15 Mart 2017’de Hollanda’da parlamentoyu belirlemek üzere seçimler yapılacak. Her ne kadar Türkiye’deki seçimler gibi bir atmosfer buralarda olmasa da, partiler seçmenleriyle buluşuyorlar. Vaadlerle seçmenlerden oy istiyorlar.
Hollanda’nın Den Haag (Lahey) kentinde bulunan Den Haag Alevi-Bektaşi Kültür ve Tanıtma Derneği (DAB-DER) Gençlik Kolları’nın Hollanda seçimleri, mülteci sorunu, Brexit ve Türkiye’de seçimler gündemli toplantısına katıldım. Toplantı sonrasında ise dört gençle röportaj yaptım...
Gençlerin gözünden Hollanda’da yaşayan Türkiyeli gençlerin sorunlarını konuştuk, seçimlerde kimi destekleyeceklerini, 16 Nisan’da Türkiye’de gerçekleşecek referanduma ilişkin değerlendirmelerini aldım...
Hollanda’da 2012 yılından beri hükümette iki sağ parti var. De Volkspartij voor Vrijheid en Democratie-Özgürlük ve Demokrasi İçin Halk Partisi (VVD) ve Partij van de Arbeid-İşçi Partisi (PvDA)... Bu partilerin beş yıllık hükümetleri döneminde gelir adaletsizliği büyüdü, yoksulluk arttı, esnek çalışma ve güvencesiz işler yaygınlaştı. Emeklilik maaşları düşürüldü, sosyal haklarda kısıtlamalara gidildi, öğrencilere verilen karşılıksız burs, borçlandırmaya dönüştürüldü, eğitimin paralı hale getirildi. Pahalı olan toplu ulaşım, çok daha pahalı hale geldi.
Sarıkaya: Avrupa’da sağ yükselişte
DAB-DER Gençlik Kollarından Berkay Sarıkaya, Hollanda’daki seçimleri, Türkiyeli göçmenlerin genellikle sol partilere yönelmesini değerlendirirken, neden sola oy vereceğini şöyle dile getirdi:
“Yapılan anketlere göre sağ partiler önde gidiyor. Şu anda ırkçı-sağ bir parti olan Wilders’in partisi Partij voor de Vrijheid-Özgürlük Partisi’nin (PVV) büyük bir şansı olduğu söyleniyor. Genel olarak Avrupa’da sağın yükselişte olması dikkat çekiyor. Sanırım Hollanda’da bunun bir parçası. Bence Wilders mülteci sorunu, yabancılara ilişkin ırkçı yaklaşımları nedeniyle önde gidiyor. Çünkü burada çok fazla göçmen yaşıyor. Ve farklı kültürlerin çarpışması yaşanıyor. Bir kıyaslama yapacak olursam, bana göre aslında Hollandalılar Türklere göre başkalarını daha kabulleniciler, daha hoşgörülüler. Mülteciler sorununda da bu böyle. Fakat bu da bir yere kadar geçerli bir durum. Yabancıların bu konularda daha fazla tahammülsüz olmalarının nedeni ise, daha milliyetçi olmaları. Türkler Hollandalılara göre daha milliyetçiler.”
PVV’nin lideri Geert Wilders İslam karşıtı söylemleriyle tanınan biri. 2014 yılında yapılan yerel seçimlerde Hollanda’da bulunan Faslı göçmenleri “pislik” olarak tanımlamış ve Hollanda sokaklarını onlardan temizleme sözü vermiş kendisi de aslında göçmen bir ailenin çocuğu olan ırkçı bir politikacı...
Seçmenden oy isteyen partilerin gençlere neler vaadettiğini soruyorum?
Toplantıya katılan bütün gençlerin ortaklaştıkları meselenin altını bir kez daha çiziyor:
“Önce karşılıksız burs veriyorlardı öğrencilere. İki yıl önce bunu kaldırdılar ve artık her öğrenci, okulunu bitirip çalışmaya başladığında işe borçlu başlıyor. Eğitimi için aldığı bursu Hollanda devletine geri ödemek zorunda. İki sol parti Sosyalist Parti (SP) ve Groenlinks (Yeşil Sol) öğrencilerin yanında duruyor. Ve eski sistemi geri getirme sözü veriyorlar. Ayrıca Groenlinks’in lideri çok genç, 30 yaşında. Ve gençleri daha iyi anladığını düşünüyorum. Bu nedenle ben Groenlinks’e oy verecem” diyor ve “siz de Groenlinks’e oy verin” diyerek, benden de bir söz alıyor.
Demir: Sol partileri destekliyorum
Toplantıda tartışmalara aktif olarak katılan Devrim Demir de Groenlinks’i destekleyeceğini söyleyenlerden. Sol bir parti olması ve seçmenlere verdikleri sözlerin anlamlı olduğunun altını çiziyor. Sonra da, SP ve Groenlinks’in bazı vaadlerinin çalışanlar için anlamını sıralıyor...
“Hollanda’da 21 yaşından 65 yaşına kadar yaşlılık için vergi ödeniyor. Ve 67 yaşından itibaren emekli oluyorsun. SP emeklilik yaşanı 65’e indirmek istiyor. Bu çalışanlar için yararlı bir uygulama olur. Groenlinks ve SP hastalandığın zaman her şeyi devletin ödemesi gerektiğini savunuyorlar. Bu nedenle ben sol partileri destekliyorum.”
Devrim de toplantıya katılan gençlerin birçoğu gibi mülteci meselesine yaklaşırken, mültecilere ilişkin abartılarak paylaşılan bazı küçük örnekleri genelleştirerek tartışıyor. Bu nedenle de, sığındıkları ülkelere zarar vermeyen göçmenlerin kalmasını, diğerlerinin kendi ülkelerine geri gönderilmeleri gerektiğini savunuyor.
