11'i Cumhuriyet gazetesi çalışanı ve yöneticisi, biri Twitter kullanıcısı 12 kişinin tutuklu bulunduğu 19 sanıklı Cumhuriyet davasının ilk duruşmasının üçüncü günü Cumhuriyet yazarı Hakan Kara'nın savunmasıyla başladı.
TIKLAYIN: Cumhuriyet Davası 3. Gün
Hakan Kara'nın savunmasını paylaşıyoruz:
"34 yıldır Cumhuriyet'teyim"
"Sayın Yargıç, 34 yıldır Cumhuriyet'te çalışıyorum. Gazetede bugün kadar iki bini aşkın haber, röportaj, söyleşi ve köşe yazım yayınlandı. Bunların arasında FETÖ'yü öven tek bir yazı yok. Gazetecilik yaşamım boyunca ne FETÖ'yü ne de başka bir terör örgütünü öven tek satır yazı yazmadım.
Ne FETÖ ile ne de başka bir dinci cemaat veya tarikat ile hiçbir ilişkim olmadı, olamaz da.
Çoğulcu, katılımcı demokrasiyi, laikliği, sağlıklı bir çevrede yaşam hakkını, kadın-erkek eşitliğini, temel hak ve özgürlükleri savunan bir gazeteci olarak bu iddianamede yer alan tüm iddiaları reddediyorum. Hiçbir şeriatçı, terörist ve darbeci örgüte yardım etmedim.
"FETÖ ile fotoğrafım yok"
"FETÖ'yü tanımam. FETÖ ile çekilmiş bir fotoğrafım yok. Onunla aynı sofrada yemek yemedim. Pensilvanya'ya hiç gitmedim. Yıllarca FETÖ'yü öve öve bitiremeyen, onu yere göğe sığdıramayanlar, ona 'Hocaefendi Hazretleri' derlerdi. Ben böyle bir ifadeyi hiç kullanmadım. FETÖ'ye 25 yıl boyunca hizmet eden, ondan maaş alan Hüseyin Gülerce gibi insanların FETÖ'ye güvenmesini, örgütün güçlenmesini, yaygınlaşmasını sağlamadım. Ne benim ne ailemin boğazından FETÖ'nün tek bir kuruşu geçmedi.
Buna rağmen ben örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmekle suçlanıyorum.
Tescilli FETÖ'cü Hüseyin Gülerce tanık, bense burada sanık koltuğunda oturuyorum.
Telefonumda BYLOCK yok. Hiçbir Cumhuriyet yazarı veya yöneticisinin de yok.
Bank Asya'da hesabım yok.
TUSKON üyesi değilim. FETÖ'cü olarak bilinen hiçbir kurumla ilişkim yok.
İddianamede FETÖ ya da herhangi bir terör örgütüyle ilişkim olduğuna dair tek bir kanıt yok.
Buna rağmen 9 aydır hapisteyim.
"Ne istediniz de vermedik' demedim"
"Diğer yandan Pensilvanya'ya hiç selam söylemedim. "Ne istediniz de vermedik" demedim. "Bitsin artık bu hasret" diye FETÖ'ye ülkeye dön çağrısı yapmadım.
FETÖ ile hiçbir alanda hiçbir ortaklığım ve hiçbir alış verişim olmadı.
MGK'da 2004 yılında verilen FETÖ raporunu yok hükmünde sayan ben değilim. 2010 yılında 'Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nde FETÖ'yü tehdit olmaktan tümüyle çıkaran ben değilim. Bugün Türkiye'de darbeye karıştıkları gerekçesiyle yargılanan 160 general ve amirali ben terfi ettirmedim. Terfilerin altında kimin imzası var? Bu general ve amirallerin güvenlik soruşturmalarını ben yapmadım. Askeri lise, KPSS gibi sınavların sorularını ben çalarak, yüzbinlerce genci mağdur etmedim.
