5 Haziran Dünya Çevre Günü'nde gözler bir kez daha HES'lere karşı verilen mücadeleye çevrildi. Bugüne kadar HES'lere karşı açtıkları davaların tamamına yakınını kazanan çevreciler mücadeleyi sürdürmeye kararlı.
Çevre Günü vesilesiyle konuştuğumuz Derelerin Kardeşliği Dönem Sözcüsü Ömer Şan son bir yılı değerlendirdi. Ahırındaki ineğini satarak bölgesindeki HES'e dava açıp kazanan Kazım Delal'in mücadelesinin bir simge haline geldiğini söyledi.
Son bir yılı değerlendirecek olursak HES mücadelesini nasıl özetleriz?
2010 yılının sonunda Tabiatı ve Biyoçeşitliliği Koruma Yasası gündeme gelmişti. Biz de 9 Nisan'da Ankara'da ülke genelinden gelen destekle tepkimizi gösterdik.
Sadece HES değil, tümüyle yaşam mücadelesi verilen bütün alanlar için mücadele eden insanlar olarak Ankara'daydık. HES'lere karşı, termik santrallere karşı, madenlere karşı, nükleer santrallere karşı...
Bu arada hukuk mücadelemizi de sürdürdük. Bugüne kadar 120'nin üzerinde dava açıldı HES'lere karşı. Aynı yerle ilgili birden fazla dava sözkonusu tabii. Mesela, ÇED gerekli değildir raporlarına karşı açılan dava bitiyor, ardından ÇED olumlu raporuna karşı dava açılması gerekiyor. Bir HES için birden fazla dava açılması gerekebiliyor, kısacası.
Bu davalarda yürütmeyi durdurma kararı alındığı gibi iptal kararı da var. 96'sında iptal kararı alındı.
Bakan Yıldız 71 demişti...
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, 2000 HES projesi var sadece 71'i iptal edildi, demişti. Böyle bakınca küçük bir rakam gibi gözüküyor ama öyle değil. Bu davaları açanların arkasında devlet gücü yok. Herhangi bir yerden yardım almadan, Kazım Delal gibi ineğini satarak açıyor insanlar davaları. Böyle bakınca kazanılmış bu kadar dava hiç de az değil. Kazanılmış davalara dair bizim elimizdeki rakam ise 96'dı.
Reddedilen dava yok mu?
Üç tane var. Onlar da yanlış açıldığı için reddedildi. İkizdere Vadisi'nde, Ordu'da, bir de Erzurum'da açılmıştı onlar. Bunun dışında yargı davayı açanları haklı buldu.
Büyük çoğunluğunda kamu yararı görülmediği vurgusu var. Özellikle Rize Mahkemesi'nin verdiği kararlarda gerekçelerde uluslararası anlaşmalara atıfta bulunuluyor, anayasaya göndermeler yapılıyor, bakanlıkların kuruluş amaçlarına değiniliyor; bir manifesto gibi.
Dava sürecinde ne gibi zorluklar yaşandı?
Bir mahkeme için bilirkişi için bile 4000-5000 liraya varan paralar yatırılması gerekiyor. Bir dava yaklaşık 6000 lirayı buluyor. Biz davayı kazanınca bu para geri ödeniyordu. Avukatlık masraflarını da biz ödemiyorduk o zaman.
Ancak şimdi şöyle bir yol izlemeye başladılar. Vatandaşın yatırmış olduğu paradan harç ve vergi keserek paranın yüzde 30 kadarını geri ödememeye başladılar. Yurttaşın cebinden yatırmış olduğu paradan kesiyorlar sonuçta.
Ayrıca bu yılın mart ayına kadar olan davalarda mahkemeler avukatlık ücretini 1100 lira olarak belirlemişti. Şimdi 600 liraya düştü.
Tabii bizim için asıl mesele dava sonucunda çıkarılan iptal kararları.
SİT alanlarıyla ilgili değişiklik mücadeleyi nasıl etkileyecek?
Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu'nun, SİT alanlarının yeniden düzenlenmesini öngören 14. Maddesinde yapılan değişikliğin TBMM Çevre Komisyonu'ndan geçmesiyle SİT alanları ortadan kaldırılıyor. Bugüne kadar SİT alanlarında HES projesi yoktu, verilen mücadeleler SİT alanı dışındaki yaşam alanlarındaydı. Ancak şimdi artık SİT alanları için de mücadele vereceğiz.
Köylüler değil, firmalar korunuyor
Devam eden mücadelelerde son dönem öne çıkanlardan biri de Solaklı. Durum nedir orada?
Solaklı'nın Karaçam ve Köknar köylerinin Derebaşı mevkiinde devam eden bir mücadele var. 600-700 kişilik güvenlik gücüyle köylülerden HES şantiyesini koruyorlar.
Oysa jandarma ve polisin salahiyet kanununda açıkça belirtiliyor: Kolluk kuvvetleri vatandaşların can ve mal güvenliğini korumakla yükümlüdür.
Bu HES projeleri ise bu bölgelerde insanlarımızın yaşam alanlarını tehdit ediyor. Aynı zamanda doğal üretim alanlarını, can ve mal güvenliğini tehdit ediyor. Kolluk kuvvetleri oralardaki firmalardan köylüleri koruyacakların tam dersini yapıyor, nöbet tutarak buraları köylülerden koruyor.
Sinop Gerze'de yaşananlarda olduğu gibi, Hopa'da, Tortum'da olduğu gibi buralarda artık köylülere tazyikli suyla, copla, biber gazıyla saldırlar yapılıyor. 17 yaşındaki Leyla'nın jandarmayı dövdüğü gibi iddialarla kamuoyu yanıltılmaya çalışılıyor. Oysa bu insanlar yaşam alanlarını korumaya çalışıyor sadece.
Bir yıl içinde sürece damgasını vuran dava hangisiydi sizce?
Hepsi bulunduğu yere göre çok önemli bu davaların aslında. Ama burada Kazım Delal'in ahırında beslediği ineğini satarak dava açıp kazanması, ardından ikinci dava için bankadan kredi çekerek dava açması, verdiği tüm mücadele çok anlamlı.
Keza Kazım Amca'nın bulunduğu bölgede Andon İçme Suyu Tesisleri'nin bölgesinde Rize'nin kent merkeziyle beraber 16 köyün, yaklaşık 300 bin kişinin su ihtiyacının karşılandığı bölgedeki mücadele çok önemli.
Ancak Yurttaş Kazım olarak anılan, 67 yaşındaki Kazım Delal'nın tek başına verdiği mücadele simge haline geldi. (YY)