Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları öncülüğündeki Filistinli direniş gruplarının 7 Ekim'de İsrail’e karşı başlattığı "Aksa Tufanı" operasyonunun yankıları sürerken, gazeteci-yazar David Hearst konuya ilişkin dikkat çeken bir analiz kaleme aldı.
Londra merkezli haber sitesi Middle East Eye Genel Yayın Yönetmeni Hearst, "İsrail-Filistin savaşı: Gazze, kendisini tutuklayanları nasıl alt etti?" başlıklı makalesinde, "Yedi milyon Filistinli üzerinde tam kontrol sağlamaya alışmış bir devlet için son 48 saat içinde roller dramatik bir şekilde tersine döndü. Filistin köylülerini terörize eden silahlı yerleşimciler yerine Filistinli silahlı kişiler yerleşim yerlerini işgal ediyor" dedi.
İsrail istihbaratı gafil avlandı
"Hamas tam bir sürpriz gerçekleştirdi. İsrail'in ünlü askeri istihbarat birimi 8200 - Gazze'de yapılan her telefon konuşmasını dinleyebilen bir birim - iç güvenlik servisi Şin Bet gibi gafil avlandı" diyen Hearst, devamında şu değerlendirmeyi yaptı:
"İsrail devletini ve Nakba'yı yaratan 1948'deki savaştan bu yana ilk kez böyle sahnelere tanık olunuyor. Bu sahneler İsrailliler için neredeyse 50 yıl önce başlayan 1973 Arap-İsrail Savaşı'ndan çok daha kötü. İsrail'in sınırları boyunca en iyi korunan ve gözetlenen çitin aşılması ve Gazze'yi kontrol eden ordu tümeninin askeri karargahının ele geçirildiği bu boyuttaki bir saldırı, İsrail istihbarat servislerinin tarihinde yaşadığı en büyük başarısızlığı temsil etmektedir."
Filistinlileri denklemin dışında tutmak
ABD, İsrail ve Suudi Arabistan arasındaki görüşmeleri işaret eden Hearst, "Washington, Tel Aviv ve Riyad, sanki aynı koronun üyeleriymiş gibi, Suudi Arabistan'ın İsrail'le normalleşme anlaşması imzalama ihtimalinden bahsediyorlardı. Sanki bu başlı başına barışa giden yolmuş gibi. Sanki Filistin halkının tamamı bir gün bayraklarını ve ulusal kimliklerini bir kenara bırakacak ve başkasının topraklarındaki Gastarbeiter (Almanca 'misafir işçi') rolünü kabul edecekmiş gibi, Filistinlileri bu denklemin dışında tutma konusunda kendilerine çok güveniyorlardı" diye yazdı.
Operasyonun adı neden 'Aksa Tufanı'?
"Artık Filistinlilerin var olduğu ve fethedilmelerinin yakın olmadığı konusunda çok net bir mesaj verilmiştir" diyen Hearst, sözlerinin devamunda şu hatırlatmada bulundu:
"Hamas'ın saldırıyı 'Aksa Tufanı' olarak adlandırmasının çok iyi bir nedeni var. Bu saldırı birdenbire ortaya çıkmadı. Bundan tam 33 yıl önce, 8 Ekim 1990'da, bir grup yerleşimci ve Tapınak Tepesi İnananları adlı aşırı sağcı bir grup, İsrail'in baş hahamı tarafından yasaklanan Tapınak Tepesi'nde kurban töreni çağrısında bulunarak Mescid-i Aksa'da Üçüncü Tapınak için temel taşı koyma girişiminde bulundu. Eski Şehir'deki Filistinli nüfus direnince İsrail ordusu ateş açtı ve birkaç dakika içinde 20'den fazla Filistinli öldürüldü, yüzlercesi de yaralandı ve tutuklandı."