15 yıl boyunca Pensilvanya ziyareti New York uçaklarını dolduran siyasetçi ve politikacılar kimlerdi? Neden bunların listesi çıkarılmaz.
Hiçbir Cumhuriyetçi o uçaklarda yer almadı.
"15 Temmuz'un taşlarını döşeyenler Cumhuriyetçiler değildi"
"AKP ile FETÖ'cülerin yakınlığını Türkiye'de bilmeyen var mı? Bu yakınlık, devletin, ordunun, emniyetin, yargının, eğitim kurumlarının, üniversitelerin bu çetenin eline geçmesinin en önemli anahtarı olmadı mı?
FETÖ'ye her türlü desteği verenler, 15 Temmuz'un taşlarını döşeyenler Cumhuriyetçiler değildi.
Cumhuriyet, Türkiye Cumhuriyeti ile yaşıt bir gazetedir. Bu gazeteye adını Atatürk koydu. Ülkenin en eski, en köklü, aynı zamanda en saygın gazetesidir.
Türkiye'de FETÖ ile en çok mücadele eden gazete Cumhuriyet'tir. 40 yıldır FETÖ ile mücadele etmektedir. Bunun 34 yılına ben tanığım. Fakat bugün Cumhuriyet yazar ve yöneticileri hapiste. Hem de FETÖ'cülükle suçlanıyorlar. Eğer 9 aydır hapiste olmasam bu iddiaları ciddiye bile almaz güler geçerdim.
Dün FETÖ'cüler Cumhuriyetçileri Ergenekonculukla suçlayıp hapse attılar. Bugünse Cumhuriyetçiler FETÖ'cü diye suçlanıyorlar ve yine hapisteler.
Amaç aynı: Cumhuriyet'i susturmak. Fakat bu sefer ikinci bir amaç daha var. Tüm medyaya gözdağı vermek. Korku iklimi yaratmak. Tüm muhalif sesleri susturmak.
"Cumhuriyet ilkeli yayıncılığından ödün vermedi"
"Cumhuriyet geçmişte de baskılara maruz kaldı. Darbe dönemlerinde gazete kapatıldı. Çalışanları saldırıya uğradı. Yazarları hapse atıldı ve öldürüldü. Ağır bedeller ödedi.
Fakat ilkeli yayıncılığından asla ödün vermedi. Bağımsızlığını her zaman korudu. Cumhuriyet'in illegal hiçbir örgütle ilişkisi olamaz
Cumhuriyet'in kurucusu Yunus Nadi'dir. Atatürk'ün silah arkadaşıdır Yunus Nadi. Daha ilk sayısında gazetenin temel ilkelerini kaleme almışıtr. Buna göre, Cumhuriyet ne hükümet ne de parti gazetesidir. Cumhuriyet demokrasinin savunucusudur. Demokrasiyi yıkmaya çalışan her kuvvete karşı mücadele edecektir.
Ülkemizde her anlamıyla gerçek bir demokrasi kurulması için çalışacaktır. Aklın bağnazlıktan, bilimin dinden bağımsızlaşması için çaba göstercektir. Laiklik ilkesinin toplumca benimsenmesi için çaba gösterecektir. 'İnsan Hakları Evrensel Bildirgesini' demokrasinin evrensel anayasası olarak benimseyecektir.
Cumhuriyet tam 93 yıldır bu temel ilkeler ışığında yayıncılık yapıyor ve yapmaya da devam edecek.
Bugün 24 Temmuz Basın Özgürlüğü için Mücadele Gününde burada gazetecilik yargılanıyor. Ve biz 'Gazetecilik suç değildir' diyoruz.
"Caretta'larla ilgili 200 yazı yazdım"
"34 yıldır Cumhuriyet'te çalışıyorum. Sarı basın kartı sahibiyim. Bugüne de pek çok gazetecilik ödülü aldım. Sayısını hatırlamıyorum. 21 yıl boyunca gazetenin haber müdürlüğünü yaptım. Bir kızım var.
