Hüseyin Demir 23 yıl önce bugün, 26 Eylül 1994'te 29 yaşındayken Şırnak’ın Silopi ilçesinde kaçırılarak kaybedildi. Cansız bedeni, kaçırılmasından beş gün sonra 1 Ekim 1994’te bulundu.
Soruşturmada zamanaşımı nedeniyle takipsizlik/kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildi. Demir ailesinin avukatı Haziran 2015'te Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) başvurdu.
“Basın mensuplarını köye getiriyordu”
Hafıza Merkezi'nin Zorla Kaybedilenler Veritabanı’nda ve Yakay-Der'de (Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği) yer alan bilgilere göre Demir’in hikayesi şöyle:
"Güçlükonak’ın Ormaniçi (Bana) köyünde doğan Hüseyin Demir 1985 yılında İdil ilçesine yerleşti. Geçimini sağlayabilmek için bazen büyük şehirlere çalışmaya gitti. 1993 yılında kendisi metropolde çalışırken doğduğu köy olan Ormaniçi (Bana) köyü üç defa devlet güçleri tarafından yakıldı, bu yakılmalar esnasında köydeki akrabalarına çok yoğun baskı ve işkenceler yapıldı. Köylülerden altısı askerler tarafından öldürüldü.
“Hüseyin Demir tüccardı.
“90'lı yıllarda köy boşaltmalar ve işkenceler konusunda bilgi sahibi olmak isteyen yabancı basın mensuplarının bölgeye girişi devlet güçleri tarafından engellendiği için basın mensuplarını gizli yollardan köye getirip götürüyor, bu nedenle devlet güçleri ve Cizre merkezde bulunan korucular tarafından tehdit ediliyordu.
“Baba Ramazan Demir'in şikayeti üzerine İdil Cumhuriyet Başsavcılığı'nın başlattığı soruşturma evraklarındaki ifadelere göre Hüseyin Demir, 26 Eylül 1994 tarihinde iş ortağı A.Y. ile beraber Şırnak şehir merkezinden Silopi İlçesi’ne gitmek üzere yola çıktı.
“Beyaz Toros önlerini kesti”
Politik sorumlular Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel Başbakan Tansu Çiller İçişleri Bakanı Nihat Menteşe Adalet Bakanı Mehmet Moğultay Genel Kurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı Jandarma Genel Komutanı Aydın İlter Olağanüstü Hal Bölge Valisi Ünal Erkan Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar MİT Müsteşarı Sönmez Köksal |
“Silopi’ye yaklaştıkları sırada kullandıkları otomobili Toros marka beyaz renkli bir araç takip ve taciz etmeye başladı. Silopi’ye girdikten hemen sonra ise beyaz renkli otomobil önlerini kesti.
“Otomobilin içinden çıkan iki kişi, A.Y.’nin kafasına ve ensesine tekme ve yumruklarla vurdu, ‘Seni istemiyoruz, Hüseyin arabadan çıksın’, diye bağırdı. İki şahıs, tüm direnmelerine rağmen Hüseyin Demir’i araçtan zorla çıkartarak kendi otomobillerine bindirdi ve oradan uzaklaştı. A.Y., gördüğü şiddetin etkisiyle aracı takip edemedi. Sadece Cizre istikametine doğru yol aldıklarını gördü.
“Gözleri bağlıydı, kurşun yaraları vardı”
“1 Ekim 1994 tarihinde, İdil - Cizre Karayolu üzerinde bir arazide kimliği belirsiz bir beden bulunması üzerine İdil Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından olay yeri görgü ve tespit tutanağı ve otopsi raporu düzenlendi, ancak klasik otopsi yapılmasına gerek duyulmadı. Tutanak ve rapora göre, bedenin gözleri bağlıydı ve kurşun yaraları vardı. Ayrıca, üzerinde para bulunmuştu.
“Jandarma, bedeni bulan çoban F.Ç.’nin ifadesini aldı. F.Ç., hayvanlarını otlatırken bedene tesadüfen rastlamış, etrafta başka birini görmemişti.
“İdil Cumhuriyet Başsavcılığı, C.Y.’nin ifadesine başvurdu. C.Y., olay günü Hüseyin Demir’in beraber işlettikleri dükkanın borçlarını ödemek için, üzerinde para ile Silopi’ye doğru yola çıktığını, sonrasında sivil şahıslar tarafından Silopi’de kullandığı arabadan zorla çıkartılarak yine sivil bir arabayla götürüldüğünü duyduğunu anlattı. Savcılığın ifadesine başvurduğu Ramazan Demir ise, oğlunun ölüm haberini çalışmak için gittiği İzmir’de duyduğu için olayın gerçekleşme biçimi hakkında bilgi sahibi değildi.
“Soruşturmada başkaca bir işlem yapmayan İdil Cumhuriyet Başsavcılığı, 27 Aralık 1994 tarihinde daimi arama kararı vererek soruşturma için İdil İlçe Jandarma Komutanlığı’nı görevlendirdi. Bu tarihten itibaren, İdil Cumhuriyet Başsavcılığı ile İdil İlçe Jandarma Komutanlığı arasında yasa gereği yapılan rutin yazışmalar 2009 yılına kadar sürdü ancak fail veya faillere ilişkin herhangi bir bilgi ya da belgeye ulaşılamadı.
"2009'da tekrar başvuru"
“3 Mart 2009 tarihinde, baba Ramazan Demir vekili aracılığıyla İdil Cumhuriyet Başsavcılığı’na tekrar başvurdu. Bu sefer dilekçesinde, geçen süre içerisinde korktuğu için hiçbir yere başvuramayan ve olay tarihinde Hüseyin Demir ile beraber olan iş arkadaşı A.Y.’nin anlatımlarına yer verdi. Ayrıca, 5 Ekim 1994 tarihinde Savcılık’ta ifade veren C.Y.’nin de aynı korkuyla gerçekleri ifade edemediğini söyleyerek ifadesine tekrar başvurulmasını talep etti. İfadesine başvurulmasını talep ettiği diğer kişiler Ömer Demir, Kerime Demir ve A.Y. idi.
“Bunun üzerine İdil Cumhuriyet Başsavcılığı, A.Y., Ömer Demir ve Ramazan Demir’in ifadesine başvurdu. Hepsi kaçırılma anına ilişkin anlatımlarda bulundu.
“Ek olarak, Ramazan Demir, Hüseyin Demir’in cenazesinden sonra taziyeye gelenlerden birinin kendisine İdil ve Cizre İlçelerinde insan kaçıran Ahmet Çıplak ve Abdulkadir Uğur isimli şahısların olduğunu söylediğini beyan ederek bu isimlerin araştırılmasını talep etti.
"İki şüpheli"
“22 Aralık 2012 tarihinde, vekili aracılığıyla İdil Cumhuriyet Başsavcılığı’na tekrar başvuran Ramazan Demir, yaptıkları araştırmalar sonucu 1994-1995 yılları arasında İdil İlçesi Sulak Köyü Jandarma Karakolu’nda Ahmet Çıplak adında rütbeli bir askerin görevli olduğunu öğrendiklerini, ayrıca itirafçı Abdulkadir Aygan’ın basın organlarına verdiği beyanlarında Apo kod adlı Uzman Çavuş Abdulkadir Uğur isimli bir kişiden söz ettiğini beyan etti. Her iki ismin de araştırılmasını talep etti.
“Savcılığın kovuşturmaya yer olmadığı kararına istinaden itiraz başvurusu da reddedilince Demir ailesinin avukatı Haziran 2015’te Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu.” (BK)