Katliamın sorumluluğu tüm yabancı liderlerde
Hearst, çoğu genç olan Filistinlilerin öldürülmeye devam ettiğini belirterek, "İnsan Hakları İzleme Örgütü bu yılın, Ağustos ayına kadar, işgal altındaki Batı Şeria'da Filistinli çocuklar için son 15 yılın en ölümcül yılı olma yolunda ilerlediğini ve Ağustos sonu itibariyle en az 34 çocuğun öldürüldüğünü kaydetti. Bu durum, Kızıldeniz ile Hayfa arasındaki ticaret yoluna kafayı takmış olan uluslararası toplum tarafından sessizlikle karşılanıyor" dedi ve ekledi:
"Eğer bu hafta sonu akan kandan ve İsrail ordusunun kara harekatına başlamasıyla Gazze'de gece gündüz gibi yaşanacak sivil katliamlarından sorumlu olan biri varsa, o da İsrail'in kendi değerlerini paylaştığını söyleyen tüm yabancı liderlerdir. Tüm bu liderler, kendi politikalarını açıkça baltalamasına rağmen İsrail'in politika belirlemesine izin vermektedir."
23 yıl sonra Gazze'ye geri dönüş hakkı
Hearst'e göre, "Önümüzdeki birkaç gün ve hafta içinde Gazze'de ne olursa olsun -ki İsrail askeri bir hedef olmamasına bakmaksızın çoktan vahşi bir intikam başlattı- Hamas şüphesiz önemli bir zafer kazandı."
"Görüntüler, Filistinlilerin atalarının kovulduğu topraklara geri döndüğünü gösteriyor. Gazze nüfusunun yüzde 67'sini mülteciler oluşturuyor, özellikle de Hamas'ın geçici olarak özgürleştirdiği Gazze çevresindeki topraklardan gelenler. Bu hafta sonu [Filistinliler], silah zoruyla, 23 yıl önce müzakere masasından kaldırılan geri dönüş haklarını kullandılar."
Hearst ayrıca, "Bu görüntüler tüm Filistinlilere Direniş'in çok güçlü bir düşmana karşı kaybedilmiş bir dava olmadığını gösterecektir. Onlara direnme iradelerinin işgalcilerinden daha güçlü olduğunu söyleyecektir" diye belirtti.
Acı bir ders
Manzaranın 'sonsuza kadar değiştiğinin' altını çizen Hearst, analizinin devamında şunları dile getirdi: "Bu, benim ve diğerlerinin bir süredir yaklaşmakta olduğu konusunda uyarıda bulunduğumuz patlamadır. İsrail'in rotasını değiştirmemesi ve bu krize Filistinlilere Yahudilerle eşit haklar tanıyan adil bir çözüm bulmak için ciddi müzakerelere başlamaması halinde bir karşılık verileceğini söylemiştim. Şimdi bu gerçekleşti."
"Hafta sonu yaşananların sorumluluğu, birbirini izleyen kuşaklar boyunca İsrailli liderlerin istedikleri her şeyi yapabileceklerini düşünerek kandırılan herkese aittir. Sorumluluk, çoğu Arap diktatör de dahil olmak üzere, Filistinlileri insan olarak görmeyi bırakan herkese aittir. Önümüzdeki haftalarda ve aylarda her biri acı bir ders alacaktır."
David Hearst kimdir?
Londra merkezli bağımsız bir haber sitesi olan ve Ortadoğu'yu İngilizce ve Fransızca olarak ele alan Middle East Eye'ın Genel Yayın Yönetmeni.
Middle East Eye'ı kurmadan önce, The Guardian'ın Dış Haberler Şefi yazarıydı, ayrıca kuruluşun Yardımcı Dış Haberler Editörü, Moskova Büro Şefi, Avrupa Muhabiri ve Belfast Muhabiri olarak da görev yaptı.
BBC, Channel Four, Amerika'nın Sesi, National Public Radio, Al Jazeera İngilizce ve Arapça, TRT World ve Al Araby TV'de dış ilişkiler yorumculuğu yapıyor.
(NT)