İnsan Hakları Derneği (İHD), İHD İstanbul Şube Hapishane Komisyonu Üyesi Hatice Onaran’ın, “Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkındaki Kanuna Muhalefet” suçlamasıyla cezaevine gireceğini açıkladı.
Bugün basın açıklaması yapan dernek, Hatice Onaran ile ilgili verilen mahkûmiyet kararının hiçbir hukuki temelinin bulunmadığını belirtti: “Kararın maksadı, mahpusların hapishanede ekonomik ve sosyal haklarından mahrum bırakılmasıdır.”
Mahpuslara para, yönetmelik çerçevesinde yatırılıyor
Açıklamada, yasal bir sürece tabi olarak mahpuslara para yatıranların yargı baskısına maruz kaldığı ifade edildi:
“Terörün Finansmanı Yasası kapsamında uzun süredir hapishanelerdeki mahpuslara para yatıran ailelere, vasilere, avukatlara, yakınlarına ve insan hakları savunucularına yönelik yargısal baskılar sürüyor. Kişiler gözaltına alınmakta, haklarında davalar açılıp, cezalar verilmekte, “Teröre Finansman Sağlamak” suçlamasıyla tutuklamalar gerçekleşmektedir. Oysa mahpuslara para yatırmak “Hükümlü ve Tutukluların Emanete Alınan Kişisel Paralarının Kullanımına Dair Yönetmelik” çerçevesinde yapılmaktadır.”
Adalet Bakanlığı ve yargı makamlarına çağrı
İHD, “Hatice Onaran yalnız değildir” başlıklı açıklamasında, hak savunucusu Onaran’ın durumuna dair şu bilgileri verdi:
“Hukuksuzluğun geldiği boyut öyle derindir ki; 60 yaşında ve ağır hasta (kolon kanseri tedavisi görüyor) olan Hatice Onaran, kanunlara uygun biçimde para yatırma işlemi gerçekleştirdiği için hayati riski olan hastalıkları dikkate alınmadan hapishaneye konulacak. Ayrıca çalışma arkadaşımızın heyet raporuyla yüzde 79 oranında engelli olduğu uzman hekimlerce tespit edilmiştir.
Ömrünü hapishanelerdeki hak ihlalleri ile mücadeleye adamış Hatice Onaran, şimdi hasta mahpus ve engelli bir yurttaş olarak hapse girecektir. Hapishaneye girmesi durumunda yaşam hakkını tehdit edecek birçok olumsuzlukla karşılaşabilir.
Başta Adalet Bakanlığı, Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesi Başkanlığı ve Yargıtay Başsavcılığı olmak üzere bütün ilgili kamu görevlileri Hatice Onaran hakkındaki bu hukuksuzluğu düzeltmek için harekete geçmek zorundadır. Sadece basit bir hatayı düzeltme değil, ahlak açısından da kabulü mümkün olmayan bir durumu düzeltmek söz konusudur. Adalet arayan, hukukun üstünlüğüne inanan ve ülkede yaşayan insanların insanlık haysiyetine yakışır biçimde yaşamalarına hürmet eden herkesin bu karara karşı çıkması, tepki göstermesi gerekir. Barolar, barolar birliği, demokrasi ve adalet arayışındaki kişi ve kurumlar ve en başta da siyaset kurumu bu vahim hukuksuzluğa karşı seslerini yükseltmeli.”
(AS)