Ankara'da iki gün süren ve adının "Halkların Demokratik Kongresi" (HDK) olması kararlaştırılan Kongre Hareketi, Türkiye'nin anamuhalefet hareketi olunacağı söylemiyle yola çıktı.
Toplumun muhalif tüm kesimlerini bünyesinde birleştirmeyi hedefleyen hareketin sonuç bildirgesinde, her türden baskı, sömürü ve ayrımcılığa karşı olan bireyler ile her türlü hareketin, halkın kendi yönetimini kurmasını sağlamak için birlikte mücadelenin koşullarının olgunlaştığı ifade edilerek, farklılıkların zenginlik olduğu bilinciyle HDK'nin kuruluşu ilan edilmişti.
"Baskıcı rejim içselleştiriliyor"
HDK'nin 121 kişiden oluşan Genel Meclis Üyeleri arasında yer alan insan hakları savunucusu Yavuz Önen ile gazeteci-yazar Berat Günçıkan, HDK sürecinde yer almaları ve HDK'nin Türkiye siyasetine katacağını düşündükleri değerleri bianet'e anlattı.
"Türkiye'de gerçek demokrasinin inşası için siyaset yapmanın şart olduğu bir döneme girdiğimizi düşünüyorum" diyen insan hakları savunucusu Yavuz Önen, son 10 yıllık Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarı döneminde, gizli bir antidemokratik baskıcı bir rejimin içselleştirilmeye başlandığını söyledi.
Tüm muhalif kesimlerin bir arada mücadele vermesinin gerekli olduğunu düşünen Önen, HDK oluşumunu da bu mücadelede bir evre olarak değerlendirdi.
"Sivil giyimli üniformalı bir rejim"
Askeri vesayet rejiminin yerini sivil giyimli bir üniformalı rejimin aldığını söyleyen Önen, ancak Kongre hareketinin sadece AKP'nin sivil üniformalı rejimine karşı, ona odaklı bir hareket olmadığının altını çizdi ve sözlerine şöyle devam etti:
* Çünkü AKP de dünya ve bölge ölçeğinde uygulanan politikaların bir ürünü olduğu için daha geniş kapsamlı bir mücadelenin adımlarından birini atıyoruz.
* Demokrasi, insan hakları gibi bazı kavramların önüne "gerçek" sıfatını koyma zorunluluğunu duyduk. Gerçek siyaset de şimdiki güncel ihtiyacın dayattığı bir kavram. Bu gerçek siyaseti gerçek muhalifler yapacaktır.
* Muhalefet yapıyorum adı altında statükoya bağlanmak değil ama bütün tabuları tartışarak, bütün kırmızı çizgileri zorlayarak, konuları tartışmaya açarak halkların dayanışması çerçevesinde ve tüm toplumsal kesimlerin gücünü ortaklaştırması biçiminde bir hareket olması için ve bunun başarısı için atılmış bir adım diye düşünüyorum.
"12 Eylül, 30 yıldır kendini yeniden üretiyor"
* Demokrasi mücadelesi, kapsamlı ve bileşenleri çok olan, çok katılımlı, katılımcı bir süreç olmalıdır. Bunun zorlukları tabi ki var. Genişlettiğiniz oranda hareket içinde aşılması gereken bazı sorunlar yaşanacaktır. Ancak önemli olan bu değil.
* Zor olanı denemek ve başarmak gerekiyor diye düşünüyorum. Çünkü siyaset Türkiye'de kıstırılmaya başlandı. Aslında tıpkı 12 Eylül rejimi gibi, insanlar siyasete yabancılaştırılmaya çalışılıyor. 12 Eylül, 30 yıldan beri kendini yeniden yaratarak, yeniden üreterek bugünlere gelmiş bir rejim ve bugün de hala devam ediyor.
* Biz bu rejime karşı olabildiği kadar geniş kapsamlı bir muhalefet yaratmayı amaçlıyoruz.
