Önceki gün hayatını kaybeden güncel sanatçı ve akademisyen Prof. Gülçin Aksoy, Tarihsel Adalet için Bellek Müzesi için 17 Mayıs 2022'de sözlü tarihçi Eylem Delikanlı'ya verdiği röportajda 12 Eylül sürecinde ve sonrasında ailece yaşadıklarını anlatmıştı.
12 Eylül Darbesi’nin arşivi: 0001 Müze
1965 Samsun doğumlu olan Aksoy, "Orta sınıf bir ailedenim, çok eğlenceli bir çocukluk hatırlıyorum, oldukça. Çok çocuklu böyle hababam sınıfı gibi bir aile. Hani sürekli hareketin olduğu. Babamın bir nakliyat şirketi vardı. Çok keyifli bir aileydik ta ki 12 Eylül'e kadar" diyordu.
Sanatçı ve akademisyen Gülçin Aksoy son yolculuğuna uğurlandı
Hayat hikayesini ise şöyle özetlemişti:
"İşte 5 kardeş, şu an 5 kardeşiz. Aslında 6 kardeştik. Bir tanesi 12 Eylül sonrası polis tarafından vurularak öldürüldü. 5 kaldık. Yüksek lisans yapmak için İstanbul'a geldim. Yani ortaokul, lise hep Samsun'da geçti. 12 Eylül yılları da Samsun'da geçti. Sonra İstanbul'a geldim ve işte 35-40 senedir de İstanbul'da yaşıyorum."
"Rahattık. Bir süre sonra her şey gittikçe siyah beyazlaşmaya başladı. Önce griydi, daha sonra 12 Eylül'den sonra, tastamam siyah beyaz oldu yani" diyen Aksoy, 12 Eylül'de evlerinin basılma anını ve abisinin gözaltına alınışını ise şu cümlelerle dile getirmişti:
"(...)12 Eylül'ün hemen öncesinde gene bir gün kapıyı kırdılar. İşin açıkçası evin arka tarafına tuhaf bir apartman, diğer apartmanın balkonuyla yakın. Daha doğrusu öncesi orası boştu, sonradan oraya bir tane daha dikildi. Kocaman bir arsa vardı, orada top oynardık falan. Polisler gelince-- Bir öncesinde o kadar çok işkence görmüştü ki söylememişti ama belliydi zaten. 'Hadi buradan git' dedik. Biz abiyi kaçırdık. En büyük pişmanlığım herhalde odur. Hani-- Burası biraz zorluyor. Neyse. Hani o zaman gitmeseydi işkence de görmüş olsa hayatta olabilirdi sanki. Tabii gidiş o gidiş. Sonra Fatsa civarında kendi örgütsel şeylerini...
"Neyse sonrasında 12 Eylül geldi. Böyle detaylar tabii sabaha kadar anlatılabilir. 12 Eylül geldi sonrasında. O gece 12 Eylül'ün sabahı bir uyandık evde sadece bir ortanca ablam, ben ve babam var. Babam 'darbe oldu...' Ne olduğunu anlayamadan yarım saat sonra kapımız yumruklandı. Kırıldı. Babamın ağzına yumruk atıldı. Bir daha kendine gelemedi babam. Asla hazmedemedi. Ve o yumruğu atan kişi hala hayatta ve kim olduğunu biliyorum. Her gün ona iyi dileklerimi yolluyorum. İnsan müsveddesi bir yaratık. Çünkü gözümün önünde de o adam. O asker, o sefil insan bir çocuğun boğazına yapışmıştı bir seferinde. Neyse sonra biz 3'ümüz içeri alındık. 1 hafta içerde kaldık. 14 yaşındayım ve niye olduğunu bilmiyorum. Korkudan ödüm patlıyor. 1 hafta askeri alayda kaldık."
Röportajın devamını okumak ve izlemek için burayı tıklayın.
(AÖ)