6-18 Kasım 2022'de Mısır'ın Şarm El-Şeyh kentinde düzenlenecek olan 27. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı'nda (COP27) Türkiye'nin, 2030'a yönelik güçlü bir iklim hedefi duyurmasını sağlamak amacıyla düzenlenen Küresel İklim Grevi'nde Seren Anaçoğlu ile tanıştık.
Seren Anaçoğlu, Avrupa Birliği (AB) Türkiye İklim Elçisi ve aynı zamanda 23 Eylül'de düzenlenen Küresel İklim Grevi'nin konuşmacılarından.
AB İklim Elçisi seçildiği sene, lise öğrencisiydi. Dünyada iklim elçiliğine atanan ilk lise öğrencisi unvanına sahip.
Anaçoğlu'yla, erken yaşlarda gelişen ekoloji duyarlılığının kaynağını ve iklim elçisi seçilmesine giden yolu konuştuk.
Ekolojik sorunlara bakış açınız nasıl ve ne zaman gelişti? İklim Elçisi seçilmenize giden yoldan bize bahseder misiniz?
Annem ve babam dışında anneannem ile büyüdüm ben. Benden önceki kuşakların tasarrufa, tasarruf etmeye bakışını deneyimlemiştim; fakat bunları bir öğüt olarak görüp, her genç gibi görmezden geliyordum. Onlar ise bir gün kaynaklar tükenecekmiş gibi verimli tüketim yapıyorlardı. Yaşamın gerçekliğinin ve hepimizin yapması gerekenin bu olduğunu henüz bilmiyordum.
Greta'nın etkisi
Sonrasında Greta Thunberg'in başlattığı "Fridays for Future" (Gelecek için Cumalar) hareketiyle tanıştım. Ben de araştırmalarımı çevreme yaymaya başladım, çünkü dünya gözümüzün önünde kirleniyor ve yok oluyordu. Somut projeler yapmaya başladım. Bakanlık ve belediyelerde plastik kullanımını azaltmak üzerine toplantılara katılıp söz sahibi olmaya başladım. Toplumdaki insanlara çevre bilinci kazandırmak adına birçok konferansta konuşmacı olarak yer aldım ve organizasyonlar düzenledim. Türkiye'nin iklim krizi temalı ilk lise konferansını gerçekleştirdim. Buna benzer proje ve hedeflerim ile AB İklim Elçisi olarak seçildim.
Türkiye'nin iklim krizine yönelik politikaları hakkında ne düşünüyorsunuz? Paris İklim Anlaşması'ndaki taahhütlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye'nin iklim krizi politikaları günbegün değişiyor. İyi yönde değiştiğini de söyleyebiliriz, fakat yapılması gereken çok şey var. Öncelikle Türkiye'nin fosil yakıt kullanımı ve üretimini 2030'a hazırlıklı bir şekilde azaltmak gerekiyor. Paris İklim Anlaşması'ndaki sözlerin tutulması gerekiyor yani. Türkiye'nin tıpkı AB'nin yaptığı gibi plastik üretimini durdurması ve alternatiflerinin üretimini desteklemesi gerekiyor. Eğitim sistemine ise daha detaylı ve uygulamalı, iklim krizini önleme ve azaltmaya yönelik derslerin dahil edilmesi gerekiyor. Bilinçlendirme yönelik çalışmalar daha fazla olmalı.
Türkiye'nin 2052 "karbonsuzlaştırma" hedefine ulaşmak için attığı adımları gerçekçi buluyor musunuz? Gerçekçi bir "karbonsuzlaştırma" hedefi için neler yapılmalı?
Gerçek karbonsuzlaştırma adımı termik santrallerin denetiminin artırılması ve yerine sürdürülebilir ve yenilenebilir enerjilerin kullanılması ile gerçekleşebilir. Maden ocakları kurulması için ormanların yok edilmemesi gerekiyor. Betonlaştırma yerine doğal alanların korunması ve artırılması çok önemli.
Fotoğraf: Ecem Köseoğlu.