Gazetecilik yaşamım boyunca çevre konusuna özel önem verdim. 30 yılı aşkın süredir Cumhuriyet'te çevre yazıları yazıyorum. Dalyan'daki Carretta Carretta kaplumbağalarıyla ilgili yaklaşık 200 yazı yazdım.
Eğer bugün Türkiye'de Caretta'lar, Chelonia Mydas'lar, Trionix'ler, deniz kaplumbağaların yumurtalarını bıraktığı Dalyan'daki o muhteşem İztuzu kumsalı korunabildiyse, Türkiye'de çevre koruma bölgeleri ilan edildiyse, Akdeniz Foku, Tepeli Pelikanlar, Dikkuyruklar, kelebekler, endemik canlı türleri, kuş cennetleri ile ilgili bir duyarlılık oluştuysa, bunda benim de katkım olduğu için mutluyum.
Termik santrallerinin ve nükleer santrallerin zararları, iklim değişikliği ve canlı türlerinin yok oluşuyla ilgili yıllardır yazılar yazıyorum. Bugün iklim değişikliği insanlığın karşı karşıya olduğu en büyük sorunlardan biridir.
"İkinci konum; bilişim"
"Gazetecilik yaşamım boyunca ilgilendiğim ikinci konu da bilişim olmuştur. Yani bilgisayar teknolojileri ve internet.
80'li yıllarda bir yandan Cumhuriyet'te çalışıyor, üniversitede yüksek lisans yapıyordum. Diğer taraftan bilgisayar programcılığı konusuna dersler almaya başladım. O günden bugüne pek çok (10'u aşkın) bilgisayar dilini inceledim. Bu dillerle onlarca program yazdım.
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde 2000-2010 ıylları arasında 10 yıl boyunca 'Yeni medya, dijital yayıncılık, internet gazetecilik, web sayfa tasarımı' dersleri verdim.
Lisans dersleri verdim. Yüksek lisans ve doktora dersleri de verdim.
Öğrencilerime dijital dünyayı, web programcılığını, kodlamayı, arşiv sistemlerini anlattım. İki bini aşkın öğrenci yetiştirdim.
50'ye yakın yerel ve Uluslar arası konferans ve panelde konuşma yaptım. Geleceğin gazetecilğiini anlattım bizi bekleyen sorunları anlattım.
Cumhuriyet Gazetesi'nde yazdığım köşenin adı da 'Dijital Dünya'dır.
90'ların başından beri Cumhuriyet Gazetesi yönetimine dijitalleşmeyle ilgili raporlar yazıyorum. Projeler gerçekleştiriyorum.
Cumhuriyet'in E-Gazete yayını, Cumhuriyet arşivinin dijitalleştirilmesi bu arşivin internetten satışa sunulması, DVD haline getirilmesi, Cumhuriyet kitaplarının internet üzerinden satışı, gibi projeler benim 90'larda yönetime sunduğum, sonraki yıllarda hayata geçen projelerimdir. Bazıları da hayata geçmedi.
Bütün bu projelerin hayata geçirilmesinde görev de aldım. Cumhuriyet Haber portalıınn ve Cumhuriyet Mobile'in ilk tasarımlarını, ve program kodlarını da ben yazdım.
"Dijital devrimi kaçırmak pahalıya mal olacak"
"Bugün dünya tarım ve sanayi devriminden sonra bilişim devrimi sürecini yaşıyor.
Bu dijital devrimi kaçırmak Türkiye'ye sanayi devrimini kaçırmaktan çok daha pahalıya mal olacak.
Bu devrimi anlamak çok önemli. Bu yüzden daha 80'lerden beri kodlamanın önemini anlatmaya çalışıyorum. Ben boş zamanlarımda kod okuyordum. Kod okumak felsefe gibidir. Kimi zaman koda daldığınız zaman şaşırırsınız, şiir okumuş gibi olursunuz. Bazen de korkarsınız. 16 yaşında bir çocuğun yazdığı kodu okudum ve bir haftada anlamakta zorlandım. İnsan komplekse de giriyor. Zekanızı aşan zekayla karşılaşıyorsunuz.
