Özellikle Cumhuriyetçi Türk Partisi'nin (CTP) muhalefette iken beğenmediği, bazıları hakkında meclis soruşturması istediği icraatlardan, "hayır" dediği yasalardan başlanabilir.
Rum kesimi ile telefon bağlantısı
Yollar açılalı, Kıbrıslırumların Türkiye ile telefon bağlantısı kurmasının ardından bir yıl geçti; bizdeyse hiçbir tıkırtı yok. Kıbrıslırumların girişimi sonucu güneyden kuzeye 00 90 koduyla bağlantı kurmak mümkün; ama kuzeyden veya Türkiye'den güneye ulaşılamıyor. Bizim, Birleşmiş Milletler (BM) telefonları ile güneye ulaşmamız ne mümkün! Sürekli meşgul, ayrıca yurt dışı tarifesiyle...
İki kesimin telekomünikasyon daireleri neden bir anlaşmaya varmıyor? Geçtiğimiz yıl denmişti ki, "Rumlar buradaki resmi daireler ile işbirliği yapmaz". Bu sözlerde doğruluk payı var, ama bazı konularda resmi kesimler arasında işbirliği yaşandı.
Ancak, kuzeyde kullanılan özel cep telefonları firmaları bal gibi işbirliği yapabilir. Bir yıl önce CYTA ile buluşmuşlar, ama bizimkilerin ücretleri o kadar fahiş ki anlaşamamışlardı.
Dünyada, Güneyde, hatta Türkiye'de, telefon ücretleri sık sık düşürülüyor ve zorunlu bir ihtiyaç olarak görülüyor.
Bizim telekomünikasyon, fakir hükümet bütçesine gelir getirmekten başka amaç taşımıyor, bu nedenle dünya standartlarının çok üzerinde fiyatlarla konuşabiliyoruz. Ayrıca özel GSM firmalarına da hükümetimiz söz geçiremiyor. Onların CYTA ile anlaşma yapmalarını neden istemiyorlar?
Bunları yazarken, CTP milletvekili Kadri Fellahoğlu'nun geçmiş dönemde, GSM şirketleri ile ilgili bozuk ve akçalı işleri gündeme getirdiğini anımsadım. Bu şirketlerin hükümete gerekli parasal mükellefiyetleri dahil sözleşmelere aykırı davrandığını belirtiyordu galiba... Kadri bey hazır bu konuda çok şey biliyorken ve bu bakanlık CTP'de iken kontrol altına alınsalar ya!
Bir başka soru daha var: Bu şirketlerin Türkiye'deki mali ve hukuki durumları, bizde dikkate alınıyor mu yoksa burası "kurtarılmış bölge" midir?
Bakan Kalyoncu umarız iki kesim arasındaki iletişime çare bulur. Çok kısa bir konuşmamızda BM hatlarını çoğaltacağından söz etmişti, ancak bu hatların yurtdışı tarifesine bağlı olduğunu bilmiyordu.
Hükümetler sorunları çözmek için vardır. Vatandaş Güneyden "Easy Card" alıp Türkiye dahil dünya ile ucuz fiyata konuşuyor. Ama bu kartlar sadece Kıbrıs'tan yapılan görüşmelerde ve Lefkoşa'ya yakın yerlerde kullanılabiliyor.
İnsan ne yapsa kazık fiyatlara mahkum oluyor.
Ben diyorum; bu konu Avrupa Birliği AB ve BM raporlarına yansımadan (haberleşme özgürlüğünü engellemek) neden çözülmesin!
Maliye Bakanı vitesi boşa aldı
Maliye bakanımızın, icraat sayılabilecek üç konudaki açıklamalarını "temkinli" saymak zor, ayrıca konuları izah edişi şekli yanlış izlenimler yaratabilecek nitelikte. "Res'en vergi"yi kaldırdığını söylerken, sanki herkes ne kadar vergi vereceğini kendisi belirleyecekmiş gibi konuştu. Bu sistem ancak hesap tutma ve murakıp denetimiyle gerçekleşebilir.
İkinci flaş icraat "yolsuzluk"ların üzerine gidilmesi şeklinde takdim edildi. İflas etmiş bir şirketin "istenerek" batırılmasının belgelenmesi, şirkete haksızlık yapılmış dendi, sonu ne acaba? Anlaşılmıyor. Şirket mi, devlet mi kurtarılacak?
Son olay döviz ile konut alanların TL devalüasyonundan zararlarının "tazmin" edilmesi. Bu konu çok tehlikeli. Popülizme açık, özel alışveriş ve özel mülkiyete devlet müdahalesi ve sosyal adaletin asla sağlanamayacağı bir konu. Hayatın her alanında devalüasyon yaşandığı gerçek iken konut almayıp da zarar eden bir yığın insan ne olacak?
Bu konu hem hükümetin hem toplumun başını ağrıtmaya aday görünüyor. (BB)