Hem reformist hem muhafazakâr: Papa Francis

Vatikan, Papa Francis'in bugün 88 yaşında hayatını kaybettiğini duyurdu. Ölüm haberi Papa'nın Paskalya kutlamaları sırasında Aziz Petrus Bazilikası'nın balkonundan dünyaya son mesajı olan bir konuşma yapmasından bir gün sonra geldi.
Papa, 23 Mart'ta taburcu olana kadar 38 gün boyunca hastanede kalmasına neden olan ağır bir zatürre geçirmişti.
Toplumsal davalara yakın, Katolik gelenek ve görenekleri açısından tartışmalı konulara değinmekten çekinmeyen modern bir din insanı olarak görülen Francis, Latin Amerika doğumlu olarak Amerika'dan ve Güney yarımküreden seçilen ilk Papa ünvanına sahip.
21. yüzyılın da ruhani, siyasi ve kültürel lideri olarak tarihe geçti.

Papa Francis hayatını kaybetti
Cizvitler Tarikatı üyeğinden rektörlüğe
Francis’in Papa olmadan öncesindeki ismi Jorge Mario Bergoglio’ydu. Arjantin’de doğdu. 17 Aralık 1936'da Buenos Aires'te Piyemonte (italya’nın 20 bölgesinden biri) göçmeni bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası demiryolu işçisiydi, annesi ise ev hanımıydı.
Büyükannesi Rosa, onun mesleğini seçmesinde kilit bir rol oynadı. Bergoglio her zaman büyükanne ve büyükbabaların inancın aktarılmasındaki temel rolünü vurgulayaan açıklamalar yaptı.
21 yaşında ruhban okuluna girdi ve 12 yıl sonra 13 Aralık 1969'da rahip olarak atandı. 1958'de Cizvitler Tarikatı'na (İsa Cemiyeti) katıldı. 73’ten 80’e kadar cemiyette çeşitli görevler aldı, başkanlık yaptı.
1973'ten itibaren ilahiyat doçenti olarak San Miguel Colegio Máximo de San José’de çalıştı. 1980-86 yılları arasında rektörlük yaptı.
Askeri arşivlerin açmasını sağladı
1973’te Arjantin büyük bir siyasi çalkantı içindeydi. 1976-1983 yılları arasında askeri rejimin yönetimde olduğu “Kirli Savaş” döneminde, Bergoglio’nun iki Cizvit rahibin kaçırılmasında rolü olup olmadığı büyük tartışmalara neden oldu.
Bazıları Bergoglio’nun bu rahipleri cunta yönetimine karşı savunmadığını iddia ederken, destekçileri onları korumaya çalıştığını ve askeri yönetimden gizlice birçok insanı kurtardığını savundu. Nobel Barış Ödüllü bir insan hakları aktivisti olan Adolfo Pérez Esquivel, Bergoglio’nun askeri yönetimle işbirliği yapmadığını söyledi.
2011’de askeri rejim tarafından öldürülen bazı rahiplerin aziz ilan edilmesi için girişimde bulundu ve Vatikan’ın Arjantin askeri yönetimine dair arşivlerini açmasını sağladı.
Sürgünden başpiskoposluğa
Daha sonra Frankfurt yakınlarındaki Philosophisch-Theologische Hochschule Sankt Georgen'e araştırma için gitti. Fakat doktora projesi yarım kaldı. 1991’de İspanya’ya (Córdoba) günah çıkarma papazı olarak görevlendirildi. Bu bir tür iç sürgün olarak görüldü.
O dönem Buenos Aires Başpiskoposu olan Kardinal Antonio Quarracino’nun müdahalesiyle 1992 yılının başında Cizvitler'den ayrıldı. Papa II. John Paul tarafından Buenos Aires'e yardımcı piskopos olarak atandı.
28 Şubat 1998'de Başpiskopos Quarracino'nun ölümü üzerine onun yerini aldı. Çoğu Arjantinli tarafından tanınmıyordu. Ancak diyaloğa yatkınlığı, sentez gücü, iyi kalemi ve Kilise'nin yenilenmesinin nasıl olması gerektiğine dair fikirleri sayesinde dünyanın dört bir yanındaki meslektaşları tarafından ilk kez fark edildi.
2001'de 11 Eylül saldırıları nedeniyle ülkesine dönmek zorunda kalan New York Başpiskoposu Kardinal Edward Egan'ın yerine Piskoposlar Sinodu'da ve 2007’de Latin Amerika Piskoposlar Konferansı'nda yaptığı kanuşmalar tanınırlığını artırdı.
Arjantin'de hükümet istenmeyen kişi ilan etti
2001'de Arjantin'i sarsan siyasi, sosyal ve ekonomik kriz sırasında siyaset, sendikalar, iş dünyası ve sivil toplum arasında arabuluculuk üstlendi.
