Zeytinburnu Belediyesi’nin Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), Uluslararası Af Örgütü (UAÖ), Helsinki Yurttaşlar Derneği (hYd) ve Uluslararası Göç Örgütü’nün (IOM) katkılarıyla düzenlediği sempozyum 1-2 Aralık'ta İstanbul’da yapıldı.
Sempozyumdan notlar kısaca şöyle:
Bugün dünyada 150 milyonun üzerinde insan, vatandaşı oldukları ülkeler dışında, yasal ya da yasadışı göçmen işçi, mülteci veya sığınmacı. Küreselleşmenin de etkisiyle tercihten çok bir zorunluluğa dönüşen göçten kadınlar öncelikli etkileniyor. Ailenin erkek üyelerinin iş bulmak, tayin gibi nedenlerle göç etmesi ailedeki kadınların da göç hareketi içine girmesine neden oluyor. Uzmanlar buna "bağlantılı göç" diyor.
Bir başka tür ise "evlilik göçü"; burada kadının kendi isteğinden ziyade, evleneceği erkeğin yaşadığı mekana hareketi söz konusu oluyor. Kadınlar kendi istekleriyle de göç edebiliyor. Örneğin yalnızca kadınlara açık iş olanakları -ev işçiliği, seks işçiliği gibi- nedeniyle ekonomik göç ya da farklı olarak siyasi göç ve mülteci göçü çerçevesinde kadınların ailenin erkek bireylerinden bağımsız olarak hareketi de söz konusu olabiliyor.
Kadınlara özgü sömürü
Sempozyumda konuşan Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, “Kadınlar, erkeklerin ardından göç eden pasif bir göçmen olarak görülüyor ve bu bakış ataerkil bir bakış açısından kaynaklanıyor" dedi.
IOM Başkanı Ndioro Ndiaye ise “Kadınlar tecavüz ve insan kaçakçılığına en çok maruz kalan kesimi oluşturuyor” dedi.
IOM 2005 raporuna göre, kadınlar uluslararası göçmenlerin yarısını oluşturuyor. Son tahminlere göre, dünyada 25 milyon kişi zorla yerlerinden ediliyor ve bunların yüzde 70’i kadın. İnsan ticaretine en fazla konu olan kadınların sayısı sadece Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde 500 bin.
Göçün yalnızca kadınlara özgü etkilerinden biri de "ev kadınlaşma". Örneğin Almanya’da erkeklere oranla iş gücü piyasasına katılımlarının ve yabancı kültür ortamlarına uyumlarının daha zor olması sebebiyle kadınların, ev kadını rolünü eskisine oranla daha çabuk ve kolaylıkla benimsedikleri gözleniyor. Türkiye’de ise Doğu şehirlerinden Batı’ya yapılan göçlerde, kadının çalışması ‘uygun’ görülmediği için ev kadını rolü rahatlıkla benimseniyor.
Mülteciler, mülteci kadınlar
Dünyadaki mülteci nüfusunun yüzde 70’ini kadınlar ve çocuklar. Mülteci kadınlar sığınma öncesi, sığınma arama sırasında ve sığınma ülkesinde cinsiyete dayalı şiddete maruz kalıyor. UNHCR kadınlara yönelik cinsiyete dayalı şiddeti engellemek için mülteci kadınlara dört taahhütte bulunuyor:
- Mülteci kadınlara yönelik şiddeti ve aile içi şiddeti ele almak üzere ülke seviyesinde stratejiler geliştirmek,
- Mülteci kadın ve erkeklere kayıt süresince eşit katılım hakkı tanımak,
- Tüm yönetim komitelerinde ve diğer organlarda mültecileri kentte, kırsal bölgelerde ve kamp alanlarında BMMYK’ye karşı temsil eden mültecilerin yüzde 50’sinin kadın olmasını sağlamak,
- Mülteci kadınların gıda ve gıda dışı malzeme dağıtımına katılımını sağlamak