Filistinli direniş gruplarının 7 Ekim'de İsrail’e karşı başlattığı "Aksa Tufanı" operasyonu ile İsrail'in ilan ettiği savaşın yankıları sürerken, Londra merkezli haber sitesi Middle East Eye'ın yazarlarından Hanine Hassan konuya ilişkin dikkat çeken bir makale kaleme aldı.
Beyrut Amerikan Üniversitesi Filistin Toprağı Çalışmaları Merkezi'nde araştırmacı olarak da görev yapan Hanine Hassan'ın makalesi "İsrail-Filistin savaşı: Gazze'deki toplu katliam, Batı ırkçılığının derinliğini gözler önüne seriyor" başlığıyla yayımlandı.
İsrail'e desteğin kökeni: Batılı sömürgeclik anlayışı
Gazze'ye yönelik "acımasız ve ayrım gözetmeyen" bombardımana verilen desteğin köklerini "Batılı yerleşimci-sömürgeciliğin tarihsel bağlamında" bulduğunu belirten Hassan, "Filistinli savaşçılar işgalci İsrail'e karşı yıkıcı bir saldırı başlatarak Gazze'yi çevreleyen tel örgülerde yaklaşık 80 gedik açtı ve 20'den fazla yerleşim yeri, kasaba ve köyü hedef aldı" diye yazdı ve ekledi:
"Gelişmeler Batılı ana akım medyayı ve kendini 'Ortadoğu uzmanı' ilan edenleri şaşkınlık ve hayret içinde bıraktı. Yıllardır pek çok Batılı analist ve siyasetçi kariyerlerini karmaşık 'Filistin-İsrail çatışmasına' adamış, yerleşimci-sömürgeciliğin gerçeklerini doğru bir şekilde çerçevelemede başarısız olurken bize birbiri ardına oryantalist anlatılar sunmuşlardır."
Batı faşizminin gerçek yüzü
Söz konusu "Ortadoğu uzmanlarının" bugün gelişmeler karşısında, olayların gidişatını ve olası sonuçlarını anlamakta zorlanarak kendilerini şaşkınlık içinde bulduklarına dikkat çeken Hassan, "Bu ani belirsizlik, baskıya maruz kalan bir halkın isteklerini anlamak söz konusu olduğunda, Batılı bakış açısının sınırlarının altını çiziyor" ifadelerini kullandı.
"Özgürlük ve kurtuluş mücadelesi, ana akım Batılı kavrayışın kapsamı dışında kalan zor bir kavram gibi görünmektedir. Oysa bu çok açık ve basit bir meseledir" diyen Hassan sözlerini şöyle sürdürdü:
"Filistinli savaşçıların hafta sonu gerçekleştirdikleri saldırılar, savaş becerilerinde, istihbarat yeteneklerinde ve stratejik koordinasyonlarında kayda değer ilerlemeler olduğunu gösterdi. Tüm bunlar, dünyanın en güçlü askeri gücü olan ABD tarafından desteklenen bölgenin en güçlü ordularından birine karşı koyma becerileriyle sonuçlandı. On yıllardır süren İsrail işgaline ve Gazze'ye uygulanan 16 yıllık kuşatmaya rağmen ulaşılan bu başarı, direnişin gücünü ortaya koymaktadır. Ve bunu takip eden günlerde Batı faşizminin gerçek yüzü ortaya çıktı."
Abluka, savaş, işsizlik, yoksulluk hatta susuzluk: Gazze Şeridi
Fanon'un dekolonizasyon perspektifi
Filistinli savaşçıların operasyonu sonrası Batı'nın Ortadoğu'da yıllardır sürdürdüğü "insan hakları, demokrasi ve ahlaki üstünlük savunuculuğu cephesini bir anda paramparça ettiğini" kaydeden Hassan, "Görünüşe göre bir gecede, Batılı hükümetler Filistinli sivillere yönelik kitlesel şiddeti desteklemek için bir araya geldi, hatta bazıları bunu coşkuyla onayladı" diye yazdı.
