Ortak görüşleri, yasanın Kürt halkını memnun etmeyeceği ve toplumsal barışı sağlamakta yetersiz kalacağı yönünde; ortak talepleri ise, Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri (ABD) arasındaki gizli pazarlıkların son bulup Türkiye'nin olayın tarafları ile diyalog başlatması...
Siyasetçi ve aydınlar ayrıca, yasanın "toplumsal barış ve uzlaşmanın" toplumsal zemini yaratılmadan çıkartıldığını hatırlatıyor; yasa ile "insanların dağa çıkma nedenlerinin ortadan kaldırılmadığını" ancak "taleplerini dile getirmelerinin yol açtığı hukuki müeyyidelerin yumuşatıldığını" savunuyorlar...
Sarısözen ve Fırat, örgüt yöneticilerinin sürgüne gönderilmeleri planının, "KADEK'in çekirdek güçlerini imha etme siyaseti ile kıyaslandığında bir tür uzlaşma çabası olarak yorumlanabileceği" görüşünde.
Miroğlu, ABD'nin bölgedeki çıkarları gereği Kürtlere yönelik askeri müdahaleye girişmeyeceğini savunuyor; Alataş ise, "Yeni bir şiddet döneminin başlatılmasından endişeliyim" diyor.
Sarısözen, Miroğlu, Alataş ve Fırat'ın "Bianet"e açıklamaları şöyle:
Sarısözen: Tek taraflı çözüm olmaz
* Yasa, yapıcı diyalog olmaksızın Meclis'ten geçirildi. Fakat, tek taraflı çözüm olmaz.
* DEHAP yöneticileri bir diyalog grubu halinde Irak'a gitmeye hazırlanıyorlar. Bu sorunun bütün tarafları ile; yani devlet iktidarıyla, KADEK'le, Irak'taki diğer Kürt ve Türkmen gruplarıyla, bu arada, hükümetle KADEK'in geleceği hakkında pazarlık yapan ABD işgal güçleriyle görüşeceklerini belirtiyorlar.
* Hükümet, bu yasayı çıkartırken, böyle bir "eve dönüş" durumuna uygun sosyo-psikolojik ortam yaratılmadığını hesaba katmıyor. Afyon'da tutuklu yakınlarına kışkırtılmış kalabalıkların saldırtılması örneğinde olduğu gibi, eve döneceği söylenen KADEK üyelerinin Türkiye'de nelerle karşılaşacağı belirsiz.
* Örneğin, bölgedeki silahlı onbinlerce korucunun rövanş alma amacıyla girişebilecekleri şiddet hareketinin önünü nasıl kesecekler? Korucular silahsızlandırılmadan "eve dönüş " kötü bir gelişmeye neden olabilir. Köylerinden sürülmüş silahsız sivil Kürt ailelerin bile kendi köylerine dönmek istediklerinde başlarına gelenler hesaba katılırsa, böyle bir dönüşün önlemlerinin alınmadığı ortaya çıkar.
* KADEK yöneticilerinin bu yasayla dönüşü kabul etmemeleri halinde, hükümetin ABD işgal güçleri ile silahlı operasyona gideceği açık. O nedenle, şimdi hükümetin önünde şu ikilem duruyor: Bu sorunu ya ABD ile birlikte silahlı yoldan çözmek ve Türkiye'yi yeni çatışmalara sürüklemek; ya da, Kürtlerle birlikte bu sorunu barışçıl yoldan çözmek...
* Bu ikilemden ikincisini seçmenin yolu, DEHAP'ın diyalog grubu olarak sürdürdüğü temasları ele almaktır. Ciddi bir diyalogla, saydığımız bütün bu mahsurlar ortadan kaldırılabilir.
* ABD'liler ile hükümet gerçekten bir askeri operasyonda daha şimdiden anlaştılarsa ve bu Kürt çevrelerince biliniyorsa, böyle bir silahsızlanma durumu gerçekleşmeyebilir.
* Demokratik çevrelerin dikkatlerini hükümetle ABD arasındaki pazarlıklara çevirmesi çok önemlidir. Çünkü, KADEK sorununu çözme pazarlığı aynı zamanda Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Irak'a gönderilmesi pazarlığıdır.
* Eğer sol güçler KADEK'le olan anlaşmazlıklarını esas alıp dikkatlerini KADEK-ABD ya da DEHAP-ABD görüşmelerine yöneltmek yerine asıl büyük kuvvetlerin yani ABD ve Türkiye Cumhuriyet arasındaki pazarlıklara çevirirlerse, kendi amaçları ile tutarlı olurlar. Bu amaç da, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ABD emperyalizminin emrinde Irak'a sürülmesini önlemektir.