Benim Cumhuriyet'teki temel görevim 93 yıllık bu köklü gazeteyi dijital çağa hazır hale getirmektir. Türkiye'de daha internet bile yokken yönetime sunmaya başladığım raporlarla bunu başarmaya çalıştım. Çünkü 20 yıl sonra Türkiye'de kağıda basılı gazete kalmayacak.
"2013'te ByLock icat edilmemişti"
"Şimdi suçlamalara cevap vermek istiyorum. Ben telesekreter kullanıyorum. HTS kayıtlarına dikkat ettim. İki kategori var; 'aradı', 'arandı' diye bir de 'mesaj'. Telesekretere mesaj bırakma kategorisi eksik.
İddianameye göre E. A. ile iletişim kaydım var. Okuduğumda şaşırdım. Yani ben E.A.’ya ait üç telefon numarasıyla en az üç kez belki de daha fazla irtibat kurmuşum, telefonla görüşmüşüm.
E. A. beni aramış. Görüşme 19 saniye sürmüş. Başka bir iletişim kaydı da yok. HTS kayıtları bütün bu söylediklerimi ortaya koyuyor. Yani E. A. ile defalarca görüşmek söz konusu bile değil.
Bu E. A.'nın ByLockçu olmadığını biliyoruz. Bunu HTS kayıtları söylüyor. HTS kayıtlarına göre E.A. beni 12 Şubat 2013 tarihinde saat 17.54'te aramış. O tarihte ByLock programı henüz icat edilmemişti.
Hakkında iletişim kaydı olan bir başka kişi FETÖ'cüymüş. Adı N.K.’ymış. 18 Mayıs 2013 yılında kendisine bir mesaj atmışım. O kişiyle de ne daha sonraki yıllarda ne de daha önce hiçbir iletişim kaydım oluşmamış.
Bu kişiyi tanımıyorum. Mesaj falan da atmadım.
Ayrıca şu soruya yanıt vermek gerekir: FETÖ hangi tarihten itibaren suç örgütü sayılıyor?
Daha somut söylemek gerekirse: 2013 yılında Fethullah Gülen Cemaatinden olan bir kişiye mesaj geçmek suç mu?
Fethullah Gülen o tarihte örgüt lideri olarak mı görülüyor? Onunla konuşmak, telefon etmek, bağlantı kurmak suç mu?
"2013'te FETÖ ile göreşen Davutoğlu suç mu işlemiş oldu"
"2013 yılı Eylül ayında Türkiye'nin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Fethullah Gülen'i Pensilvanya'da ziyaret etti. Görüşme iki saat sürdü. Neler konuşuldu tam olarak bilmiyoruz.
Bu durumda FETÖ ile görüşen Ahmet Davutoğlu şimdi suç mu işlemiş oldu? Örgüt lideri ile görüşmekten dolayı suçlu mu?
Davutoğlu görüşmesinden yaklaşık bir ay sonra 20 Ekim 2013 tarihinde FETÖ, ABD'de, rahatsızlık geçirdi. Tansiyon yüksekliğinin yol açtığı ritm bozukluğu nedeniyle 12 saat hastanede kalmış. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da Fethullah Gülen'i telefonla arayarak 'geçmiş olsun' dileklerini ilettiler.
"Ben mesaj geçtim, başbakan telefon açtı"
"Ben mesaj geçtim. Sayın Başbakan telefon açtı “Geçmiş olsun” diye.
24 Ekim 2013’te FETÖ, Zaman Gazetesi'ne bir iki sayfalık bir ilan vermiş. Bu ilanda kendisini arayan, dost ve yakınları aracılığıyla şifa dileklerini iletenlere teşekkür etti. Teşekkür listesinde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Tayyip Erdoğan ve TBMM Başkanı Cemil Çiçek de yer alıyor.
