İnsan Hakları Derneği (İHD) Onur Kurulu üyesi Avukat Eren Keskin ile İHD Cezaevlerinden Sorumlu Yönetim Kurulu üyesi Necla Şengül, İzmir'deki Şakran Cezaevi'ndeki kadın tutuklu ve hükümlüleri ziyaret etti.
Ziyaretin ardından hazırladıkları raporda, "kadınlara dayatılan çıplak aramanın cinsel taciz boyutuna vardığına" ve hasta mahpusların tedaviye ulaşamadığına dikkat çekildi.
Adana'daki Karataş Cezaevi'nden nakledilen Özgür Halk dergisi çalışanı S.A. yaşadıklarını İHD heyetine şöyle anlattı:
"Cezaevine girişte bizi araçtan tek tek indirdiler. Arama noktasına giren arkadaşlarımızın karşı koyuş ve haykırışlarını duyuyorduk. Biz normal aramayı kabul ediyorduk ama bize dayatılan onur kırıcı ve taciz içeren bir aramaydı."
"6-7 kadın gardiyan gülerek 'Girişe hazır mısınız?' dedi ve kıyafetlerimizi zorla çıkarmaya başladılar. Birçoğumuzun kıyafetleri yırtıldı. Saçlarımız çekildi, yere yatırıldık. Pantolonlarımız ve iç çamaşırlarımız zorla çıkarıldı. Bu arada fark ettik ki içeride hepimizin sağlık dosyalarına bakmışlar, vücudumuzda özellikle rahatsız olduğumuz yerlere vurdular."
"Rahim ameliyatı olanların kasık bölgelerine, böbrek hastalığı olanların böbreğine, migreni olanların başına vurdular. Sonunda hepimiz çırılçıplak kaldık. Kadın gardiyanlar bizi o şekilde bırakıp, kapıyı da açık bırakarak dışarı çıktılar. Aralık kapıdan askerlerin bize baktıklarını gördük. Yaşadığımız cinsel taciz, hepimizi çok etkiledi."
Kürtçe savunma hapiste de yasak!
Gardiyanlar hakkında suç duyurusunda bulunduklarını söyleyen S.A., savcılıkta Kürtçe savunma vermek istediklerini talep edince başvurularının alınmadığını anlattı.
Raporda, görüşülen diğer kadın mahpusların da aynı şikayetleri aktardığı ifade edildi. Cezaevindeki diğer şikayetler raporda şöyle sıralandı:
"Hasta mahpusların cezaevi revirine yaptıkları başvurular sonuçsuz kalıyor. Mahpuslar, dilekçelerine çok uzun süre cevap alamıyor, tedavide geç kalınıyor."
Müdürden "operasyon" tehdidi
"Hastaneye gidiş-gelişlerde sözlü tacize maruz kalıyorlar. Muayene odasına askerler de giriyor, muayene sırasında kelepçeleri açılmıyor. Askerler, doktora, 'mahpusların tehlikeli ve terörist olduğunu' söylüyor. Doktorlar çoğu zaman sessiz kalıyor. Birçok mahpus, muayene ve tedavi olmadan cezaevine geri döndüklerini belirtiyor."
"Mahpuslar, Cezaevi İkinci Müdürü'nün tehditlerinden şikayetçi oldu. İkinci müdürün, 1996'da Diyarbakır Cezaevi'nde 10 kişinin öldürüldüğü operasyonda* görevli olduğunu sürekli hatırlattığını söylediler. Müdürün, '1996'yı yaşamak istemiyorsanız emirlere uyacaksınız' dediğini ifade ettiler. Kendilerine tüm karşılıklı görüşmelerde 'esas duruş' dayattığını anlattılar."
Ayrıca, rapora göre, tüm kadın mahpusların ortak şikayeti yemeklerin kötülüğü. Yemeklerden kıl, böcek gibi şeyler çıktığından çoğunlukla aç kaldıklarını ifade ediyorlar.
Hapishanede ortak yaşam alanlarının kullanılmasına izin verilmiyor, birlikte kalan 11 kişi, birbirlerine mahkum ediliyorlar. (AS)
* Avrupa İnsan Haklar Mahkemesi (AİHM), 1996'da Diyarbakır E Tipi Cezaevi'nde 10 tutuklunun öldürülmesiyle sonuçlanan operasyonun "yaşam hakkını ihlal ettiği" gerekçesiyle Türkiye'yi toplam 798 bin euro (yaklaşık 1 milyon 600 bin TL) tazminat ödemeye mahkum etmişti.