On parmağında on yüzük
Plenel ilginç bir gazeteci: Troçkizm'den geliyor. Heyecanlı, dışavurumcu, meraklı, çalışkan ama en önemli özelliği iktidarperverliği. Eski Troçkist geleneklerini 60'a yaklaşan yaşına rağmen muhafaza ediyor. Grupçuluk ve sızmacılık özel olarak başarılı olduğu alanlar. Hedef, her zaman her yerde iktidar.
70'li-80'li yıllarda polis muhabiri olarak, Devrimci Komünist Liga'dan Le Monde'a geçiyor. Başarılı bir muhabir. Ama haber kaynaklarıyla fazla içli dışlı. Hatta polis sendikasının bültenini bizzat yazıp yayınlayacak kadar.
Kimi polis şeflerini de haber ve röportajlarında özel olarak kayırıyor. 2003 yılı başında yayınlanan 'Le Monde'un Gizlenen Yüzü'(*) başlıklı kitapta, iki gazeteci, Le Monde'un tüm kirli çamaşırlarını ortaya dökmüştü. Plenel'in, Genel Yayın Yönetmeni Jean-Marie Colombani ve gazeteyi iş ve politika dünyasına bağlayan Alain Minc'le oluşturduğu üçlü yönetimde, neler yaptığı belgeleriyle teşhir edilmişti bu kitapta.
Öncelikle Plenel, gazetenin 40 yıllık temel niteliğini değiştirmeye yönelik girişimlerde bulunuyor. Le Monde, adını tüm dünyada 'Referans Gazetesi' olarak duyurmuş. Haberin önünde koşan, sansasyon, manşet ve 'araştırmacı-karıştırmacı' gazetecilik peşinde olmayan geleneksel bir gazetecilik- habercilik anlayışı vardı Le Monde'un.
Kurucusu Hubert Beuve-Méry'nin yarattığı bu tarz, okura sağlam, güvenilir haber ve farklı yorumları, ayrıntılı ve derinlemesine vermeyi öngörüyor. Beuve-Méry'nin Le Monde'u, iktidar oyunlarına girişmeyen, iktidarın değil hep okurun hizmetinde olan bir gazeteydi. İktidarla temas ve mesafeyi hep dengeli bir şekilde koruyordu Le Monde. Bu sayede General De Gaule'e de kafa tutmasını bilmişti Le Monde.
Değiştir değiştir
Plenel ise, yaşlı Le Monde'u gençleştirme adı altında bir dizi önemli değişiklik gerçekleştirdi:
Başta dış haber ve iç haberler ile ekonomi bölümlerinin gazete üzerindeki etkisini kırmak için bu bölümleri lağvetti, gazeteyi bölümler yerine daha küçük birimler olan sayfa sekreterliği temelinde böldü ve yönetti. Le Monde'un genç-tecrübesiz gazeteci istihdam etmeme, aksine alanının en iyi ve en kademli uzman gazetecileriyle çalışma ilkesini de 'Taze kana ihtiyaç var' gerekçesiyle ihlal etti. Nedir, Le Monde'a Plenel'in aldığı genç gazetecilerin bir çoğu, doğrudan sayfa sekreterliğine atanırken, bu gençlerin aslında 'İmparator' lakaplı Plenel'in yakın çevresini oluşturması da herhalde tesadüf değildi.
Plenel bu operasyonları gerçekleştirirken, intikam güttü ve eski geleneğe sadık kalan yakın çalışma arkadaşlarını D.Schneidermann ve P.Jarreau gibi Le Monde'un ağır toplarını ya yönetimden uzaklaştırdı ya da istifalarını sağladı.
Plenel aslında biraz da megalomanyak. Öyle pek derin ve uzun bir tahsil yapmamış olmasına rağmen, iki yılda bir gazetecilik üzerine, özellikle de 'İnvestigative Journalism' üzerine kitaplar yazdı, özgeçmişini, gençlik günlerini de kitaplaştırdı. Ayrıca kitap dünyasında da önemli bir şahsiyet gibi görünmek için televizyonda haftalık kitap programları yaptı. Plenel'in adı her türlü siyasal-toplumsal-kültürel panel ve konferansta da geçiyordu.
Le Monde'un Yazıişleri Müdürü olunca, bu yetki, iktidar ve koltuğunu kişisel ihtirasları için kullanmaktan çekinmedi. Eşini de kitaplarını yayınlayan yayınevine editör olarak 'önerdi'. Plenel, siyasi iktidarla da bilek güreşine girdi. Fransa'da bir yandan televizyonun bir yandan da Libération ya da Figaro ile bedava metro gazetelerinin rekabeti karşısında, 'Le Monde'u gençler de okumalı' bahanesiyle, ciddi gazeteyi sulandırdı, Beuve-Méry'nin zamanında hiç bir sayfaya girmeyecek haberleri manşet yaptı.
