Marifet
Ezeli yer ile gök yaradılmadan
Nur-u cemalinden seyrana geldik
Kudret kandilinin yarattığı nurdan
17 devrahın doldurduk birden
Ademe yeriştik cennete girdik
Anda Havva ile çok demler sürdük
Kün deyip yerin göğün binasını kurduk
Onu arz eyleyip seyrana geldik
Hak buyurdu buğday yemeyi
Kalebe eyledi kötü niyet nefsimi
Buğday yemeylen eyledik isyan
Sürüldük cennetten cihana geldik
Tövbe olduk kabul oldu sözümüz
Hakkın cemalinden açtık gözümüz
Ol demden hademe sürdük yüzümüz
Bir dem almaya mestane geldik
Başımıza vurduk tac-ı kevlaki
Aşk yüzündennseyran eyledik eflaki
Mehrace çıkamam biz gördük Hak kı
Hatemi paj verip aslana geldik
Lah mekan gavlinden bir olduk sırdan
Tari nari şari gurbana geldik
Kırklar makamına varanda yerimiz
Eşik ile yüz sürüp mekteb-i irfana geldik
Noksaniyim leh mekandan gelmişem, münkür ile gözüme perde olmuşam,
Aşkı ilahiden destur almışam,
Hakikat sırrını beyana geldim.
Siyah etek ve kırmızı gömlek giyinerek diz çökmüş bir kadın ve bir erkek. Gözler kapalı, sessiz bir biçimde yukarıdaki sözlerin ve müziğin ruhlarında yarattığı etkiyi izleyiciye geçiriyor. Şeriat kapısından çıkıp, tarikate ve ardından marifet kapısından içeri giriyorlar. Her kapıdan geçişte kelam, ışık ve müziğin ritmi değişiyor. Müziğin ritmi giderek artıyor ve elinizden tutarak sizi hakikatin kapısından içeri götürüyorlar.
Mezopotamya Dans birçok inanç içerisinde yer alan, hakikatin sırrına ermek ve insan-ı kamil olma yolunda ilerlemek için yol gösteren 4 Kapı 40 Makam öğretisini dans performansıyla sahneye taşıdı. Amed Tiyatro Festivali’ndeki "4 Kapı 40 Makam" adılı gösteri izleyicinin beğenisini topladı.
Şeriat, Tarikat, Marifet ve Hakikat’den oluşan 4 kapı, 4 anlam içinde hayat bulur. Her birinin 10 makamı olan kapılar, her bireyin, dört kapıdan ve dört kapının içindeki, kırk makamdan geçerek benliğini erdemli hale getirerek insan-ı kâmil olmasına hizmet ediyor.
İlim öğrenmeyi (şeriat), ibret almayı (tarikat), arif olmayı (marifet) ve manayı bilmeyi (hakikat) öz olarak esas alır tüm makamlar.
4 Kapı 40 Makam projesinde; şeriat, tarikat, marifet ve hakikat kapılarının ritüel anlamlarını günümüzün kısır tanımlamalarının dışında işleniyor. İçeriğinde, birçok felsefeyi, inancı ve ritüelleri bozmadan konu alırken, pratiğinde; bunun sorgulayıcılığını, takipçiliğini ve müritçiliğini yerine getiren epizot parçalar birbirini izliyor. Her tanımın altında, her kuralın özü ve pratik karşılığı yatıyor.
Mezopotamya Dans, tanımlanamayan, günümüzde çok bilinmeyen ve incelenmeyen bu konuyu daha yalın ele alırken, erişilebilecek her yere ulaşmak ve tanımlarken duyurmaya çalışmayı hedeflemek amacıyla yola çıkmış.
Kaybolan ritüele can vermek
2011 yılında Yeşim Coşkun tarafından başlatılan sanat danışmanlığını Serhat Kural’ın yaptığı proje için müzisyen Cavit Murtezaoğlu ile altı ay süren bir araştırma ve teorik tartışmalar sonucunda ortaya izlenesi bir performans çıkartılmış. Alevi bir ailede büyüyen ve çocukluğu cemevlerindeki ritüelleri izleyerek geçiren Coşkun, metropole sıkıştırılan hayatlarda giderek uzaklaşan ve kaybolan bu ritüeli yaşatmak ve yeniden can vermeyi dert edinmiş.
“İçerde bir yara gibiydi benim için. Neden oraya gitmiyoruz; artık koptuk mu; gibi sorular kafamı meşgul ediyordu. Alevilik inancı ve ritüelleriyle ilgili nasıl bir proje hazırlayabilirim diye düşünürken Cavit Murtezaoğlu’yla tanıştım ve onunla birlikte bu projeye karar verdik.”
Sahne sanatları olarak daha önce işlenmemiş bir konu olduğu için cezp edici bulduklarını söyleyen Coşkun, “Hakikate ulaşma üzerinden projeler yapılmıştı ama 4 kapı olarak yapılmamıştı. Alevilik üzerinden iyi bir felsefeydi. Müzikal anlamda Murtezaoğlu, dans bölümlerini de ben kurdum” diyor.