Mülteciler meselesinde gençleri “misafir misafiri istemez, ev sahibi hiç birini istemez” özdeyişiyle yanıtlayıp, küçük bir empati yapmalarını isteyince, hak verenlerin, mültecilik meselesinde daha hassas yaklaşılması gerektiği sonucuna ulaşanların sayısının anında artması, gençlerin durumu sorgulamaları önemliydi.
Devrim gerçekte hasta olmadığı halde, hasta olduğunu söyleyerek çalışmadan yaşayanlara karşı olduğunun altını döne döne çiziyor:
“Hiç hasta olmadığı halde hastalıktan para alıp, evde yatanları ya geri göndermeliler ya da çalıştırmaları lazım. Çalışanlara yazık. Onların vergileriyle yaşıyorlar. Çalışanlar o kadar emek veriyorlar. Sen çalışmayıp, televizyon izliyorsun, yan gelip yatıyorsun ve paran geliyor. Bu haksızlık...”
Devrim’in PVV lideri ırkçı Wilders’in söylemlerine yanıtı ise hiç değişmiyor:
“Bence önemli olan insan olmak. Bu yeter. Irkçıları kimse sevmez.”
Şahin: Hollanda, Türkiye'ye göre daha demokratik
Hukuk okuduğunu söyleyen ve tartışmalara aktif olarak katılan Seher Şahin çevresindekilerin genel olarak seçimlere ilgili olduğunu söylüyor. Ve Türkiye ile Hollanda’yı şöyle kıyaslıyor:
“Hollanda ile Türkiye’yi kıyasladığımızda burada çok daha demokratik bir seçim sistemi var. Burda Türkiyeliler daha çok sol partileri destekliyorlar. Bu dönem belki bir kısmı AKP yanlısı olduğu söylenen DENK partisini destekleyebilirler.”
Hollandaca “düşün” anlamına gelen DENK, Hollanda İşçi Partisi’nden milletvekili olan Tunahan Kuzu ve Selçuk Öztürk partilerinin entegrasyon politikasına güvenoyu vermedikleri için, 14 Kasım 2014 tarihinde ihraç edildiler ve 2015’de DENK’i kurdular.
Önümüzdeki seçimlerde Türkiyelilerin DENK’i ne kadar destekleyeceklerine dair somut veriler olmasa da, geçmiş seçimlerde Hallanda’da yaşayan Türkiyelilerin Hollanda seçimlerinde sol partileri destekleyip, Türkiye’de AKP ya da sağ partileri desteklemeleri, gençlerin ortaklaştıkları bir başka nokta.
Cengiz: Hayır diyenlerin gerekçeleri daha mantıklı
Üçüncü jenerasyondan olan ve Hayır’cı olduğunu söyleyen Melisa Cengiz bu durumu:
“Türkiyeliler burada yaşadıkları için rahatlığı seçiyorlar. Ama Türkiye’de yaşayanları düşünmüyorlar, AKP’ye oy veriyorlar. Milletin başına belayı sarıyorlar. Hayır diyenlerin gerekçeleri bana daha mantıklı, doğru geliyor. Ben Hayır’cı olduğum için demiyorum bunu...” şeklinde özetliyor.
Melisa Cengiz, Hollanda’da yaşayan gençlerin sorunlarının başında ise, ayrımcılığın geldiğini örnekleriyle açıklıyor:
“İş ararken çok fazla ırkçılığa maruz kalıyoruz. İş başvurusu sırasında soyadına bakıyorlar ve ona göre seni iş görüşmesine çağırıyorlar. Buna dair çok değişik haberler de çıktı basında. Mesela bir kadın iş başvurusunda bulunmuş. Görüşmeye çağırmamışlar. Denemek için başka bir soyisimle başvurmuş. Burda isimlerin başharfi yazılıyor, soyadınızı açık olarak yazıyorsunuz. Düşünebiliyor musunuz? Biz de burada büyüdük, ana dilimiz gibi Hollandaca konuşuyoruz. Hollandalılarla aynı eğitimi alıyoruz. Burayı kendi ülkemiz gibi görüyoruz. Ama iş başvurusunda ne yazık ki ayrımcılıkla karşılaşıyoruz. Kötü bir şey bu.”
Gençler serbest dolaşım hakkı başta gelmek üzere, Hollanda’nın Avrupa Birliği’nden ayrılmasına karşı çıkıyorlar. Bunun bir geriye gidiş anlamına geldiğini düşünüyorlar.
Hollanda da yaşayan üçüncü kuşaktan gençler genel olarak Türkiye’de yaşananlara pek fazla ilgil göstermiyorlar. Ailelerin yaklaşımlarına göre gençlerin ilgi ya da ilgisizliği öne çıkıyor. Devrim annesinin aktif bir CHP’li olduğunu söyleyip, “Hayır” kampanyasına daha fazla ilgili olduğunu söylerken, toplantıya katılan bazı gençlerin ilgisizliği, son süreçte Türkiye’de yaşananlardan dolayı artık Türkiye’ye tatile bile gitmek istemediklerini söylemeleri dikkat çekiyor...
Bitirirken küçük bir not daha düşmeliyim: Hollanda’da faaliyet gösteren dernekler var. Varolan derneklerle ilişkilenen genç sayısı ise, hayli az. DAB-DER’e gelen gençlerin sayısının 40’ın üzerinde olması gençlere önemli bir başarı olarak görünüyor. Haksız da sayılmazlar. Bunun için ayrı bir örgütlenmeye gideceklerini söylüyorlar. (FE/HK)