Filmin kadın kahramanı "Pilar", kocası Antonio'dan hem sözlü hem fiziksel şiddet görmektedir. Ancak filmin hemen başında, evinden ayrılıp küçük oğluyla birlikte kız kardeşinin evine yerleşen Pilar'ın kocasına olan aşkı sürmektedir.
Antonio da, Pilar'ı geri kazanmak için ayrı oldukları süre içinde terapiye devam eder. Bu terapi, kadınlara şiddet uygulayan, iletişim kurmayı beceremeyen, sorunlu erkeklerin katıldığı bir terapi grubudur.
Filmin bir bölümünü oluşturan bu sahnelerde, "erkek" kimliği ile ilgili bazı bilgiler ediniyoruz. Antonio'nun kişiliğinde, ailesinden kaynaklanan bir aşağılanma, küçümsenme, hakkı yenilmişlik nedeniyle, kendine güvensiz, kendi yaşadığı aşağılanmışlığın öfkesini karısından çıkaran bir erkek görüyoruz.
Antonio, sevgi, öfke, kaybetme korkusu, şiddet ve pişmanlık duyguları içinde bocalıyor. Pilar ise, sevgi, teslimiyet, korku, güvensizlik, fedakârlık duyguları içinde bocalıyor. Sevgi adına ipleri Antonio'nun eline teslim etmiş. Hayatını, iradesini ona teslim etmiş.
Şiddet "medeniyet" tanımıyor
Filmin adı olan "Gözlerimi de Al", bu teslimiyetin ifadesi aslında. Bu film bize şiddetin, "medeni" Avrupa'da bile nasıl bildik bir biçimde varlığını sürdüğüne ilişkin çapıcı bir örnek.
İstatistiklere baktığımızda aile içi şiddetin, elbette, erkeğin kadına uyguladığı şiddetin baskın bir biçimde sürdüğünü, ve bu oranın gelişmiş ülkelerle diğer ülkeler arasında çok çarpıcı bir değişiklik göstermediğini hemen fark ederiz.
Şiddet varlığını sürdürüyor, çünkü erkek bütün hayal kırıklıklarını, dışarıda biriktirdiği öfkeyi, çaresizliği evinde kendinden fizik olarak daha güçsüz olan kadınından çıkarıyor.
Kimi zaman toplumsal yapıyla alakalı olarak öldürmesi bile olağan sayılıyor, bizim Güneydoğuda olduğu gibi töre yasası olarak onay görüyor. Ama Batıda da hâlâ erkeğin üstünlük alanı olan aile ilişkilerinde ya da kadın erkek ilişkilerinin tümünde sıkça rastlanan bir olgu olarak varlığını sürdürüyor.
Kadınlarsa, bu konumu ya hiçbir seçenek olmadığı için kabulleniyorlar. Ya da bu toplumsal cinsiyetin baskıcı yapısı, ruhlara kök saldığından, teslimiyet duygusundan kurtulamıyorlar.
Şiddet sadece fiziksel değil
Bu filmde biraz böyle bir durum var. Çünkü batılı, gelişmiş bir toplumun üyesi Pilar... İş bulma, kendini geliştirebilme, yalnız yaşamayı başaran kadın arkadaşlar, ona çıkış yolu öneren iyi bir kız kardeş gibi imkânlara sahip.
Ama on yıl oyunca, bu şiddet dolu ilişkiye katlanıyor. Sevgi, korku, kendine güvensizlik duygularıyla malul olarak yaşamını sürdürüyor.
İşte bu noktada film önemli bir hale geliyor çünkü, fiziksel ve ruhsal şiddeti doğuran yapının, şiddetin arkasında yatan toplumsal cinsiyet sisteminin ne kadar derinlere indiği ve bunun sorgulanması konusunda oldukça düşündüren sahneler var.
Üstelik bu mesele sadece fiziksel şiddet meselesi değil... Kadınların özgüvenlerini yok eden, ruhlarını sakatlayan öylesine etkili bir sözel şiddet türü var ki bu en az fiziksel şiddet kadar tahrip edici.
Filmde Antonio'nun Pilar'a yönelttiği fiziksel şiddetin yarattığı korkunun ne kadar ürkütücü olduğunu gördüğümüz gibi, kişiliğine yönelik aşağılama ve hakaretlerin yarattığı yıkımı da çok yoğun bir içimde hissediyoruz. Ki bu yıkım en az fiziksel şiddet kadar etkili ve kalıcı.
Bollain başarılı bir oyuncu da
Iciar Bollain'in filmi İspanya'da çok başarılı olmuş, çeşitli ulusal ödüller almış, tüm dünyada da ilgi görmüş bir film. En büyük başarısı da kadın ve erkek kahramanın içinde bulundukları ruhsal durumu başarılı bir içimde yansıtması.
Bu başarının nedeni, yönetmenin senaryoyu oluştururken yaptığı titiz araştırmalar olduğu kadar, kendisinin de iyi bir oyuncu olması. Iciar Bollain'in, Ken Loach'ın İspanya iç savaşı ile ilgili unutulmaz filmi Ülke ve Özgürlük'te oynadığı anarşist genç kız rolüyle uluslararası bir başarıya imza attığını hatırlatalım.
"Gözlerimi de Al" sizi kadın erkek ilişkilerindeki tahakküm ve şiddet üzerine ve bunun yarattığı ruhsal ve bedensel sakatlanmaları çok yönlü bir biçimde sorgulamaya ve düşünmeye yöneltiyor. Sadece bu açıdan bile önemli bir film.(NA/EÜ)