Sözü edilen tarihte bu davada tanık olarak yer alan Hüseyin Gülerce hala FETÖ'nün emrinde çalışıyordu. Ben mesaj geçtim suçluyum, Hüseyin Gülerce FETÖ’nün emrinde çalışıyor.
Aynı yıl dönemin başbakan yardımcısı Yalçın Akdoğan 30 Kasım 2013 tarihinde '2004'teki MGK kararı hükümet tarafından yok hükmünde kabul edilmiştir' demecini vermiştir. Meğerse gündem Bakanlar Kurulu’nda dile getirişmemiş nedense. Bu durumda Yalçın Akdoğan FETÖ örgüütnü korumuş mu oldu?
"ETS reklamları çıkınca 'Bak senin FETÖ'cü çıktı' diyorlardı"
"Benim listemde son olarak ETS turizm var. ETS turizm şirketiyle ilgili bir FETÖ soruşturması sürdürülüyormuş Neredeyse her hafta okuduğumuz gazetelerde tam sayfa ETS şirketinin reklamları yayınlandı. [Gazetedeki ilanları gösteriyor]
Cezaevinde ETS’nin reklamlarını izledik. Arkadaşlar “Bak senin FETÖ'cü çıktı” diyorlardı.
Eğer bu şirket üzerinden rezervasyon yapmak, telefonla görüşmek suçsa, nasıl oluyor da gazetelerde sayfa sayfa reklamları yayınlanıyor? Bu şirketi hemen kapatmak gerekmez mi?
Bu şirketin her yıl 600 bin kişiyle bağlantı kurduğu belirtiliyor. Şirket hakkında 2014 yılında bir soruşturmanın başlatıldığı söyleniyor.
Her yıl 600 bin kişi şirketle bağlantı kurduğuna göre 2014 dahil 2017'ye kadar dört yıl geçti. Her yıl 600 bin kişi arıyorsa, her yıl 600 bin suçlu çıkıyor. Bu şirketle görüşmek suçsa, 2.4 milyon kişi potansiyel suçlu durumunda.
Bu akıl ve mantığa aykırı bir yaklaşımdır.
Bu durumda Cumhuriyet soruşturmasını yürüten savcı Murat İnam'la –kendisinden bahsetmeyeceğim de- temas eden herkes terör örgütüne yardım etmek suçunun potansiyel failidir.
"Tutuklu 2 bin 431 hakim kaç kişiye mesaj geçmiştir"
"Mesele İnam değil. Tutuklu hakim ve savcı sayısı iki bin 431. Bunların kaç kişiye mesaj geçtiğini düşünün.
Tutuklu Danıştay Üyesi sayısı: 41; Tutuklu Anayasa Mahkemesi üyesi: iki, Tutuklu HSYK Üyesi: üç. Bu Türk yargısını çökertir.
Bu iddianamede gerçekten niyet okumak diye bir şey var.
‘FETÖ’cülerle irtibat suçtur’ diyen mantığa ben niyet okursam ‘Bu iddiayı öne sürenler Türk yargısını çökertmeye çalışıyor’ derim.
Türkiye'de 200 bin ByLock’çu var. Her biri 2014'ten bu yana iki yıl içinde 60'ar telefon kaydı oluştursa şu anda Türkiye'de 12 milyon suçlu var demektir.
"Vakıf'ın amacı Gazete'yi yaşatmaktır"
"Şişli'deki taşınmaz konusunda, Vakıf Gayrı Menkul Yatırım A.Ş., bir kamu kuruluşu olan Vakıfbank'ın kuruluşu. Ekspertiz raporunda bu taşınmaza 2.4 milyon lira değer biçildi. Mülk de bu fiyattan satıldı. Ayrıca Vakıflar Genel Müdürlüğü’nden de yetki belgesi alındı. Yasaya aykırılık söz konusu değil.
