Halkların Demokratik Partisi (HDP) Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertan, Dünya Mülteci Günü dolayısıyla partisinin genel merkezinde yaptığı açıklamada, hükümetin mülteci politikasına eleştirdi.
Türkiye'de mültecilerin yaşadığı hak ihlallerini anlatan Özgökçe Ertan özellikle çocuk, kadın ve LGBTİ mültecilerin yaşamlarını kaybetme riski de dahil olmak üzere hakları ihlal edilen en dezavantajlı kesim olduğunu vurguladı.
“Ne yazık ki bu sorunların temel kaynağını kamu hizmetlerine erişim önündeki engeller, ayrımcı uygulamalar ve nefret politikaları oluşturmaktadır.”
Geri gönderme merkezleri
Türkiye’nin yakın gelecekte batıya bir geçiş ülkesi olmaktan çıkıp iltica etme hedefli bir ülke haline geleceğini belirten Özgökçe Ertan mültecilik alanının günlük politikalarla belirlenmesinden vazgeçilmesi gerektiğini söyledi, geri gönderme merkezlerinin “adeta bir cezaevi mantığıyla işletildiğini” belirtti.
“Kalıcı bir hukuki statüden yoksun olmaları nedeniyle çalışma, barınma, eğitim ve sağlık gibi temel insan haklarından yararlanmada sıkıntılar yaşayan çok sayıda mülteci mevzuata aykırı davranmakla suçlanarak geri gönderme merkezlerinde tutulmaktadır.
“Bu konu işkence iddiaları bakımından büyük önem taşımaktadır. Çünkü yapılan başvurular ve kamuoyuna yansıdığı ölçüde yapılan haberlere bakıldığında en yoğun insan hakları ihlali iddiaları geri gönderme merkezlerindeki uygulamalardan kaynaklanmaktadır.”
TIKLAYIN - 676 SAYILI KHK'DA NELER VAR?
676 Sayılı KHK
Özgökçe Ertan geri gönderme merkezlerinde bekletilen insanların karşılaştıkları işkence ve kötü muamele vakaları, kalabalık koğuşlar, yetersiz beslenme, sağlıksız koşullar, havalandırma hakkının verilmemesi, yakınlarıyla veya avukatlarıyla görüşmelerinin engellenmesi gibi sorunları dile getirdi.
“İnsan hakları hukukuna ve mülteci hukukuna aykırı mevcut bu sorunlara yakın zamanda bir yenisi daha eklenmiştir. 676 sayılı OHAL KHK’si ile 6458 sayılı yasanın 54. maddesinde değişiklik yapılmış ve artık statüsü olsa bile, idareye mülteciler hakkında kamu düzeni ya da kamu güvenliği gibi iddialarla sınırdışı kararı verme yetkisi tanınmıştır.
“676 sayılı KHK ile yine aynı kanunun 53. maddesinde yapılan değişiklikle bahsi geçen sebeplerle sınırdışı edilenler hakkında yargı süreci de devre dışı bırakılmış ve bu kişiler, idarenin kararına karşı açtıkları davanın sonuçları beklenmeden sınırdışı edilebilir hale gelmişlerdir.
“Bu düzenleme uluslararası sözleşmelerde ve Türkiye iç hukukunda yer alan geri gönderme yasağı (non-refoulement) ilkesine açıkça aykırıdır.
“Geri gönderme merkezlerinde bireylerin asgari insan hakları standartlarının yerine getirilmediği, güvenlik gerekçesiyle bu kişilerin bahçeye/açık havaya dahi çıkışına izin verilmediği, hukuki yardım olanakların ve iletişim koşullarının engellediği iddiaları bağımsız, uzman kişi ve kurumlarca incelenmeye muhtaç konulardır.”
“Yabancı savaşçı”
Bedia Özgökçe Ertan’ın açıklamasında öne çıkan noktalar şöyle...
“Geri gönderme merkezlerindeki hukuksuzluklardan biri de bu binalarda tutulan ve ‘Yabancı Savaşçı’ adı verilen kişilerin de bu merkezlerde tutulmasıdır. Daha önce Göç İdaresi Genel Müdürlüğü web sayfasında istatistiklerine yer verilen yabancı savaşçılar mahkemeler tarafından tutuklanmayıp sivil yabancıların tutulduğu bu merkezlere gönderilerek burada tutulmaktadırlar.
“AFAD’a bağlı kamplarda kalan mültecilere yönelik de çok sayıda ihlal gerçekleşmektedir. Resmi kurumların haricinde girişlerin yasak olduğu bu kamplarda çok sayıda taciz, tecavüz ve çocuğun cinsel istismarı vakalarının olduğu bilinmektedir.
“Türkiye’nin halihazırda izlediği mülteci politikası insan hakları hukukuna aykırı ve AB’ye yönelik doğrudan bir şantaj politikası olduğu görülmektedir. Coğrafi çekincenin devam etmesi, sığınmacı ve mültecilerin mevcut prosedürlere erişim sorunları ve Türkiye'deki yetkililerin "geri-gönderme yasağı" zorunluluğuna saygı göstermeyen tutum ve düzenlemeleri bu iddiayı yanıtlar nitelik taşımaktadır.
KHK düzenlemesi iptal edilmeli
“Türkiye, Suriye ve Irak başta olmak üzere Ortadoğu’da yürüttüğü savaş politikalarına, bu coğrafyada şiddeti tetikleyen politikalara son vererek mülteci olma nedenlerinin ortadan kaldırılması için çaba sarf etmelidir.
“Türkiye, mülteci kabulünde coğrafi çekince şartını derhal kaldırmalıdır.
“676 sayılı KHK düzenlemesi bir an önce iptal edilmeli, mültecileri zorla sınır dışı etme, gönüllü geri dönüşe zorlama gibi uygulamalardan vazgeçmelidir.
“Hükümet temsilcileri, kamu yetkilileri ve siyasi partiler hedef gösterici, ayrımcı dil kullanmaktan vazgeçmeli, Türkiye toplumunun mültecilerle yaşamasına ön ayak olmalıdırlar. Nefret söylemi terk edilmeli nefret suçu bir insan hakkı ihlali olarak benimsenmelidir.
“Bu alanda çalışan derneklerin, kurumların KHK’ler ile kapatılması, ihlalleri belgeleyen ve çözüm önerilerini içeren raporların yayınlanmasının engellenmesi kesinlikle Türkiye lehine değildir. İnsan hakları savunucularını ve mülteci hakları savunucularını tutuklamakla sorunu çözmüş olmuyorsunuz. Bu saikle tutuklandığını bildiğimiz, bu konuya tüm hayatını vakfetmiş Uluslararası Af örgütü Türkiye şube Başkanı Taner Kılıç’ın derhal serbest bırakılması gerekir.” (YY)