Fotoğraf: TBMM "15 Temmuz Komisyonu"/Ertuğrul Kürkçü
HDP'nin Cumhurbaşkanı adayları arasında adı öne çıkan DBP Eski Genel Başkanı, HDP'nin kurucularından ve eski Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak, 6 yıldır tutulduğu Kandıra'daki "Kocaeli 1 No.lu F Tipi Cezaevi"nde kendisine yöneltilen soruları yanıtladı.
Gerçek Gündem'den Filiz Gazi'yle söyleşen Kışanak, kendisinin adaylığı konusunu her zamanki şahsiyattan uzak ve geniş ufuklu yaklaşımıyla HDP siyasetinin bir fonksiyonu olarak değerlendirdi: "Cumhurbaşkanlığı adaylığı ile ilgili süreç, partimiz HDP tarafından yürütülmektedir."
"Ortak adayı belirlemede HDP'nin
kurumsal kimliği muhatap alınmalı"
Kışanak, "HDP'nin 6'lı masaya dahil olma veya seçim ittifakı yapma gibi bir talebi olmadığının ve her fırsatta 'ortak aday' vurgusu yaptığının altını çizmek gerekiyor." dedi ve ekledi: "HDP'nin bu konudaki tutumu gayet nettir: "Muhalefet partileri tek adayla cumhurbaşkanlığı seçimine katılmalı ve ortak adayı belirleme sürecinde HDP'nin kurumsal kimliği muhatap alınmalı. Bu eksende bir formül bulunabileceğini düşünüyorum."
Kışanak, 6'lı masanın HDP seçmenini "mecburiyet" parantezine kıstırma eğiliminin çıkmaz bir yol olduğu konusunda da uyardı: "Eğer 6'lı masanın adayının bir demokrasi iddiası varsa, HDP'yi bu iddianın yanında konumlanmaya davet etmesi gerekir. HDP seçmeni bir kez daha, 'mecburiyet' duygusuyla, oy tercihinde bulunmayabilir."
Filiz Gazi, söyleşinini zamanlamasıyla ilgili olarak şu notu düştü: "20 Aralık tarihinde Kışanak'a gönderdiğimiz sorular içinde HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan'ın 7 Ocak'ta Kars'ta gerçekleşen 4. Olağan İl Kongresi'ndeki açıklaması yer almıyor. Buldan, söz konusu açıklamada 'Biz HDP olarak en kısa zamanda kendi cumhurbaşkanı adayımızı Türkiye halklarıyla paylaşacağız. HDP kendi adayını çıkaracak, kendi adayını gösterecek' demişti."
Kışanak'a yöneltilen soruları ve yanıtlarını özetleyerek yayımlıyoruz. Söyleşinin tamamına Gerçek Gündem'den erişilebilir.
GG-Cumhurbaşkanı adayı olarak adınız geçiyor. Hangi olasılık halinde aday olmanız söz konusu?
Cumhurbaşkanlığı adaylığı ile ilgili süreç, partimiz HDP tarafından yürütülmektedir. HDP'nin 6'lı masaya dahil olma veya seçim ittifakı yapma gibi bir talebi olmadığının ve her fırsatta 'ortak aday' vurgusu yaptığının altını çizmek gerekiyor. HDP'nin bu konudaki tutumu gayet nettir: "Muhalefet partileri tek adayla cumhurbaşkanlığı seçimine katılmalı ve ortak adayı belirleme sürecinde HDP'nin kurumsal kimliği muhatap alınmalı. Bu eksende bir formül bulunabileceğini düşünüyorum."
Ortak adayı destekleme yönünde bir karar almanız durumunda; hangi isim ya da isimler HDP seçmeni tarafından kabul görür?
HDP de HDP seçmeni de "isimlerden" daha çok "yaklaşımlarla" ilgileniyor. HDP seçmeni, politik taleplerinden azade, sadece "oy" olarak görülemez. HDP seçmenine karşı "el mahkum" siyaseti izlemek de sonuç alıcı bir yaklaşım değildir. HDP seçmeni, HDP'nin politik programında dile getirilen taleplerin gerçek sahibidir; HDP bu taleplerin temsilcisi, tüzel kişisidir. Bu nedenle HDP seçmeninin eşit yurttaşlık, adalet, demokrasi ve barış gibi taleplerini dikkate almayan muhtemel adayların, HDP seçmeninden, seçimi kazandıracak kadar oy alması mümkün değildir.