Vakıf olarak borca batık şirkete karşılıksız borç vermek iddiasını da reddediyorum. Cumhuriyet Vakfı'nın kuruluş amacı Cumhuriyet Gazetesi'ni yaşatmaktır. Vakıf tarafından Cumhuriyet Gazetesi'ne aktarılan kayıtlar muhasebe kayıtlarında açık ve net bir şekilde yer almaktadır. Yasadışı bir işlem sözkonusu değildir. Kaldı ki şirketin ne kamuya ne de piyasaya hiç borcu yoktur.
"Arşivimde 3.4 milyon haber ve yazı var"
"İddianamede 267. sayfasında bana ilişkin çeşitli başlıklar sıralanmış. Başlıklar sıralandıktan sonra 'Bir kül halinde değerlendirildiğinde' denmiş ve benim terör örgütüne yardım ettiğim kanaatine varılmış.
Size 30 Haziran'da dilekçe vermiştim, evimde el konulan disklerle ilgili. Ben dijitalci olduğum kadar da arşivciyim. Benim arşivimde 3.4 milyon haber ve yazı var.
İnsanlar arşive önem vermiyor. AA bile geçtiği haberleri arşivlememiş.
"Arşivimin kopyasını verin"
"Sadece haber arşivi böyle, diğer konularda sayı vermek istiyorum. İyi bir gazetecinin 15 bin dediği benim için arşiv bile değil. Yazdığım binlerce kod var. Kitap arşivim, sanat arşivim ve bunlarla ilgili projelerim var. Müzik arşivim çok değerlidir, özellikle klasik batı müziği arşivim çok önemlidir.
Ve bunlar çok önemli. Manyetik bir alan bu diskleri yok edebilir. Bedeli neyse ödeyeceğim, orijinali sizde kalabilir. Ama bir kopyasını çıkarıp verin lütfen. Yoksa tazminat davası söz konusu olur ki tazminat da benim işime gelmez.
"Gazetecilik yapmak istiyoruz"
"Türkiye bugün dünyanın en büyük gazeteci hapishanesine dönüştü. 170'i aşkın gazeteci hapiste. Basın özgürlüğünde Uganda'nın gerisindeyiz.
Bu Türkiye'ye yakışan bir durum değil.
FETÖ ile mücadele görüntüsü altında, hükümetin hoşlanmadığı haberler yapan gazeteciler hapse atılıyor. Bağımsız gazeteciliğin kökü tümüyle kazınmak isteniyor. Oysa basın özgürlüğü halkın haber alma özgürlüğüdür. Basın özgürlüğünün olmadığı yerde demokrasi de olmaz.
Bizler demokratik bir toplumda fikirlerimizi özgürce ifade etmek ve gazetecilik yapmak istiyoruz." (EA/BK)
* Yargılananlar: Tutuklular: Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, köşe yazarı Kadri Gürsel, karikatürist Musa Kart, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Önder Çelik, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi avukat Bülent Utku, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi avukat Mustafa Kemal Güngör, köşe yazarı Hakan Kara, Kitap eki Genel Yayın Yönetmeni Turhan Günay, okur temsilcisi Güray Öz, Cumhuriyet Gazetesi İcra Kurulu Başkanı avukat Akın Atalay, muhabir Ahmet Şık, tweet'leri nedeniyle yargılanan tutuklu sanık Ahmet Kemal Aydoğdu. Hakkında adli kontrol kararı verilenler: Cumhuriyet Gazetesi eski yayın yönetmeni ve köşe yazarı Aydın Engin, Cumhuriyet Gazetesi köşe yazarı Hikmet Çetinkaya. Hakkında kısıtlama kararı olmayanlar: Eski muhasebe müdürü Bülent Yener, muhasebe müdürü Günseli Özaltay, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Erinç. Hakkında yakalama kararı olanlar: Cumhuriyet Gazetesieski genel yayın yönetmeni ve köşe yazarı Can Dündar, Cumhuriyet Gazetesi eski çalışanı İlhan Tanır. |