ILO adına, 2000-2001 yıllarını kapsayan ve kamu sektöründe istihdam edilmiş sağlık çalışanlarını içeren üç bölümlü araştırmada görev alan Ellen Rosskam, araştırmanın, özellikle Doğu Avrupa ülkelerinde sağlık sektörüne ilişkin sonuçlarını değerlendirirken, Türkiye'de de sağlık sektörünün özelleştirilmesi yönündeki eğilimi tehlikeli bulduğunu söylüyor.
"Öyle görünüyor ki, Türkiye'de Uluslar arası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası programlarına bağlı olarak yoğun bir özelleştirme ve giderek büyüyen bir özel sağlık sektörü var" diyor ve ekliyor:
"ILO olarak genel ve herkese açık bir sağlık sektörü öneriyoruz. Eğer Türkiye sağlık sektörünün giderek özelleştirilmesi doğrultusunda hareket ederse nüfusun yüzde 80'i ne olacak? Kayıt dışı çalışanlar, asgari ücretle çalışanlar sağlık hizmetlerinden nasıl yararlanacaklar?"
Sağlık sektörünün özelleştirmesiyle sağlık çalışanlarının sosyal ve ekonomik güvenlikleri açısından da ciddi olumsuzluklar yaşanacağı uyarısında bulunan Rosskam, bu öngörüsünü ILO adına yaptıkları araştırma sonuçlarına dayandırıyor.
Acımasız Reform
Doğu Avrupa ülkelerinde 1990'da komünizmin terk edilmesiyle çöken sağlık sistemini inceleyen ILO çalışmasını, Corrosive Reform: Failing Health Systems in Eastern Europe. (Acımasız Reform: Doğu Avrupa'da Çöken Sağlık Sistemleri) adlı kitapta topladıklarını anlatan Rosskam araştırmaya ilişkin şu bilgileri veriyor:
* 2000-2001 yıllarını kapsayan üç bölümlü bir araştırma yaptık.
* Araştırmanın büyük parçası, kamu sektöründe istihdam edilmiş sağlık çalışanları sendikalarını çatısı altında toplayan uluslararası PSI (Public Services International) aracılığıyla yapıldı.
* 25 ülkede, 33 sendikadan yanıt aldık. Orta ve Doğu Avrupa ülkeleriyle, Common Wealth içindeki bağımsız ülkeler araştırmaya alındı.
* Araştırmaya milyonlarca kişi katıldı. Çünkü araştırma anketleri her sendikanın şubesine gönderildi ve yüzde 45 oranında yanıt aldık. Daha sonra anketler üzerinde ILO'da analiz yaptık.
* Ayrıca dört ülkede, Romanya, Ukrayna, Litvanya ve Çek Cumhuriyeti'nde, sendikalı ve sendikasız sağlık çalışanlarının durumunu inceleyen bağımsız bir araştırma yaptık.
* Bir de Rusya'da sağlık sistemini inceleyen bir üçüncü araştırma gerçekleştirdik.
Şok terapi
Rosskam, "Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri ile Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra oluşan cumhuriyetlerde 1990 ile 1999 arasında sağlık çalışanlarının sosyal ve ekonomik güvenlikleri açısından ne gibi değişiklikler olduğunu sergilemeye çalıştık" diyor ve IMF ile Dünya Bankası politikalarını şöyle anlatıyor:
"Adı geçen ülkelerde hükümetlerin 'şok terapi' denilen geniş çaplı sosyal deneylere giriştiklerini gördük. 'Şok terapi' esasen Dünya Bankası ve IMF tarafından empoze edilen süreçti; bu ülkelerin yeniden yapılanması, borç alabilmesi ve sosyal sitemin onarımı için dayatılan sert koşullardı. Tüm bölgede etkili olan bu reformlarla ulusal sağlık sektörüne ayrılan bütçelerde büyük kısıtlamalar yapıldı. Genellikle devletler bütçelerinin yalnızca % 5'ini sağlık sektörüne ayırmaya başladılar."