Yoksulluk, toplumsal eşitsizlik, insan haklarına verdiği önem, çatışma karşıtı duruşu, ve nefret söylemleriyle mücadelesiyle öne çıktı.
Bu nedenle de Eski Arjantin Devlet Başkanı Néstor Kirchner’un başında bulunduğu hükümet tarafından istenmeyen kişi ilan edildi. Aynı yıl Kardinal unvanı aldı.
2005’te Papa seçimlerinde güçlü adaylardan biri olarak görülse de, adaylıktan çekildi ve Papa XVI. Benedict göreve geldi. Bergoglio da üç yıllığına Arjantin Episkoposlar Konferansı'nın başkanlığına seçildi.
2013’te de Papa Benedikt’in ölmesinin ardından da Papa oldu. 115 kardinalin seçme hakkına sahip olduğu 2013 Konklavı'nın ikinci gününde ileri yaşı ve kötüye giden sağlığı yüzünden pek favori görülmemesine rağmen beşinci seçimde gerekli üçte iki çoğunluğu aldı.
İlklerin Papası
Geleneksel papalık anlayışından farklı bir yönetim tarzı benimsedi. Papalığı boyunca hem sembolik hem de siyasi açıdan birçok ilke imza attı.
Seçildiği dönemde hem Kilise içindeki reformist çevrelerden hem de muhafazakâr kesimlerden destek alarak dikkat çeken bir figür haline geldi. Irak’ı ziyaret eden, bir G7 zirvesine katılan ve Asisili Aziz Francis’in adını alan ilk Papa oldu.
Göreve geldiğinde lüks içindeki papalık rezidansında kalmayı reddetti ve Vatikan’daki mütevazı bir misafirhanede yaşamaya başladı.
Katolik Kilisesi’nde alışılmışın dışında bir söylem benimsedi. Cinsel yönelim, kadınların kilisedeki rolü ve geleneksel öğretiler konusunda hem reformist hem de muhafazakâr yaklaşımlar sergiledi.
Kadınların kilisedeki rolünü genişletmekten kaçındı ve kadın rahiplere izin vermedi. Eşcinsellerin kilise tarafından kabul edilmesi gerektiğini savundu ancak Katolik öğretilerde değişiklik yapmadı. Doğum kontrolü ve kürtaj gibi konularda geleneksel Katolik doktrinini desteklemeye devam etti.
Cinsellik, evlilik, kadınların rolü ve bekârlık gibi konularda doktrinleri değiştirmese de bu meselelerin konuşulabileceği bir alan açtı.
İstismara karışanları görevden aldı
Kendisinden önceki papaların çoğunlukla görmezden geldiği ya da ötelediği toplumsal talepleri dinlemeye istekli bir lider olarak öne çıktı.
Cinsel istismar skandallarının kilise üzerindeki gölgesi sürerken, kilisenin bu konuda da hatalarını kabul ederek kamuoyu önünde özür dileyen ilk papalardan biri oldu. “Ben bu sorunun bir parçasıydım” sözleri, onun zamanla daha fazla sorumluluk üstlendiğini gösterdi.
ABD’li Kardinal McCarrick’in görevden alınması ve “pontifikal gizlilik” uygulamasının kaldırılması, bu alandaki en somut adımlardan sayıldı.
Ayrıca kilise içindeki yolsuzlukların üzerine gitti, Vatikan Bankası’nı denetlemek gibi radikal kararlar aldı. Sosyal adalet konularına yoğunlaştı. Sadece Katolikler için değil, dünya kamuoyu için de vicdanın sesi olmaya çalıştı. Göçmen haklarını savundu, çevre krizine dikkat çekti ve kapitalizmi sert bir dille eleştirdi. Nükleer silahsızlanma savunuculuğu yaptı.
2013’te TIME dergisinin kendisini “Yılın Kişisi” seçerken kullandığı ifadeler, mirasını en iyi özetleyen cümlelerden biri oldu: “Dünyanın en büyük kurumlarından birinin tonunu, algısını ve odağını olağanüstü biçimde değiştirdi.”
Papa Francis, 2022’de Rusya’nın Ukrayna’yı işgali üzerine Devlet Başkanı Vladimir Putin’e “şiddet ve ölüm sarmalını durdurma” çağrısı yaptı. İsrail-Gazze savaşı sırasında ise hava saldırılarını açıkça kınadı ve hastanede tedavi görürken dahi Gazze’deki Katolik cemaatiyle iletişimini sürdürdü.
Papa Francis'in ölümü, dünya genelinde büyük yankı uyandırdı. Birçok devlet başkanı ve dini lider, onun alçakgönüllülüğü, yoksullara ve dışlanmışlara olan bağlılığı ve çevre konularındaki duyarlılığına vurgu yaparak taziye mesajları yayınladı.
(HA)