Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım Projesi'ne 28 Mart tarihinde "cinsel işkence" nedeniyle başvuran H.T., İstanbul Emniyeti Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nde gözaltına tutulurken cinsel organına tazyikli su sıkılarak tecavüze uğradığını belirtti.
Proje kurucularından avukat Eren Keskin, şu anda Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutukevi'nde bulunan, 23 yaşında, bekar ve Kürt olan H.T.'nin başvurusunu şöyle anlattı:
* Son olarak 28 Mart 2002 tarihinde aldığımız bir başvuru var.
* Başvuru yapan kişinin ismini gizli tutuyoruz. Ancak baş harfleri H.T.
* H.T., Kürt, 23 yaşında, bekar, örgüt üyesi olduğu iddiasıyla gözaltına alınıyor.
* Çok yoğun işkencelere maruz kalıyor.
* İstanbul Terörle Mücadele Şubesi'nde çırılçıplak soyuluyor.
* Gözleri ıslak bezle bağlanıyor.
* Üzerine ve cinsel organına tazyikli su sıkılıyor.
* Polisler, vücudunun her yanını elliyorlar.
* Göğüsleri sıkılıyor, tuvalete götürülüp pisliğe oturtuluyor, ağzına tükürülüyor.
* Copla tecavüzle tehdit ediliyor. Ayrıca, bacakları iki yana açtırılmak suretiyle cinsel organına su sıkılıyor.
Tecavüz mü değil mi?
Türk Yargı Sistemi'nde erkeğin cinsel organı dışındaki araçlarla yapılan eylemin tecavüz olarak kabul edilmediğini anlatan Av.Keskin şöyle konuştu:
* Bize göre bu olay bir tecavüz ama, Türk Hukuk Sistemi'ne göre bu tecavüz değil.
* Oysa ki, tecavüz sadece erkek cinsel organıyla işlenen bir suç değil, çok çeşitli araçlarla tecavüz edilebiliyor.
* Örneğin, cinsel organa hortumla su sıkılması da bizim ve kadın haklarıyla ilgilenen tüm hukukçuların tespitlerine göre tecavüz yöntemi.
* O nedenle biz, H.T hakkında "tecavüze maruz kaldığı" iddiasıyla suç duyurusunda bulunuyoruz.
* Tabii, bu mağduriyeti yaşayan kadınlar son derece yoğun psikolojik sorunlar yaşıyorlar.
* H.T'de şu anda geceleri uyuyamıyor, sürekli titriyor ki, ben buna şahit oldum. Ağlama nöbetleri geçiriyor, bütün bunlar aslında bu mağduriyeti yaşayan tüm kadınlar için geçerli olan rahatsızlıklar.
Raporlara rektör engeli
Keskin, İstanbul Üniversitesi rektörlüğünün aldığı bir karar uyarınca, Cerrahpaşa ve Çapa Tıp fakültelerinin rapor vermesinin engellendiğini hatırlatarak, karşılaştıkları zorlukları şöyle anlattı:
* Ayrıca H.T.'nin cezaevinde olması bir başka sorunu da beraberinde getiriyor.
* Hastanelere sevk edilmiyorlar. Bizim bu konuda sevk talep ettiğimiz hastane, Çapa Tıp Fakültesi Psiko-Sosyal Travma Merkezi.
* Artık önümüzde bir başka engel daha var. Rektörlük kararıyla artık bu merkezlerin rapor vermeleri engelleniyor. Ancak, savcılıklar isterse rapor verebiliyorlar. Oysa, savcılıklar bu raporları istemiyor.
* Çünkü bu kurumlar, resmi bilirkişilik kurumu değil. Adli Tıp Kurumu'na sevk ediyorlar. Oysa ki, Adli Tıp'ta bir devlet kuruluşu.
* Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) tarafı. Bireysel başvuru hakkını kabul etmiş ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına uymak zorunda.
"İşkencecileri yüreklendirici bir karar"
* AİHM kararlarında da artık işkencenin ve cinsel işkencenin bağımsız hekim raporuyla tespitinin önemi vurgulanıyor.
* Oysa ki, rektörlüklerin son aldıkları kararlar bağımsız hekim raporunu tamamen devreden çıkartmaya yönelik.
* Aslında bu sonuç, Türkiye'de işkencenin ve cinsel işkencenin bir devlet politikası olduğunun en açık göstergesi.
* Çünkü, sadece işkenceyi yapan sorumlu değil burada, işkenceyi kolaylaştıran, işkencenin belgelenmesine engel olan tüm kurum ve kuruluş ve kişiler hepsi işkencenin sorumlusudurlar.
* Rektörlüğün aldığı bu kararı insan haklarına aykırı, işkencecileri yüreklendirici bir uygulama olarak görüyoruz.(BB)