Özellikle Ermenistan, Beyaz Rusya, Kırgızistan, Moldova ve Ukrayna'da kamu sektörü harcamalarının belirgin şekilde kısıtlandığını anlatan Rosskam, "Bu kısıtlama da sağlık sektöründeki emekçiler için çok şiddetli bir güvensizlik ortamı yarattı" diyor ve çalışma koşullarını şöyle sıralıyor:
* Ücretler asgari geçim sınırının altında.
* Moldova'da doktorlar ayda 15 dolar alıyorlar. Bu maaş da 5 ay gecikmeyle ödeniyor.
* Sağlık çalışanlarına çok yaygın biçimde işe gelmemelerinin söylendiğini tespit ettik. Bu çalışanların resmi kayıtlarda hala çalışıyor gibi görünmesine rağmen işe gelmemeleri söyleniyor. Bunun sonucu da gerçek işsizlik rakamlarının üzeri örtülüyor.
* Bu uygulamanın Kırgızistan, Ermenistan ve Moldova'da yaygın olduğunu saptadık.
* Buna karşın, çalışanların hasta oldukları halde işe geldiklerini, çünkü hastalardan ve hasta yakınlarından alacakları bahşişe son derece bağımlı oldukları, bahşiş almadan geçimlerini sürdüremeyeceklerini tespit ettik.
* Ücretlerin sağlık çalışanlarına, - belirgin bir biçimde - geciktirilerek ödendiğini tespit ettik.
Ellen Rosskam, "Ukrayna ve Rusya'da özellikle kırsal kesimdeki hastanelerin çoğunda suyun akmadığını, kanalizasyonların olmadığını, kışın ısıtılmadığını, ilaç, sargı bezi bulunmadığını gördük. Çok sayıda hastanenin o denli az parası var ki, hastalarına yemek dahi sağlayamıyorlar. Eğer hastanın ailesi yemek getirmezse hasta aç kalıyor" diye anlatıyor.
Sağlık çalışanları yoksulluğa terk edildi
Sağlık sektöründeki bu tablonun yalnızca hastalar için değil sağlık çalışanları için de gerçekten kabul edilemez çalışma koşulları yarattığını ifade eden Rosskam, "Bu ülkelerde son 10 yılda, istihdam ve ek sosyal yardımlara ilişkin devletçe sağlanan koşullarının terk edilmesi sonucu gerçek yoksulluğa doğru hızlı bir dalış görüyoruz" diyor.
"Sağlık çalışanlarının ücretleri de o kadar azaltıldı ki, hayatlarını devam ettirebilmeleri için ikinci üçüncü işlerde çalışmaları gerekiyor. Hastaların bahşişlerine bağımlılar. Öte yandan hastalar bahşiş vermediği taktirde hastalara da hizmet verilmiyor ve çok sayıda insan da bu bahşişleri veremiyor."
"Birçok kez örneğin Ukrayna'da hasta, hastaneye geliyor ve doktor 'şunlara, şu ilaçlara ihtiyacın var' diyor. Hasta ilaç parası ödeyemem deyince 'Allah yardımcın olsun, yolun açık olsun' deniyor."
Temel sağlık hizmeti yerine ileri teknoloji
Sağlık sektörünün Türkiye'deki durumuna ilişkin Rosskam, "Çok sayıda kamu çalışanı doktor aynı zamanda gelirlerine destek sağlamak için özel sektörde çalışıyor. Bu da tabii giderek uzun çalışma saatleri anlamına geliyor. Ayrıca giderek en nitelikli çalışanların kamu sektörünü terk etmesine neden oluyor" diyor.
Türkiye'deki durumun sosyal sınıflar arasında büyük parçalanmalara neden olduğunu söyleyen Rosskam, sağlık hizmeti alabilmenin her kişinin en önemli insan hakkı olduğunu vurguluyor.
"Ödeme yapamayanlar en iyi sağlık hizmetlerinden ve en iyi servisten yararlanamıyor. Tüm halka açık genel bir sağlık hizmetine doğru yönelmek yerine, görülüyor ki Türkiye bunun tersini yapmaya yönelmiş bulunuyor" diyen Rosskam Türkiye'deki bir başka soruna daha işaret ediyor:
"Temel sağlık hizmeti sektörünü yavaş yavaş elimine edip, ileri teknolojiye çok fazla yatırım yapmaya gidiliyor ki, bu da doğu Avrupa ülkelerindeki duruma benziyor. Aslında sağlık sisteminde en temel ihtiyaçların ilk yardım ve temel sağlık hizmeti olmasına rağmen, yüksek teknolojiye yönleniliyor."