Climate Action Tracker'ın verilerine göre, her ülke Türkiye gibi karbon salınımına devam ederse, yüzyılın sonunda küresel ısınma 4 santigrat dereceden fazla olacak. Bunun gezegene zararı ne olacak?
Bilimsel veriler bunun zararlarını açıkça gösteriyor. En ufak bir sıcaklık artışının, canlıların ve ekosistemin optimum seviyesini etkilediğini ve etkileyeceğini IPCC (Hükümetlerarası İklim Değişikliği) raporunda gördük. Çok büyük bir tehlike ile karşı karşıyayız ve buna acilen dur demeliyiz. Önümüzdeki süreçte kuraklık büyük oranda kendini gösterecek, orman yangınları artacak ve buzulların da erimesiyle deniz seviyesi artışı yüzünden birçok ülke sular altında kalacak. Venedik'te son birkaç senedir suların yükselmesinden dolayı turistler ve o bölgede yaşayan insanlar uzun sarı çizmeler ile dolaşıyorlar.
"Aralık 2021 itibariyle vaat edilen emisyon azaltımı yeterli değil," dendi. Emisyonlarda vaat edilen seviyeye erişmek size mümkün görünüyor mu? Mümkünse nasıl?
Aşırı tüketime yönelik alışkanlıklarımızı terk etmedikçe, kapitalist düzen devam ettiği ve karar alıcılar sözlerini tutmadığı sürece, iklim hedeflerine ulaşmak çok zor. Biz gençler bunu engellemek için uğraşıyoruz. Postlar hazırlıyoruz, konferanslara katılıp şirket yöneticilerine "Greenwashing* yapmayın, gerçek bir şeyler yapın," diyoruz. Hâlâ umudumuz var çünkü yaşayacak başka bir gezegenimiz yok. En azından bir süre.
Fotoğraf: Ecem Köseoğlu.
23 Eylül'de gerçekleşen basın konuşmasında, iklim krizini durdurmak için yedi senemizin kaldığını söylediniz. Neden yedi sene? Yedi sene sonra ne olacak?
Bu limit, yedi sene içerisinde dünyanın sıcaklık eşiğinin 1.5 derece olarak öngörülmesi dolayısıyla konuldu. Sanayi Devrimi'nin ve endüstrinin karbon salımı oranı fazla olduğundan, son 230 yılda 1 derecenin üstünde bir artış oldu. Daha önce bu kadar hızlı bir artış yoktu ve bu artış kesinlikle insan kaynaklı. Eğer bunu sıfırlamaya çalışmazsak, gezegenin sıcaklığı 1.5 derecenin üstüne şu an olduğundan daha hızlı bir şekilde çıkacak ve bunu durdurma imkânımız olmayacak. Bu yüzden bu yedi seneyi iyi değerlendirmemiz gerekiyor.
İklim krizi küresel bir sorun olmakla birlikte, bireysel olarak bizlerin de bu krize dur demek için alabileceği önlemler var mı? Bu bireysel çabalardan aklınıza ilk gelenleri bizimle paylaşabilir misiniz?
İklim krizini azaltmak için herkesin yapabilecekleri var. Her bilinçli vatandaş karbon ayak izinin farkında olup, tüketimini buna yönelik gerçekleştirmeli. Tek kullanımlık ürünler yerine birden fazla kez kullanabileceğimiz ürünleri hayatımıza katmalıyız. Gün içinde evimizden ne kadar çöp çıkarıyorsak, o kadar karbon ayak izimizin olduğunu bilmeliyiz. Bunu azaltmak öncelikli hedefimiz olmalı. Bir şeyi satın almadan önce uzun uzun düşünüp, kendimize şu soruları sormalıyız: "Buna gerçekten ihtiyacım var mı? 50 kereden fazla kullanacak mıyım?"
* "Türkiye, karbonsuz bir gelecek için 2030'a kadar kömürden çıksın!" kampanyasına destek vermek için tıklayın.
(EK/TY)