bianet'in cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde görüştüğü akademisyen ve analistler, Gül'ün cumhurbaşkanlığı adaylığını, Çankaya'nın neden bir ihtilaf alanı olduğunu, ordunun ve devletin tutumunu yorumlamışlardı.
Prof. Dr. Serpil Sancar'a göre cumhurbaşkanlığı anlaşmazlığı aslında cumhurbaşkanının kimliği ve anlamına ilişkin normu yeniden tanımlamakla ilgiliydi: "İhtilaf, bu normu kimin saptayacağı üzerine."
Gül'ün cumhurbaşkanlığı adaylığına itirazlar Cumhuriyet Mitingleri'yle başlamış, Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt "sözde değil, özde laik cumhurbaşkanı" istediklerini söylemişti.
Gül önce 24 Nisan'da aday olmuş, Anayasa Mahkemesi'nin cumhurbaşkanlığı seçimi için Meclis'te toplantı yeter sayısının 367 olduğuna hükmetmesinin ardından seçim gerçekleşememiş ve AKP erken seçime gitmişti. 22 Temmuz seçimlerinde yaklaşık yüzde 46,7 oy alan AKP Gül'ü yeniden aday olarak belirlemişti. Gül seçim sonuçlarını cumhurbaşkanlığı adaylığı için bir onay olarak yorumlamıştı.
Çalışkan: Ordu AKP tipi muhafazakarlıkla barışacak
Boğaziçi Üniversitesi'nden Yrd. Doç. Koray Çalışkan, "Gül politik davranıyor, yumuşak konuşarak tehlikeli demeçler veriyor. 301 derdini başımıza o açtı. Bu gibi politikalarla orduya yaklaşacak. AKP orduya ideolojik olarak karşı değil aslında. Sadece başörtüsü gibi sembollerle ordudan ayrılıyor. Önümüzdeki çeyrek yüzyıl ordunun AKP tarzı muhafazakarlıkla barışma zamanı olacak" demişti.
Mithat Sancar: Ordu AKP'ye karşı taktik değiştiriyor
Çankaya'yı iktidar alanı olarak gören Genelkurmay'ın çizgisini değil, taktiğini değiştireceğini, dolaylı müdahaleye yöneleceğini öngörmüştü: "İstediğini yaptırmak değil, istemediğini yaptırmamak, gibi. E-muhtıradan vazgeçtiklerini düşünmüyorum."
Sancar, 12 Eylül'ün ürünü 82 Anayasası'nın Çankaya'yı "Ya doğrudan 12 Eylül yönetiminden biri veya kontrolleri dışına çıkmayacak birinin olacağı" şekilde tasarladığını, ordu ve çevresinin Çankaya mücadelesini "mutlak ve hayati bir iktidar mücadelesi olarak algıladığını" da söylemişti.
Başkaya: Gül'ün adaylığı AKP'nin merkeze çekilmesinin onaylanması
Doç. Dr. Fikret Başkaya da AKP'yle "devlet"in uzlaştığı kanısındaydı. "Gül'ün aday gösterilmesi, AKP'nin merkeze çekilmesinin onaylanması gibi görülebilir. Sonuç, kitleleri oyalayacak, aldatacak bir partiye ihtiyaç duyan müesses nizam bakımından başarılıdır."
Başkaya bu süreci "kitleleri aldatma ve oyalama" olarak nitelemiş, "Büyük sermayenin, emperyalist sermayenin, Avrupa Birliği'nin, ABD'nin istediği durum ortaya çıktı" demişti.
Tosun: Ara formül bulunacak
Doç. Dr. Tanju Tosun, AKP reel politikte kendi burjuvazisi için varolmak zorunda. Bu yüzden sistemin aktörleriyle çatışmayı göze almayacak" demiş, bu durumun asgari koşullarını Çankaya'da inşa etmek zorunda olduğunu söylemişti.
"Bülent Arınç'ın Meclis Başkanlığı'nda olduğu gibi bir ara formüle yönelebilirler. Arınç'ın türbanlı eşinin resepsiyonlarda bulunmaması gibi. Böylece Çankaya'nın 'kamusal alanı'ndan çok, ağırlıkla 'özel alanı'nda varolan bir Hayrunnisa Gül'den [Abdullah Gül'ün eşi] söz edebiliriz."
Önen: AKP neoliberal ekonomik modeli "tamamlayacak"
Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı Yavuz Önen de Çankaya tartışmaları için "demokratik, meşru bir seçim gerçekleşmişçesine bunları konuşmak, esas sorunların üstünü örttüğünü" söylemişti.
Önen AKP'nin neoliberalizmin sosyal hak alanlarını sermayeleştirecek yasaları Gül'ün cumhurbaşkanı olmasıyla hızla geçireceğini, AKP'nin yeni dönemde bu yasalarla "ekonomik modeli tamamlayacağını" öngörmüştü. (TK)