* Bunu önlemenin en pratik yolu, KADEK'i pazarlık konusu olmaktan çıkartmak ve sorunun gerçek tarafları arasında, diyalogla çözülmesini savunmaktır. Bu meseleden ABD'yi dışlamak en önemli görevimizdir.
Fırat: Türkiye'nin sürgüne gönderme yetkisi yok
* Uluslararası hukuk kurallarına göre, Türkiye'nin de ABD'nin da birilerini sürgüne gönderme yetkileri yok. Gizli pazarlıklarla da bu sağlanamaz. ABD'nin böyle bir pazarlığa hakkı yok.
* Yasa, ismine "af" yasası denemediği için "eve dönüş" olarak adlandırılıyor.
"Pişmanlık değil, af yasası"
* Yasada, "teslim olanlar, örgütteki konumlarına uygun doğru bilgi vermeleri halinde ceza indiriminden yararlanacaklar" deniyor. Oysa, Türkiye Cumhuriyeti'nin KADEK üyelerinin vereceği bilgilere ihtiyacı yok. Tüm bilgiler, devletin istihbarat birimlerinde mevcut. Bu, işin kılıfına uydurulması için kullanılan bir hukuki ifade...
* Bu yasa Kürtleri mutlu etmeyecek. Yaşananlar, devletle Kürtlerin bir örgütü arasındaki bir ihtilaftı. Şimdi ne oldu da toplumsal barış sağlansın? Dağa çıkan insanların oraya çıkmasına sebep olan şartlarda ne değişti ki, bu kanun şimdi huzur versin?
* Sadece, o insanların o günkü koşullarda dağa çıkmasının yarattığı hukuki müeyyideler ortadan kaldırıldı. Türkiye'de Kürtlere yönelik herhangi bir değişim söz konusu olmadı. Yasa, dağa çıkma şartlarını ortadan kaldırmıyor, sadece dağdakilerin inmesini kolaylaştırıyor.
Miroğlu: ABD Kürtlere karşı askeri yöntemlere başvurmaz
* Yasanın çözüm sağlamayacağını, Kürt sorununa bakış açısının kriminal değil siyasal olması gerektiğini söylemiştik. Yasanın hitap ettiği KADEK de yasayı tanımayacağını, bu yasanın çözüm olmayacağını ifade etti.
* Türkiye'de Kürt sorununun çözümü siyasi bir program gerektiriyor. Yasa Meclis'ten geçti, sonuçlarını hep birlikte izleyeceğiz...
* Bu arada, Barış için Diyalog Girişimi, kendi programını sürdürecek. İşin taraflarını tatmin edecek, Türkiye'nin demokratik gelişimine hizmet edecek düzeyde girişimler sürecek.
* KADEK'in belirli güçlerinin Batı Avrupa ülkelerinde istihdam edilmesi, gerçekçi değil. KDP'nin bu yönde ABD'ye müracaatının olduğu biliniyordu. Ancak, bizce bu çözüm değil. Çözüm, bu güçlerin demokratik, siyasal sürece barışçıl biçimde katılmalarını sağlamaktır.
* ABD, bu yasanın sonucunu izleyeceğini ifade etti. KADEK her şeyden önce bir Kürt örgütü ve ABD'nin Ortadoğu'da yürüttüğü stratejide Kürt halkının çok belirleyici bir rolü ve ortaklığı var. Bunları düşündüğümüzde, ABD'nin askeri yöntemlere başvuracağını sanmıyoruz.
Alataş: Yeni bir şiddet döneminin başlatılmasından endişeliyim
* Kürt sorununun çözümü, pişmanlık yasası olamaz. Pişmanlık yasası, insanların onurunu incitici bir tutum. Daha önce de denendi, olumlu sonuçlar vermedi. Eğer gerçekten toplumsal bir barışı amaçlıyorsak,bunun koşulsuz bir siyasi af olması gerekirdi.
* Bu yasanın beklenen faydayı sağlamayacağını düşünüyorum.
* Türkiye, ABD ile gizli bir anlaşma yapmış olabilir. Ancak, Türkiye'nin ABD ile ilişkilerinden çok kendi toplumsal barışını hedefleyen arayışlara girmelidir.
* "Örgütü çökerttim, zafer kazandım, madem istiyorlar pişman olup teslim olsunlar" mantığıyla kanayan bir yarayı onarmak mümkün değildir.
* "Biz fırsat verdik, gelmediler, bundan sonra günah bizden gitti" diyerek yeni bir şiddet döneminin başlatılmasından endişe duyuyorum. (BB/NK)