdat'ta girecek.
Türkmenlerin stratejileri, başta Irak ulusal meclisinde güçlü bir temsiliyet, il genel meclisini oluşturacak yerel seçimlerde de Musul, Erbil, Kerkük, Diyale, Selahaddin ve Bağdat'ta Türkmen varlığını hissettirmek yönünde şekilleniyor.
Asurilerin ağırlığı yok
Asuriler, Ulusal Radifeyn Listesi adı altında seçime hazırlanıyor. Eski geçici güvenlik konseyi üyesi Yonadem Kana'nın liderlik ettiği oluşumun 28 adayı bulunuyor. Bu oluşumun, az sayıdaki Hıristiyan topluluğun oylarını alması bekleniyor. Bu ittifakta Asuri Demokratik Hareketi ile Keldani Ulusal Konseyi de yer alıyor.
Irak'ta güneye doğru indikçe gerilimin dozajı daha da artıyor. Sünni direnişi kendisini seçime çok az bir zaman kala iyiden iyiye hissettiriyor. Ancak ulusal mecliste sandalyelerin büyük çoğunluğunu almayı hedefleyen Şiiler seçime katılımın yüksek olması için çatışmanın yoğun duman arasında çalışmayı sürdürüyor.
Sünni üçgeninde durum
Geçici Irak Hükümeti'nin başbakanı İyad Allavi önderliğinde Şii ve Sünniler arasında karma bir yapıya sahip olarak oluşturulan "Irak Listesi", seçimlere iddialı bir şekilde hazırlanıyor.
"Irak Listesi", "Birleşik Irak İttifakı"na göre daha laik kabul ediliyor. Bu listede Allavi'nin Irak Ulusal Mutabakatı ile birlikte 5 laik parti ve 1 bağımsız bulunuyor.
Teokratik bir rejimden çekinen laik Iraklılar ile solcular da "Halk Birliği" çatısı altında seçime gidiyor. Bu yapı, kadınların da yer aldığı 275 adaya sahip. Adayları etnik ya da dini bağlara sahip olmayan Halk Birliği'nin, laik ülkelerde yaşayan yurtdışındaki Iraklılara seslenebileceği sanılıyor. Birlikte Irak Komünist Partisi ile 1 bağımsız aday var.
Siyasi Partiler
Bir yandan da ittifakların dışında siyasi partiler de seçime girecek. Örneğin geçici Devlet Başkanı Gazi El Yaver'in lideri olduğu Iraklılar Partisi'nin, Sünni ve Şiilerin bir arada olduğu 80 adayı var.
İşgalden hemen önce gerek Irak Muhalefeti, gerekse ABD ile muhalefetin ilişkileri açısından göze çarpan en önemli figürlerden biri olan sünni kökenli eski devlet adamı Adnan Paçacı'nın liderliğini yürüttüğü Bağımsız Demokratlar Topluluğu'nun 78 adayı ile aydınlardan ve kentlerdeki orta sınıftan destek alacağı sanılıyor.
Bölge ülkeleri dikkatle izliyor
Seçimleri sadece Irak için değil, bölge ülkeleri açısından da önem taşıyor. Bilhassa İran'ın gözü kulağı seçimlerin yapılacağı 30 ocak tarihinde. Üstelik seçim tarihi de İran'da tartışılan önemli maddeler arasında. ABD'nin Irak'ta seçimlerin geciktirdiği görüşü ağır basıyor.
İran'da yayımlanan Hemşehri Gazetesi yazarlarından Hüseyin Ruyveran, ABD'nin Iraklılara iktidarın devrini gerçekleştirme sürecini engelleyerek, Irak'ı çeşitli güçlerin rekabet sahasına dönüştürdüğünü söylüyor.
Ruyveran şöyle devam ediyor: "Böylece bazı siyasi,etnik ve kavmi grupların, işgalci güçlere karşı direniş gösteren odaklarla, toplumsal konumlarından daha fazla bir iktidar payı elde etmeye çalıştıkları görülüyor (2). (hemşehri gazetesi 27/11/2004)
ABD yönetimi tarafından Ortadoğu'nun şer üçgeni olarak gösterilmek istenen Irak -İran -Suriye üçlüsünün sonuncusu Suriye ise seçimleri şimdilik sükunetle izlemekle yetiniyor.
Türkiye ve diplomatik zafiyet belirtileri
Türkiye ise tüm dikkatini Kürtler ve Türkmenler arasında Musul ve Kerkük'te dengelerin nasıl kurulacağına vermiş durumda.
Savaş öncesinde de yıllarca bölgede yalnızca PKK meselesi ile ilgilenen ve bu nedenle geri kalan tüm gelişmeleri gözden kaçıran Türkiye'nin, bugün yine tek mesele üzerine yoğunlaşması seçim sonrasında Musul ve Kerkük'te olup bitenler dışında Irak'ın genel siyasi görünümünü kaçırması olasılığı ise hali hazırda, Türkiye dış politikası açısından eski alışkanlıkların sürdüğü izlenimini yaratıyor.
Zira Şiiler ve Sünniler arasındaki mücadelenin kuvveti, İran'ın da bu sürtüşme sırasında Şiilerden yana tavır koyması, Irak parlamentosunun yeniden oluşumu sonrası bölgede İran hakimiyetinin artması sonucunu doğurabilir.
Türkiye'nin bölgedeki dengeler ile ilgili olarak sadece tek bir noktaya odaklanması, bölgedeki genel siyasal yapıyı gözden kaçırmasına neden olacak gibi görünüyor. (MU/BA)
(1) Murat Utku /Kemal Soğukdere/ Cnntürk / 8/3/2003.
(2) Hüseyin Ruyveran/ Hemşehri Gazetesi Yazarı - 27/11/2004