Avukat Eren Keskin, bianet'e görüşlerini şöyle açıkladı:
"Biz İnsan Hakları Derneği olarak gözaltındaki ölümlerle ilgili yıllardır çalışmalar yapıyoruz ve bu konuda açıklamalarda bulunuyoruz ama devlet sesimizi duymamakta direniyor. Çalışma sonuçlarımıza göre, bugün resmi olmayan gözaltında kayıp sayısı yaklaşık 2 bin . Biz, bunların tamamının gözaltında, işkence sonucu ölüm olduğunu düşünüyoruz. Buna rağmen, devletin bu konuda attığı somut hiçbir adım yok. Özgür Ünal olayında İçişleri Bakanlığı soruşturma başlattığını söylüyor. Bunun nasıl sonuçlanacağı da şüpheli.
Özgür Ünal'ın "intiharı" işkence ile birlikte değerlendirilmeli. İşkence Türkiye'de sistematik. Çünkü, sadece işkenceyi uygulayan polisler değil, onları sorgulamayan savcılar, doğru rapor vermeyen adli tıp hekimleri, beraat kararı veren hakimler de işkencenin parçaları .
Manisa'daki gençlere işkenceden yargılanan birimin başı
Edremit'de yaşanan bu gözaltında ölüm olayında sorumlu emniyet müdürü Kemal İskender, daha önce Manisa'daki gençlere işkence yapmaktan yargılanan birimin başındaydı. İşkenceye sistem olarak karşı çıkış gerçekleşecekse, emniyet müdürünün görevinden el çektirilmesi gerekirdi. Ancak hala bu yapılmadı, Kemal İskender, bugün hala görevine devam ediyor. Bizler, bu soruşturmanın da geçiştirileceğini düşünüyoruz. Çünkü, toplumsal bir duyarsızlık var. Bu duyarsızlığın giderilmesi gerekir.
İntihar ettiğine inanmıyorum
Özgür Ünal'ın intihar ettiğine kesinlikle inanmıyorum. Zaten, gözaltındaki bir kişinin intihar etmesine asla izin verilmemeli . Gözaltındaki bir kişinin yaşamı devlet tarafından teminat altına alınır. Bu yasalarla düzenlenmiştir. Ayrıca, battaniyenin kenarlarını sökmek için kesici bir alet gerekir . Bu kolay bir iş değildir. İntihar iddiası asla inandırıcı değil.
Özgür Ünal'ın ölümü ayrıca, devletin çocuk haklarını ihlal eden bir yapıya sahip olduğunu da gözler önüne serdi. Üzeyir Garih'in ölümünden sonra gözaltına alınan 13 yaşındaki çocuk da gözaltında işkence gördüğünü ifade etti. Bu çok düşündürücü." (BB/NU)