Batılı hükümetlerin İsrail ordusu tarafından öldürülen Filistinli çocukların cansız bedenlerinin görüntüleri karşısında on yıllar boyunca sessiz kaldığını belirten Hassan, "Bugün ise Filistinliler karşı koymayı seçtiği için tüm Filistinlilerin ve çocuklarının soykırımı hak ettiğine karar vermiş görünüyorlar" ifadelerini kullandı.
"Frantz Fanon'un dekolonizasyona ilişkin perspektifi, bazı savaşçıların sömürge karşıtı direniş sırasında suç işlemesi gibi karmaşık bir meselenin altını çizmektedir. Cezayir'in Fransa'ya karşı verdiği bağımsızlık savaşının ateşli bir destekçisi olan Fanon, bu tür eylemleri meşrulaştırmak yerine sömürgecilik, psikolojik faktörler ve içsel güç dengesizlikleri bağlamında değerlendirmiştir."
"Direniş kavramının çok iyi farkında olan" Avrupalıların, İkinci Dünya Savaşı ve diğer tarihi çatışmalarda kendi direniş hareketlerini kutladıklarını hatırlatan Hassan, "Bu tür savaşlarda mücadele edenler Avrupa tarih kitaplarında kahraman olarak anılmaktadır. Dolayısıyla Batılı politikacıların, gazetecilerin ve analistlerin Filistinlilerin özgürlük arayışıyla empati kurmak bir yana, bunu kavrayamamaları için hiçbir neden yoktur" saptamasında bulundu.
'Öteki'nin insanlıktan çıkarılması
"Tüm bunların temelinde tek bir soru yatmaktadır: Batı, Arap dünyasına karşı ırkçılığını silahlandırmayı ve serbest bırakmayı ne zaman bırakacaktır?" diye soran Hassan, şu ifadeleri kullandı:
"1990'a kadar İngiltere, Fransa ve ABD, Güney Afrika'nın apartheid rejiminin en sert savunucuları olmuş, kurumsallaşmış ırk ayrımcılığı sistemini sona erdirmek için uluslararası toplumdan gelen her türlü öneriyi başarıyla sulandırmışlardır. Bu ülkeler bugün İsrail apartheid rejimini diplomatik ve askeri olarak tam anlamıyla destekleyen ülkelerdir."
"Edward Said'in bize söylediği gibi, 'Orient' (Şark) terimi Batı tarafından yaratılmıştır ve Batı kavramının kendisi de 'Öteki' kavramı etrafında dönmektedir. Korku, nefret, tiksinti, gurur ve kibir seferberlikleri - bir tarafta İslam ve Araplar, diğer tarafta 'biz' Batılılar - İsrail'in örneklediği gibi yerleşimci-sömürgeci toplumların kültürel dokusunda derinlere kök salmış ırkçılığı örtbas etmeyi amaçlamaktadır."
Irksal önyargılar
Dahası, Avrupa'nın İsrail apartheid rejimine verdiği açık desteğin kıtanın kendisinin de sömürgeleştirilmiş halklara yönelik kendi "ırksal önyargılarını" henüz tam olarak ele almadığını hatırlattığını vurgulayan Hassan, "Batılı gazeteciler, siyasetçiler, akademisyenler ve analistlerin Filistinli mağdurları sistematik olarak insanlıktan çıkararak ve Gazze'deki masum sivillere yönelik sömürgeci şiddeti yücelterek ırkçı, yerleşimci-sömürgeci zihniyetlerini açıkça ifade ettikleri son birkaç gün içinde bu durum tüm çıplaklığıyla ortaya çıkmıştır" diye belirtti.
"Asya ve Afrika'daki son yerleşimci koloni İsrail'dir ve hayatta kalması, sömürge yönetimine direnmekte ısrar eden Avrupalı olmayan 'barbarların ordularına' karşı Amerikan ve Avrupa haçlı seferi için hayati önem taşımaktadır."
"İsrail kuruluşundan bu yana Filistinlilerin kanını dökerken, Batılı izleyiciler ve hükümetler buna bağışıklık kazanmıştır" diyen Hassan'ın son cümlesi ise şöyle: "Gazze'de devam eden kitlesel katliam, Batı toplumlarında yaygın olan ırkçılığın [Filistinlilerin kurtulmak istediği nefret] temelini yansıtmaktadır."
(NT)