* Tabi bu muhalefeti destekleyen ve motive eden bir Kürt hareketi var. Bence kritik yanı bundan ibarettir. Bu cephenin başarıya ulaşması için Kürt hareketinin desteği önemli bir faktör.
"İnsani politikaların üretilmesi sağlanacak"
Gazeteci-yazar Berat Günçıkan ise HDK'nin, mevcut görünen şekliyle iktidar ve muhalefet arasındaki sadece "sopa benim elimde olmalı"dan ibaret çekişmenin dışında bir dili ve eylemi olacağını düşündüğünü ifade etti.
Bunun, Kürt sorununun eşitlikçi ve özgürlükçü biçimde sonuçlanmasını savunarak ciddi bir açığı, dün yaptığı gibi bugün de kapatacağını düşünen Günçıkan, ayrıca işsizlerin ve çalışanların insanlık dışı koşullarda yaşadıklarının dillendirilmesinde, çözüm bulunmasında, kadına şiddetin önlenmesinde, farklı kimlik, kültür ve cinsiyetlerin tanınması ve eşit koşullarda yaşaması ile kent ve ormanların, doğanın talanının engellenmesi mücadelesinde bir açığı kapatmaktan çok, toplumun görmezden gelinen bu taleplerinin ilk kez ve ciddi olarak bir bütün halinde gündeme alınacağını ve insani politikaların üretilmesini sağlayacağını ifade etti.
"HDK kapitalizme karşı tek adres"
"Bugüne kadar Kürt sorunu, insan ve kadın hakları ihlalleriyle, daha doğrusu hakların tanınmamasıyla ilgili yaptığım haberler, Kongre'yi oluşturan insanlarla birarada olmamızı, mücadele etmemizi sağladı. Bu hareketin içinde yer almamın nedeni de yine birlikte mücadele etme arzusunun bir sonucudur" diyen Günçıkan, tüm hak ihlalleri, yoksulluk, kadına yönelik şiddet ve ayrımcılık, farklı kültürleri ve cinsleri yok saymanın bir avuç azınlık dışında toplumun bütünü üzerinde yıkıcı sonuçlara yol açtığı görüşünde.
Toplumda kapitalizme karşı biriken bir öfke olduğunu ifade eden Günçıkan, bu öfkeyi eyleme dökme, daha güzel bir dünyayı kurma yolunda HDK'nin tek adres olduğunu söyledi.
"Eşcinsellerin haklarının dikkate alınması, gerekliliktir"
HDK'nin toplumun sadece bir yarısının değil tümünün çıkarlarını gözeten politikalar üreterek ve mevcut durumun tanım ve eleştirisinde büyük bir adım atılmasını sağlayacağını düşünen Günçıkan, sözlerini şöyle sürdürdü:
* Özellikle kadın cinayetlerinin durdurulması için yapılacak her eylem, kadınla erkeği eşit kılan her öneri, kadınların Kongre hareketini daha yakından tanımasını ve şiddetin ancak örgütlü bir şekilde mücadele ederek önlenebileceğini kavramasını sağlayacaktır.
* Bu, toplumda kadınların uğradıkları her türlü ayrımcılığın farkındalığını ve hak talebinin yükselmesini de sağlayacaktır.
* Toplumun dışlanan bir diğer kesimi de eşcinseller. Birlikte mücadele süreci aynı zamanda öğrenme ve anlama sürecidir de. Kapitalizmin karşısında mağduriyetin eşitliği bizi sisteme top yekûn karşı çıkmaya çağırıyor.
* Eşitlikçi ve özgür bir sistemin inşası sürecinde eşcinselliğe dair yanlış bilgilenmeden kaynaklanan ön yargıların da kırılacağını düşünüyorum. Kongrenin eşcinsellerin haklarını da dikkate almasını bir risk olarak değil, bir gereklilik olarak görüyorum. (EKN)