HDP seçmenini "kazandıran" değil; "kaybettiren" pozisyonda görerek hesap yapmak da bu kez sonuç almayacaktır. HDP seçmeninin oyu; en az diğer tüm partilere verilen oylar kadar değerlidir. Bunu unutmamak ve eğer 6'lı masanın adayının bir demokrasi iddiası varsa, HDP'yi bu iddianın yanında konumlanmaya davet etmesi gerekir. HDP seçmeni bir kez daha, "mecburiyet" duygusuyla, oy tercihinde bulunmayabilir.
Kürtlerin paranteze alınma
kaygısı görülmüyor
Altılı masanın HDP ile ilgili tutumu için düşünüyorsunuz?
6'lı masanın HDP konusundaki tutumunda eleştirilecek çok yön var. Eleştiriler sadece bu seçim sürecindeki tutumuyla sınırlı da değil. 7 Haziran 2015 seçimlerinden bu yana sistematik olarak HDP'nin kurumsal kimliği; HDP'li siyasetçiler, seçimde kazandığı belediyeler ağır bir saldırı altında. HDP'yi hedef alan siyasi operasyonlarda, demokratik hukuk devleti olmanın asgari ilkeleri bile unutuldu. Halkın iradesi hiçe sayıldı. 2016 yılından bu yana belediyeleri kayyum işgali altında. Bu kadar ağır hukuksuzluklar karşısında muhalefet yeterli tepkiyi göstermedi.
Gelinen noktada aynı siyasi operasyonlar diğer muhalefet partilerinin de kapısına dayandı. Yaşayarak bir kez daha tecrübe ettiğimiz gibi; demokrasinin en temel ilkeleri olan düşünce özgürlüğü, örgütlenme, siyaset yapma, seçme ve seçilme hakkı bir kez yara almaya başladı mı sonu gelmiyor...
Bütün bunlar görülüyor ama 6'lı masa hala cumhurbaşkanı adayı konusunda bile HDP ile yan yana durmaktan imtina ediyor. Cumhurbaşkanı 84 milyonun cumhurbaşkanı olacaksa seçim sürecinde bu kapsayıcılığı göstermekten neden uzak durur, anlaşılır gibi değil. Kürtlerin yaşayarak öğrendiği "paranteze alınma" kaygısı neden görülmek istenmiyor.
Geçmişe takılıp kalmanın bir anlamı yok. Önümüze bakabiliriz. Türkiye gerçek manada kritik bir seçime giriyor. Şimdi, ortak, demokratik bir gelecek için adım atma zamanı. Halkın ferasetine güvenip; iktidarın kurduğu ön yargı bariyerlerini kaldırma zamanı.
Süreci doğru yönetme konusunda bocalama var
Ekrem İmamoğlu hakkındaki yargı süreci nereye varabilir?
[...] Her türlü hukuksuzluğa hazır olmak ve karşı çıkmak gerekir. [...] Kendimden örnek verecek olursam; hakkımda açılan dava dosyalarına bakıyorum; kumpasın, kara propagandanın, çarpıtmanın, siyasi müdahalenin haddi var hesabı yok. Demokrasinin olduğu bir ülkede bu dava dosyaları ile değil 6 yılı aşkın bir süre özgürlüğünden yoksun bırakılmak, 6 gün bile tutuklayamazlar insanı. Bu nedenle maalesef iyimser olamıyorum.
Ancak izlediğim kadarıyla süreci doğru yönetme konusunda da bir bocalama var. Yönetimin demokrasiden bu kadar uzaklaştığını gördükten sonra yapılacak şey; güçlü bir demokrasi mücadelesi olmalı. [...] Bu ülkede neredeyse herkes "terörist" ilan edildi. Buna "dur" diyecek bir demokrasi hamlesine ihtiyaç var. İktidarın belirlediği sınırlar ve argümanlarla mücadele edilerek demokrasi kazanılamaz.
Emek ve özgürlük blokunun oy oranı,
acı reçetenin önünde önemli bir bariyer olacak
Emek ve özgürlük blokunun öncelikleri neler olmalı?
Emek ve Özgürlük blokunun temel önceliği; demokrasiye, hukukun üstünlüğüne, adalete, barışa ve özgürlüklere sahip çıkacak toplumsal tabanı genişletmek olmalı. Ne yazık ki Türkiye'de siyaset; "demokrasi, özgürlükler, evrensel hukuk ilkeleri, adalet, toplumsal barış" gibi demokrasinin olmazsa olmaz ilkelerinden çok uzak noktalara savruldu. Kutuplaşma, kamplaşma, çete/mafya ilişkilerinin siyasette etkin hale gelmesi gibi son derece büyük sorunlar var. Emek ve özgürlük bloğu seçim sürecinde kutuplaşmayı çözecek, toplumsal tabanını genişletecek bir mücadele yürütmeli.