Sağlık çalışanlarının iş güvencesi önemli
ILO uzmanı Ellen Rosskam'ın Türkiye'deki sağlık sistemi ve sağlık çalışanlarının koşulları açısından yapılmasını gerekli gördüğü noktalar şöyle:
* Sağlık çalışanları için güvenli bir iş pazarı oluşması için her şeyden önce makro ekonomik planda sağlık sektörünün önemi kabul edilmelidir.
* Çalışma yaşamında etkinliği arttırmanın yanıtı, hiçbir zaman sağlık çalışanlarını işten çıkarmak olmamalıdır.
* İstihdam güvenliği olmaması son derece büyük bir sorun. Bunu Doğu Avrupa ülkelerinde de gördük. Bu nedenle ısrarla, sözleşmeli ve kısa süreli değil, uzun süreli iş kontratı yapılmasını teşvik ediyoruz sağlık çalışanları için.
* Türkiye'de ne nerede, ne zaman oluyor gibi konularda çok büyük bilgi eksikliği var. Bu anlamda veri toplama ve verilerin idari planda değerlendirilmesi gerekir.
* Örneğin ne ölçüde ücretsiz fazla mesai yapılıyor, bunun tespiti önemli. Bunun sonuçlarını elimine etmek de önemli.
* Ayrıca sosyal kazanımların enflasyona endekslenmesini tavsiye ediyoruz. Türkiye'de bir süre çok yüksek enflasyon vardı. Emeklilik nasıl enflasyona endeksleniyorsa, sosyal yardımların da indekslenmesi gerekir.
* Türkiye'de önemli bir araştırma yapılıp ne kadar çalışanın kamu sektöründen çıkıp özel işgücü ekipleri haline dönüştüğünü, ne kadar insanın işten çıkartıldığını, ne kadar insanın işini bırakıp, neden bıraktığı tespit edilmeli.
* Türkiye'de giderek, firmaların çalışanlarına özel sağlık sigortası sistemi teklif etme eğilimi var. Biz sigorta ödemelerinin iş pazarı tarafları ile ortak ödenmesi ve genel olması sistemini tavsiye ediyoruz. Yani işverenler ve çalışanların ortak ödeme yapacağı bir sigorta sistemi.
* Biz genel ve herkese açık bir sağlık sektörü öneriyoruz. Eğer Türkiye sağlık sektörünün giderek özelleştirilmesi doğrultusunda hareket ederse nüfusun yüzde 80'i ne olacak? Kayıt dışı çalışanlar, asgari ücretle çalışanlar sağlık hizmetlerinden nasıl yararlanacaklar?
* Türkiye diğer Batı Avrupa ülkeleri gibi kırsal alanda sağlık sektörüne yatırım yapmak için gerçek stratejileri teşvik etmeli. Çünkü yine doğu batı kuzey güney Türkiye arasında insanlara sunulan hizmetin kalitesi ve beceriler arasında büyük farklar var.
* Tüm bu konularda meslek örgütlerinin ve sendikaların baskısı önemli. Ayrıca sağlık sektöründe çalışan herkesin doktoru, hemşiresi hastabakıcısı ile aynı sendikada örgütlenmesi ve toplu sözleşmelerde gerek güçlü, gerekse zayıf grupların aynı sözleşme kapsamına alınması gerekir. Bir grubun pazarlıkta daha iyi kozlara sahip olup, diğer grubun aynı sektörde çalıştığı halde aynı hakları alamaması uygun bir durum değil.
ILO uzmanı Ellen Rosskam, "hükümetin IMF ve Dünya Bankası'ndan borç alırken kendi nüfusu için neden sağlık sektörüne ilişkin belirli koşullar koymaya çalışmadığını veya kendisinin önemli gördüğü koşulları dayatmadığını anlamıyorum" diyor. (YS/BB)