Meltem Arıkan'ı 1999 yılında Ve... Veya... Belki..., 2000 yılında, Evet... Ama... Sanki... ve 2002 yılında yayınlanan Kadın Bedenini Soyarsa kitaplarından tanıyoruz. 2004'te yayınlanan Yeter Tenimi Acıtmayın isimli romanı toplatılan Meltem Arıkan, Everest yayınlarından çıkan yeni kitabı Zaten Yoktunuz'da kadınların varoluş öykülerini yazmaya devam ediyor.
Yeter Tenimi Acıtmayın isimli kitabında ensestin ne denli büyük bir travma yarattığını işlemişti Meltem Arıkan. Ensestin dünyanın her yerinde çok yaygın olduğunu, ancak, gizlendiğini ve ortaya çıkarılmasının çok önemli olduğunu söylemişti verdiği röportajlarda da. Mutlu ve kutsal ailelerin içerisinde yaşanan kâbusların, cehenneme dönen çocuk odalarının, babaların, dayıların, eniştelerin hırpalamaktan hiç çekinmediği hayatların, bütün bir ömür atlatılmaya çalışılan travmaların, tacizlerin tecavüzlerin biraz "kaşınması" gerektiğini düşündüğü için yazdığını söylemişti kitabını.
Kitap, küçükleri muzır neşriyattan koruma kurulu tarafından sakıncalı bulunarak toplatıldı. Kitabın ikinci baskısında, "tehlikeli" ve "müstehcen" bulunan bölümler karartıldı. Sanki yaşanan ve açık edilmeyen onca ensest vakasının üstü böyle örtülebilirmiş gibi. Meltem Arıkan, kitabına koyduğu notta, "romandaki karakterler hayal ürünü olmakla birlikte, taciz ve tecavüz öyküleri gerçektir" diyerek, konunun üstünün örtülmesine itirazını sürdürdü. Romanlarını okuyanları rahatsız etmek için yazdığını söyleyen, sorduğu sorularla insanların kendilerine sorular sormasını sağlamaya çalışan Meltem Arıkan, romanlarının hepsinin bir bütünlük taşıdığını söylüyor.
Yeter Tenimi Acıtmayın isimli roman beraat etti. Meltem Arıkan, mahkeme sonrasında verdiği demeçlerde, bu beraatın kadınlar açısından çok önemli olduğunu, ensest ya da taciz ya da tecavüzün mahkemelerle, davalarla üstü örtülmeyecek gerçeklikler olduğunu ifade etti. Beşinci romanı, Zaten Yoksunuz, Meltem Arıkan'ın kadınları, kadın olmayı, aşkı, kadınlık ve erkeklik rollerinin çizdiği rotada süren yaşamların ne denli baskı altında yaşandığını sorguladığı bir roman. Kitap, kahramanı olan Rüya'nın vazgeçmelerini, korkularını, kendini bırakamadığı bir hayatın ortasında iki kadın arkadaşıyla birlikte akıntıda sürüklenişini anlatırken, çoğumuzun yaşamın içinde, hayatımızın merkezine koyduğumuz aşkları, erkekleri, işimizi, kendi isteklerimiz ve erkeklerin istediği gibi olmak arasında yaşadığımız ikili delilik hallerini Rüya üzerinden tartıştırıyor bize. bir erkeği tavlamak, bir erkeği istemek, arzulamak ve onu elde etmek için onun istediği gibi olmak...
Rüya'nın kitaptaki en eğlenceli ve masalsı bölüm olan istasyon yolculuğu esnasında geçirdiği değişimi gösteriyor bizlere. Öyle masalsı, öyle içten ki, ağlamak bile güzel geliyor insana, eğer gerçekten ağlanıyor, gerçekten hissediliyorsa. O masalların içinden çıkıp, sevgili adayının kahvaltıya gelmesini beklerken yeni aldığı eşofmanını kırıştırıp, sanki daha önce de giymiş izlenimi vermeye çalışan, yeni aldığı margarinin ucunu kesip atarak, evde her sabah kahvaltı ediliyor manzarası çizmeye çalışan ve hep terk edilen kadının çilesiyle karşılaşınca insan istasyona geri dönmek istiyor elbette. Ama Rüya da biz okurlar gibi bir istasyonun olmadığının farkında.
Çünkü hayat, hepimize değişik sebepler, değişik kişiler, değişik işler için uğradığımız istasyonlarda, neyi beklediğimizi, kiminle yolculuk etmek istediğimizi belirleyebilecek güçte olduğumuzu, acı/tatlı tecrübelerimizle öğretiyor bize... Rüya'nın istasyonu keşfetmesi, Kaya'yı beklerken aslında hep treni kaçırması, Kaya'nın kendisini bekleyen kadından haberi bile olmamasını fark etme sürecine dönüşürken; Kaya aynı zamanda kendi içine yolculuk edememiş, kendi istasyonunu keşfedememiş bir erkek olmanın acısıyla boğuşuyor roman boyunca.
Karşısındaki adamı mutlu etmek için kendini unutan kadınlar, hayatta başka güzelliklerin kendi dünyalarının değerinin farkına vardıkları anda tıpkı Rüya'nın, rüya görmekten; Kaya'nın, kaya kalmaktan vazgeçmesi gibi, başka bir bakış açısına sahip olmaya başlıyorlar aslında. Ondan sonrasında da ne kaçan kovalanır oyunlarına, ne de kadınlara ve erkeklere aşık olunduğunda uygulanacak davranış kalıplarına ihtiyaç duyuyorlar. Zaten Yoksunuz, ismiyle müsemma, yaratılmış kurallara, verili kalıplara sorgulayan bir bakış açısıyla yaklaşan bir kitap. Rüya'yı izlerken belki kendimizi de eleştiririz, kendi istasyonumuzda neyi beklediğimizi bilerek bekleriz diye belki de...