Ekonomik krizin, ekonomik iflas noktasına geldiği ortada. Yoksulluk ve işsizlik rekor seviyelere yükseldi. Bu nedenle seçimden sonra halkın önüne acı reçete konulacağı bir realite. Emek ve özgürlük bloğunun alacağı oy oranı, bu acı reçetenin önünde önemli bir bariyer olacaktır. Bunun halka iyi anlatılması gerekir.
Yine savaş politikalarından vazgeçilmesi de emek ve özgürlük bloğunun seçim başarısı ile doğrudan ilgili olacaktır.
Güçlü bir "barış ve demokrasi programı"
halktan büyük karşılık görecektir
Geleceğe dair umutlu musunuz?
Umudumu hiçbir zaman ve hiçbir koşulda yitirmedim. Umut, insana dayanma gücü ve mücadele enerjisi veriyor. Bugün yapılması gereken en önemli şey, hep beraber umudu büyütmektir. Umut, kaynağını gerçeklikten alır, bunu da unutmamak gerekir. O nedenle siyasetin, umutları besleyecek bir duruşa, söyleme ve pratiğe sahip olması gerekir. Dünyayı yeniden keşfetmeyeceğiz, insanlık mücadele tarihinin ortaya çıkardığı demokratik kriterler var; bu kriterlere sahip çıkmak yeterli olacaktır.
İktidarın yarattığı toplumsal kutuplaşmanın esiri olmak, muhalefete bir şey kazandırmaz. Olsa olsa kutuplaşmanın derinleşmesine çanak tutar. Cesaret ve samimiyetle toplumun karşısına çıkıldığında, kara propaganda ile inşa edilen buz dağları eriyecektir. Barış ve demokrasi hukuk devletinin temelidir. "Barış ve demokrasi" vaadi içermeyen bir siyaset, demokratik hukuk devletine de sahip çıkamaz. Hukuksuzluk, savaş politikalarının ve ayrımcılığın doğal sonucudur. Güçlü bir 'barış ve demokrasi programı' halktan büyük karşılık görecektir.
Muhalefet meydanlara çıkmak için geç kalıyor.
Her konuyu sandığa havale etmek doğru muydu? Seçim virajında akıllıca stratejiler kullanılabiliyor mu?
"Bekleyin sandık gelsin" diye diye; demokrasiyi sadece sandığa indirgemek otoriter iktidarlara kendilerini dolu dizgin örgütleme alanı açıyor. [...] Siyasi partilerin en önemli işlevi de aktif yurttaşlık bilincini açığa çıkarmak, toplumun politik özne haline gelmesine katkı sunmaktır.
[...] Yapılacak çok şey var. Seçim öyle son dakikalarda yapılan birkaç mitingle kazanılamaz. Muhalefet meydanlara çıkmak için geç kalıyor.
HDP'nin önemini anlamadan Türkiye'de demokratik siyaset yapılamaz.
HDP hakkındaki kapatılma davasını nasıl okuyorsunuz?
HDP kapatma davasının nedeni, halktan aldığı oylardır. Bu kadar net... Demokratik bir ülkede, oy oranı bir siyasi partinin toplumdaki karşılığını gösterir. Sistem de bu temsiliyetin asıl sahibi olan halka saygı gösterir; siyasi partiler toplumsal sözleşmenin, yani anayasanın güvencesinde siyaset yapar. Bizde tam tersi.
HDP, 7 Haziran 2015'ten bu yana aldığı oylar nedeniyle sürekli cezalandırılıyor. Çünkü otoriter tek adam rejimi, HDP'nin aldığı oyları kendi mutlak iktidarının önündeki en büyük engel olarak görüyor. 7 Haziran 2015 seçimlerinin intikamı olarak dokunulmazlıklar kaldırıldı, milletvekilleri, belediye başkanları cezaevine gönderildi, belediyelere kayyum atandı. 2018 genel seçimlerinde aldığı oylar nedeniyle bu kez özel bir savcı Kobane kumpas davasını tertiplemek için görevlendirildi ve HDP için kapatma davası hazırlığı yapıldı. İktidarın 2019 yerel seçimlerinde başta İstanbul olmak üzere büyük şehirleri kaybetmesinin sorumlusu olarak gördüğü HDP'ye bu kez kapatma davası açıldı.
Bu kadar açık ve aleni yapılan siyasi intikam operasyonlarını görmeden ve HDP'nin demokrasi için önemini anlamadan Türkiye'de demokratik siyaset yapılamaz. Umarım bu durum yeterince anlaşılır ve ortak bir tutumla, bu gidişatın önünü kesecek bir mücadele yürütülür. Siyasallaşan yargı ne karar verirse versin; asıl kararı halk sandıkta verecektir, bundan da eminim.
(AEK)