Plenel, yazı işleri yöneticisi olarak, ekibini kurup, yazıişleri çizgisi ve uygulaması konusunda tek adam olurken, aslında patronu olması gereken Hıristiyan-demokrat Colombani'yi tamamen idari ve mali işlerle başbaşa bıraktı. Gerçi Colombani de öyle pek sağlam pabuç değil ama...
Plenel'in önemli uygulamalarından biri de, Minc aracılığıyla, büyük Fransız şirketlerini adeta haraca kesmek oldu. Le Monde'un itibarını kullanarak başta Vivendi olmak üzere kimi dev holdinglere önce olumlu yaklaştı, onları özel haberlerle övdü sonra da karşılık bulamayınca bu şirketler ve yöneticileri hakkında asılsız haberler yayınladı. Le Monde'da hem de birinci sayfadan 'araştırmacı gazeteciliğin incileri' şeklinde. İş ve politika dünyasında herkesin mutlaka en az bir açığı olduğunu bilen Plenel, Le Monde'u silah gibi kullanarak, tamamen sübjektif gerekçelerle kimi iş adamları ve kimi politikacılara özel olarak sempati ya da antipati besledi.
Erken emekli
Yaklaşık 8 yıllık Plenel dönemi Kasım sonunda kapandı. Gazete bu süre içinde hem tiraj hem de prestij kaybetti. Plenel, Yazıişleri Müdürlüğünden istifa etti ama yeni kızak makamı olarak 'kurulması tasarlanan Le Monde Vakfı'nın Başkanı' sıfatını da aldı.
Bir numara Colombani, ayrıca gazetenin en etkili ortaklarından Yazıişleri Çalışanları Şirketi ve işyeri komitesi, gazetenin Plenelciler/Plenel karşıtları olarak ikiye bölünmesi karşısında, yeni bir karar almak zorunda kaldı. Plenel'in istifası kabul edildi. Bu süreç kuşkusuz sadece 'Le Monde'un Gizlenen Yüzü' kitabıyla başlamamıştı. Kitap, Le Monde'un yüzde 10 kadar okur kaybetmesine neden oldu. Ayrıca Le Monde'un gerek içerik, gerek yaklaşım gerekse yönetim düzeylerinde kötüye gidişinin önemli ve gerçek nedenlerini açıklaması açısından kitabın Plenel'i istifaya götüren etmenlerden biri olduğu kesin. Plenel'in istifası, sözkonusu kitapta kendisi ve yönetimi hakkında ağır ithamlar varken, bunlara yanıt ver(e)memesiyle de ilgili.
Plenel, son zamanlarda hem tüm yayınlardan sorumlu Genel Müdür sıfatını talep ediyor, ayrıca da Le Monde'un en önemli özelliklerinden biri olan 'Akşam Gazetesi' niteliğini de ortadan kaldırmaya yönelik 'sabah baskısı' projesinde de diretiyordu. Her iki talep de istifa ile son buldu.
Bakalım, Türkiye gözlüğüyle...
Şimdi Le Monde'un başına 55 yaşında olmasına rağmen eski tüfeğe yakın isimlerden Gérard Courtois getirildi. Colombani ve Courtois, ilk açıklamalarında, Le Monde'un sadece dış nedenlerle değil, iç sebeplerden dolayı da zayıf düştüğünü kabul ediyor. 'Okurlardan gelen eleştiri sinyallerini iyi okuyamadık. Le Monde bundan sonra haberde sağlamcı, okura güven verici bir yayın politikasını daha iyi uygulayacaktır' mealinde cümleler de var.
Plenel deneyinden Türkiye gazeteciliği açısından da çıkarılacak dersler var. Aslında Fransız gazete okuru ve kuşkusuz gazetecisi, belli ki daha olgun, daha kıdemli ve değerlendirmesini daha sağlıklı bir şekilde yapabiliyor.
Gazetecilikle iş adamlığı arasındaki çelişkinin, kamuya hizmet edermiş gibi görünüp kendine çalışmanın hazin sonunu yaşadı Plenel. Bir de tutmuş, oturmuş, dahası kurum haline gelmiş bir gazeteyi alavere dalavere ile sağlam köklerinden koparıp popüler hale getirmeye çalışmak da, Plenel örneğinde olduğu gibi iyi sonuç vermiyor.
'Gazetecilik özel çıkar değil, kamu çıkarı meşgalesidir' ya da 'Gazeteci iktidarın değil kamunun yanında olmalıdır' gibi ilkeler, salt teorik önermeler değil. 'Neyse artık yeniden haber yazmanın neşeli günlerine döneceğim' diyerek avunan Plenel, kendi meslek yaşamında bu iki ilkenin acı içeriğini her gazeteciden fazla öğrendi.
(*) Meraklısı için yan okumalar:
- 1960-80 dönemine iki farklı yaklaşım, E.Plenel'in 'Secrets de jeunesse'
kitabının tanıtımı, Virgül, Haziran 2002
- Le Monde'un kirli çamaşırları, 'La face Cachée du Monde' kitabının
tanıtımı, Virgül, Eylül 2003
- Le Monde: Pişmiş tavuğun başına, Virgül, Temmuz 2004 (RD/BB)