Hakikat karanlıktı
Altı aylık bir teorik tartışmanın ardından her kapının renginin, hareket kalitesinin ve makamının nasıl olacağını felsefeyi derinlemesine işleyerek oluşturduklarını söyleyen Coşkun “ Şeriatın rengi yeşildi. Keskin bir çizgisi olan şeriat lokal ışıkta başlıyordu. Bireyin iç yolculuğu olan tarikatin rengi beyaz, marifetin rengi ise bütünolarak kostümlerimizi de belirleyen kırmızıydı. Beni en çok etkileyen ise hakikat oldu. Ritmik bir müzik, hareket kalitesi daha yumuşak ara ara keskin şeyler var. Rengi konuşunda derin bir yere gittik ve rengi siyahtı, bu çok şaşırtmıştı beni. Nasıl yani aydınlatmaya gitmiyor muyduk? Hayır, hakikat karanlıktır, çünkü sen yolda ilerledikçe, bildikçe yalnızlaşırsın. Dolayısıyla erdem olan siyahtır. Yalnızlaştıkça ve inzivaya çekilince siyahı bulursun. Aslında karanlığın içindedir hakikat. Negatif ya da olumsuz olarak bilinir oysaki öyle değildir”
Üç yıl boyunca solo olarak yürüttüğü projeyi yurtiçi ve yurtdışında sahneleyen Coşkun izleyiciden çok olumlu tepkiler aldığını söylüyor.
“Ritüelistik hiçbir şeyi çağdaş ya da modern dansın içine sokmadık. Halk dansları, etnik folklorik kökene biraz daha yakın olduğu ve çağdaş dansla ikisini sentez yaptığımız için bir yakınlık hissediliyor. Sadece aleviler değil genel izleyici kendilerinde çok derinde bir yere etki ettiğini ifade ediyor ve projenin amacı da buydu.”
Coşkun: Ruhlara dokunmaya çalıştık
Kostüm seçiminden, müziğe ve ışık seçimine kadar oldukça özenli davrandıklarını belirten Coşkun, “Hiçbir şey bu felsefenin önüne geçmemeliydi. Bedensel olarak dikkat çekici olmamalıydık. Sırtımın ya da kolumun nasıl göründüğü değil de o hareketin ne anlama geldiği görülmeliydi. Şeriat kapısındaki ilk başlangıç anında müziğin ani geldiği ilk harekette ruha dokunan bir yerde olmaya çalıştık. İzleyici içsel yoğunluğa girdikleri için o döngü içinde bir şeyden bahsettiklerinde çok mutlu oluyorum” diyor.
Altı kişiyle ceme dönüştü
Projeyi düet ve daha sonra altı kişiye çıkarttıklarını aktaran Coşkun, “Düet olarak bir kadın bir erkek olması daha doğru bir yere geldi. Çünkü cemde kadın erkek bir arada oluyor. Dolayısıyla o kucaklaşma, selamlaşma ve birbirini bütünlüyor olması yerini buldu. Hep biraz daha çoğalsa ve cem havası olsa diye düşünüyordum. Şimdi altı kişi aynı anda aynı ruhla hareket ediyor. Bölüşmeler, dönüşmeler, çoğalmalar bambaşka bir etki yaratıyor. Tam bir cem oldu ve tanımını buldu, proje tamamlandı aslında. Hakikate bir tık yakınlaştık.”
Projenin danışmanlığını yapan ancak daha sonra performansıyla yer alan Serhat Kural ise düşünsel ve fikirsel olarak konuya hakim olduğunu ancak bu kültürle yoğrulmanın ve deneyimin çok daha farklı bir şey olduğunu söylüyor. Kural, “Murtezaoğlu bu öğretiyi incelerken Horasan’dan Kayseri’ye kadar olan coğrafyada bu düşünsel yapılanmanın gelişim sürecini ve şu andaki durumunu araştırıyordu. Köy kültürleri ve günlük hayatta kendi aralarında kurdukları köprüleri bulduk. Dansçı olarak içine girdiğimde koreografiyi tek başına icra etmenin teknik kaldığını gördüm. Bu bir tavırdır ve tavra yüklenen duygu itibarıyla bu meseleyi sadece teknik olarak ele almanın mümkün olmadığını farkettim ve açıkçası biraz adaptasyonda zorlandım. Hareketlerin içeriğini biraz daha açmak, benim bu hareketlere yüklediğim duygu nedir, ne değil biraz bununla ilgili üzerinde çalışma ihtiyacı duydum” diyor.
Hakikat
Derviş o dur ki;
Bedenden sıyrılsın, candan sıyrılsın, duygudan kurtulsun.
Kendinden vazgeçmek sınavların en zoruymuş.
Hüthüt kuşu da sıyrıldı kendi padişah soyundan
Hakikati bulmak için düştü bi hayli kuşla simurgun peşine
Bulmaya inandı ki onu gerçek olsun düşler
Yol uzundu, tehlikeliydi
Bir sessizlik içinde endişeler
Yol alırken kimi öldü kimi düştü
Ve vardı 30 kuş hakikat karesinin dağına
Yoktu simurg, hakikat yoktu
30 si, mürg te kuş demekmiş
Aslında simurg kendileriymiş
Hakikat kendilerindeymiş.
(BD/HK)
Not: Performanıs izlemek isteyenler 16 Mayıs Salı günü, saat 15:00’te Amed Şehir Tiyatrosu’nda yerlerini alabilirler.