Kurbanlık fiyatları, bağışların nereye yapılacağı tartışması, hayvanların satış ve kesim alanlarına taşınması, buralarda ihmalden dolayı hayatını kaybeden ya da yaygın söylemle "telef olan" hayvanlar, kaçan anguslar derken Kurban Bayramı geldi çattı.
Peki hayvan hakları savunucuları Kurban Bayramı hakkında ne düşünüyor?
bianet sordu, Hayvan Partisi'nden Demet Esra Köse, İstanbul Barosu Hayvan Hakları Komisyonu Başkanı Hülya Yalçın, Yeryüzüne Özgürlük Derneği'nden Burak Özgüner ve Hayvanların Yaşam Hakknı Koruma Derneği'nden Eva Aksoy yanıtladı.
"Kesimin önüne geçilemiyorsa, koşullar iyileştirilsin"
Demet Esra Köse, Hayvan Partisi: Ben vejeteryanım. Fakat dini inancı gereği usulüne uygun, hayvana en az acı çektirecek şekilde kurban kesenlere bir şey diyemem. Ama kasap olmayan kişilerin, hayvanlara acı çektirdiğini duymak istemiyoruz.
Hayvan hakları örgütleri, hayvan refahçıları ve hayvan özgürlükçüleri olarak ikiye ayrılıyor. Özgürlükçüler, vejeteryan ve vegan olanlar. Fakat biz biraz daha realist bakıyoruz. Madem et kesimi devam ediyor ve bunun önüne geçilemiyorsa, hayvanın ömrünü en iyi şekilde geçirmesini ve ölümünün en acısız şekilde gerçekleşmesini istiyoruz.
Evet, hayvanların acı çekmemesini istiyoruz ama et lokantasına gidip yemek yiyip, Kurban bayramı gelince “hayvanları kesiyorlar” denmesine karşıyız. Bize eleştiriler geliyor ama Kurban Bayramı’nda kesilen hayvanlardan çok daha fazlası mezbahalarda korkunç acılar çekerek kesiliyor. Olayın mümkün olanı isteme boyutu var ve biz “hayvanlar kesilmesin” dediğimizde, mezbahaların kapısı açılıp hayvanlar oradan mutlu mesut dışarıya koşmayacak maalesef. Ben şu anda mezbahaların iyileştirilmesi için uluslararası bir grupla çalışıyorum ve insanlar o mezbahaları görse Kurban Bayramı’ndakilerin insaflı olduğunu düşünecek neredeyse.
Dininin gereğini yerine getirmek isteyenler, hayvana minimum acı verecek ve usulüne uygun şekilde yapıyor bunu. Hayvanlara işkence yaparak kurban edenlere tabii ki karşıyız ve onlar zaten dinin gereğine uymuyor.
"Hayvanlara acı çektirenlere cezai yaptırım istiyoruz"
Avukat Hülya Yalçın, İstanbul Barosu Hayvan Hakları Komisyonu Başkanı: Diyanet İşleri Başkanlığı’nın belirleriği kurallarda hayvanlara acı çektirilmemesi konusu işleniyor ama yeterli değil. Klasik bir yöntem olan dirikesimde hayvanın her şeyi duyumsadığı ve acı çektiği bilimsel olarak da kanıtlandığı halde şoklu kesim konusunda bile yol alınamıyor. Çünkü kanın tamamen akması için hayvanın diri halde kesilmiş olması gerekiyor.
Şu aşamada tek tesellimiz Orman ve Suişleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun "kurbanlığına eziyet edene ağır para cezası" uygulamasını duyurmuş olmasıdır. Ancak bunun tespiti, tutanakların imzalanması, zabıtanın olaya iştiraki kısımlarını düşününce pek uygulanabilirliği olduğunu düşünmüyoruz açıkçası.
İstanbul Barosu Hayvan Hakları Komisyonu olarak bayram dışı zamanda da "acısız kesim" prosedürünün uygulanması için yazışmalar yapıyoruz. Kötü muameleye para cezasının işler olması için ihbarların vakit geçirilmeden en yakın yerel yönetim, polis, jandarma ve bakanlık birimlerine yapılması gerektiğini bildiriyoruz.
5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun 12.maddesi "dini kuralların gerektirdiği özel koşullar gözönüne alınarak olabildiğince acı vermeden ve BİR ANDA kesim yapılmasını" emretmektedir. Burada da net olarak "hayvana acı verilmesi kesinlikle yasaktır" cümlesinin eksikliğini hissediyoruz. Kaldı ki bu maddeye harfiyen uyuluyor olsa bile epey hayvan müthiş can acılarından kurtulabilirdi. En azından Bakanlığın bu dönem için cezai yaptırımları yerine getirmesini talep ediyoruz.
"Can alarak bayram kutlanmaz"
Burak Özgüner, Yeryüzüne Özgürlük Derneği: Dünyanın dört bir tarafı adaletsizlikle doluyken bayramda et dağıtarak bu adaletsizliklerin çözümü için değil, insanın kendisini tatmin etmek için paylaşımda bulunmasını açıkçası samimi bulamıyorum. Can alarak bayram kutlanabileceğini düşünmüyorum, bin yıllar öncesinden gelen bir geleneği sürdürmek, bir şeylere körü körüne bağlanıp gözünü kapatmak benim sindirebildiğim bir şey değil.
Bir insan, inandığı dinin kitabında yazan ve farklı şekillerde yorumlanan her türlü emri sorgulamadan yerine getiriyorsa bir anlamda robotlaşmış demektir. Dinde söylenenlere riayet ederek kızını ya da evli olduğu kadını mal yerine koyup alışveriş malzemesi olarak görmek ya da ilişki içerisinde olduğu kadınlara şiddet uygulama hakkını kendinde görmenin "kurban bayramı"nda gırtlak keserek alınan canla o kadar çok ilgisi var ki.
Dünyanın kendisi için yaratıldığını düşünen ve hayvanları birer nimet olarak gören insan, madem bu kadar "gelişmiş" ya da "modern" bir varlık, bu adaletsizlikleri, haksızlıkları çözsün can alacağına, yaşamı zindan edeceğine. Dayanışmak, paylaşmak için can almaya ya da özel bir günün gelmesini beklemeye ihtiyacımız yok.
"Kurban etme mantığına karşıyım"
Eva Aksoy, Hayvanların Yaşam Haklarını Koruma Derneği: Ben insanların kurban hakkındaki görüşlerini değil de kurban kesenlerin görüşlerini merak etmekteyim. Bunu büyük bir ilkellik olarak tanımlıyorum. Kendi günahlarını temizlemek için bir başka canlıyı feda etmek olarak görüyorum. İnsan öldürenin kötü bir iş yaptığı kabul edilmiş, hayvan öldüren nasıl iyi bir iş yapabilir. Bir başka canlının öldürülmesini seyretmek bile insanlıktan uzak.
Mezbahalarda çalışanlar, bunu iş olarak yapıyor, bir endüstri var. Ama kurban denince hiçbir zorlama söz konusu değilken hayvanları öldürüyorlar. İhtiyaç olsa gidip bir kasaptan satın alınır.
Bu çağda yüzyıllar öncenin inanışını sürdürmek tuhaf. Mayalarda da en güzel kadınlar kurban ediliyormuş… Adak da kurban hiçbir vesileyle yapılmaması gereken, temelden yanlış bir şey.