Düş.Özg10.Buluşması'nda hak örgütleri ifade&akademik özgürlüğü & barışı konuşuyor @dusundusun @SKorurFincanci @IFEX pic.twitter.com/rZtlSf9E8k
— Erol Önderoglu (@ErolOnderoglu) April 9, 2016
10. Düşünce Özgürlüğü için İstanbul Buluşması Intercontinental Otel’de devam ediyor.
İnsan Hakları Ortak Platformu’ndan (İHOP) avukat Hüsnü Öndül’ün moderasyonunu yaptığı “İnsan Hakları Kurumları” başlıklı panelde İnsan Hakları Derneği (İHD) Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Şenel Karataş, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ve İnsan Hakları Gündemi Derneği Başkanı avukat Günal Kurşun Türkiye’de insan hakları ihlalleri, mücadelesi ve hukuku konuştu.
Kurşun: Hukuka sarılarak kurtulabiliriz
“Hukuk devleti ve ifade özgürlüğü arasında çok önemli bir denge, ilişki var. İfade özgürlüğü olmadan hukuk devletinden bahsedemeyiz. Ulusal mevzuatın ötesinde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 10. maddesi de bunu garanti altına alıyor. Sınırlandırma konusunda da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) belli ölçütler getirmiş durumda. Bunlar 'gereklilik var mı', 'meşru amacı var mı', 'yasayla öngörülüyor mu' sorularıyla belirleniyor.
“Türkiye’de ise ifade özgürlüğü sınırlamalarıyla adeta karşıt kriterler geliştirilmiş. Ne gereklilik, ne meşru amaç, ne de kanunla öngörülmüş olma kriterleri yerine getiriliyor, ifade özgürlüğü sürekli sınırlanıyor.
“Son altı ayı hatırlarsak, 1200’den fazla akademisyen ‘barış istiyoruz’ anlamında bildiri yayınladıklarından başlarına gelmeyen kalmadı, dördü tutuklandı; medya özgürlükleri konusu hepimizin malumu, el konulan gazeteler, cezaevine giren gazeteciler sistematik hale geldi; internet özgürlükleri konusunda YouTube, Twitter gibi sıkça kullanılan platformlar defalarca kapatılıp açıldı; barıştan söz etmek dahi cezaevine girme gerekçesi oldu; altı ay önce hakimler tutuklandı.
“Peki bunlar neden oluyor? Bu konuda iki ana eksen var. İfade özgürlüğünden, barıştan yana olan insanlar hedef haline getirilip şeytanlaştırılıyor, ikincisiyse hak savunanlara karşı baskılar ‘ibretlik’ olması için yapılıyor. Tutuklanan hakim ya da gazetecilerin başına gelenler geri kalanlar için mesaj oluşturuyor. Tüm bunlardan ancak hukuka sarılarak kurtulmak mümkün.”
Prof. Korur-Fincancı: Gerçeklerin raporu
“İki gün önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan açıklama yaptı ‘Bu neyin raporu’ diye. Gerçeklerin raporu. İnsanları katledenler, aç, susuz bırakanlar var. Bunu yapanlara serbest oldukları söylendi. Biz ise en iyi ihtimalle vatandaşlıktan çıkarılması gereken devlet düşmanları olarak tanımlandık.
“Bu tablo sadece Türkiye’ye özgü de değil. Dünyanın her yerinde işledikleri suçları örtbas etmek için bu suçları ortaya koyanları değersizleştireceklerini öngörmemiz ve tutum almamız gerekiyor. Biz yaptığımız çalışmaları kamuoyuyla paylaşırken, nesnel ve somut verilere dayanarak sunuyoruz.
"THİV’in 26 yıldır yaptığı tam da bu. Olabildiğince gerçekleri belki bugün değil ama gelecekte kullanılacak adalet hafızasına armağan etmeyi hedefliyoruz. Beraberinde bu süreçten zarar görenlerin de onarılmasını saptayarak.
“Bu nedenle gördüklerimizi ve gerçekleri söylemekten kaçınmayacağız. İnsan hakları örgütleri baş verebilir ama baş eğmez.”
Karataş: Yaşadığımız bir kabus anı
“1990’larda daha kötüsü olmaz diyorduk ama bugün artık ufkumuz çok genişledi.
“2015’te AİHM’deki 823 karar 87’si Türkiye hakkında. AİHM’İn iş yükünün yüzde 15’ini Türkiye oluşturuyor. 2015’te düşünce ve ifade özgürlüğü hakkında açılan ve devam eden dava sayısı 573. 2015’te engellenen internet sitelerinin sadece yüzde 5’i mahkeme kararıyla engellendi. 200 haber sitesi engellendi, 84 yayın organı toplatıldı, 26 gazete ve yayın organı baskına uğradı.
“Geçen sene erişime engellenen DİHA, JINHA, Özgür Gündem, Özgür Politika ve Özgür Gelecek’e yönelik sansür devam ediyor.
“Muzaffer devlet cumhurbaşkanına hakaret davalarında somutlaşıyor. Davalar, 2015’te 10 kat arttı. Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığı döneminde cumhurbaşkanına hakaret gerekçesiyle tutuklama olmazken, 2015’te sekiz kişi tutuklandı,100’den fazla dava açıldı.
“Nazilerin kitaplarını yaktığı Freud şöyle demişti: ‘Ne kadar ilerlemişiz, Ortaçağda olsaydık beni yakarlardı’. Bizdeki durumda böyle. Açılan davaları, hatta sadece Hrant Dink’i düşündüğümüzde yaşadığımız tam bir kabus anı.”
Buluşma devam ediyor
Düşünce Suçu(!?)na Karşı Girişim’in iki yılda bir organize ettiği Düşünce Özgürlüğü için İstanbul Buluşması bu yıl bianet, Şeffaflık Derneği ve Hakikat Adalet ve Hafıza Merkezi’nin işbirliğiyle gerçekleşiyor.
Buluşmada cezasızlık, basın ve ifade özgürlüğü, hakaret davaları, sansür ve devletin hukuk sistemine müdahaleleri konuşuluyor. İki gün sürecek buluşmada yurtiçi ve yurtdışından çeşitli sivil toplum kuruluşları da yer alıyor.
9 Nisan Cumartesi ve 10 Nisan Pazar günleri 10.00-18.00 saatleri arasında gerçekleşen 10. Düşünce Özgürlüğü için İstanbul Buluşması’nın programına buradan ulaşabilirsiniz. (EA)
10. Düşünce Özgürlüğü haberleri
* 10. Düşünce Özgürlüğü İçin İstanbul Buluşması Başladı
* Hak Savunucuları, İnsan Hakları İhlallerinin Son Bir Yılını Anlattı
* Hak Savunucuları Dünyadaki İfade Özgürlüğü İhlallerini Tartıştı
* Norveç, Makedonya, Körfez ve Türkiye'den Bakınca "Mülteciler"