Günlerden Cumartesi...
Temmuz’un 4’ü...
Yer Hollanda’nın Rotterdam kenti.
Öğlen güneşinin tepemizde yükseldiği bir saatte, ormanın içinde yeşilin değişik tonlarının orta yerine kurulmuş sahneden beyazlar içinde bir kadın Nil Çelik katılımcılara sesleniyor:
“Sokaktayım,
Gece leylak ve tomurcuk kokuyor
Yaralı bir şahin olmuş yüreğim
Uy anam anam
Haziran’da ölmek zor “
“Tam iki yıl oldu!
2013 Mayıs sonunda başlayan ve Haziran’ın o sıcak, o leylak kokulu günleri ve geceleri boyunca devam eden o tarihi direnişe tanık olalı.
Tam iki yıl oldu!
Geçmişte gitmediği, görmediği belki de önceden adını dahi duymadığı o park için kalabalıklar kendini ortaya koyalı.
Mücadele ve dayanışma hayatımıza karışalı, hafızamıza kazınalı, bilincimize işleyeli...
Bir kere direnişin tadını alınca artık eskiye dönemeyeceğimizi biliyoruz. Birlikte yaşadıklarımızın iktidarın, devletleri, sermayenin değil bizim yazdığımız ve bize ait olan olduğunu biliyoruz. Bizim olanı geri vermeyeceğiz kimseye teslim etmeyeceğiz. Biliyoruz ki, bir kere yaşadık unutmamız imkansız, unutturmaya çalışan herkese her şeye karşı direnmeye devam edeceğiz. Yeni zamana, geleceğimize, eşitliğe, özgürlüğe ve kendi tarihimize duyduğumuz inançla hepiniz hoşgeldiniz!
Ve nihayet! Aylardır gönüllüler tarafından hazırlıkları yapılan 2. Gezi Festivali’nde bir arada olmanın heyecanı ve mutluluğunu paylaşıyoruz. Yeniden hoşgeldiniz !”
Gezi ruhuna uygun
Hakikaten Hollanda Gezi Dayanışması içerisinde yer alan gönüllülerce aylarca emek verildi festival için. Her şey, bütün ayrıntılar düşünülmüştü! Her şeyin Gezi ruhuna uygun olmasına özen gösterilmişti!
Çocuk çadırından, film çadırına, Gezi fotoğraflarının sergilendiği çadıra, Gezi’de yitirdiklerimiz için hazırlanmış köşesine, kütüphanesine ve yemek standına her şey gün boyunca tüm katılımcılara paranın geçerli olmadığı, kolektif yaşamın, paylaşmanın güzelliğini yaşatmak içindi!
Doğayla iç içe saatlerin nasıl geçtiğinin farkına bile varmadık...
Hollanda Gezi Dayanışması’nın geride kalan iki yılını Türkçe ve İngilizce özetledi sunucu arkadaşımız Nil Çelik.
Ardından Gezi’nin üretim demek olduğu gerçeğini hatırlatarak Gezi Kadın Korosu’nu sahneye davet etti!
Türkiye’den binlerce kilometre uzakta, göçmen olmanın, sürgünde yaşamanın değişik sorunlarıyla boğuşan insanların Gezi süreciyle birlikte bir anda bir araya gelmeleri, dayanışmanın, dostluğun, arkadaşlığın sayısız güzel örneklerini yaşadıkları bu süreçte Hollanda’daki Gezicilere katılan sevgili İlda Simonian’ın ormanda yükselen su gibi sesiyle Ermenice türküler dinlemek bir başka güzeldi...
Gezi sürecinin ortaya çıkardığı formlar, kısa sürede Hollanda Gezi Dayanışması’nın da vazgeçilmezi olmuş... Sahnenin önündeki büyük alanda bağdaş kuran katılımcılardan dernek ve örgütlere kısaca kendilerini tanıtma fırsatı da verildi. Ve bir kez daha katılımcı kurumlarca birlikte mücadele etmenin öneminin altı çizildi. Dilerim bütün kurumlar sözlerine sadık kalırlar ve önümüzdeki süreçte, her konuda ortak mücadelenin gerekleri yerine getirirler! Ve 3. Festivalin hazırlayıcıları olarak onlar da gönüllüler arasına katılırlar...
Festivalin özel anlarından birisi de, otistik çocuklardan oluşan Misiconi Dance Company’in dans gösterisi oldu. Onları izlerken, memleketimin etrafı engellerle çevrilmiş hayat mücadelesi veren çocukları düştü aklıma!...
Çocukların dansının ardından Nadia Visser ve Pero Piya sahne aldı... Genç bir Hollandalı kadın, Zazaca türküler söylüyor! Yanımdaki Zazaca bilen bir arkadaşa soruyorum aksanı nasıl diye? Mükemmel diye yanıtlıyor beni. Bir kaç yıl önce tanıştığı bir arkadaşından dinlediği Zazaca türküyle başlıyor Zazaca’ya ilgisi. Sonra hep Zazaca türküler dinliyor ve söylüyor!
Türkiyelilerin, Kürtlerin olduğu yerde halay olmazsa olmazlardan. Her sanatçıda müziğin ritmi artar artmaz, millet çıplak ayakla halaya koşuyor.
Gece onikide alandan ayrıldığımda, sahne hala doluydu. Zinbabu Grubu ışıldaklar içinde şarkılarını söylerken müziğin ritmine kendini kaptırmış kadınlı-erkekli kalabalık bir topluluk dans ediyordu.
Gün boyu sahne alan sanatçılar farklı dillerden söyledikleri şarkılarla kardeşlik ve dostluk mesajları verdiler. Herkesin yüzünün gülmesi, rahat ve özgür atmosferin bir parçası haline gelmesi gerçekten görülmeye değer bir tabloydu... Deyim yerindeyse, yaşlı, genç, çocuk, kadın, erkek hepimiz çocuklar gibi şendik.
Etkinlik gece geç saatlere kadar Mehmet Polat ve grubu, Yunan Dans Grubu, Şilili gitarist Gabriel Aquilera, Roye Ma, Rijnmond Alevi Derneği folklor grubu Kızılırmak, Göksel Yılmaz ve son olarak Zibabu grubuyla şenlenirken; ertesi gün alanın temiz bırakılması için etrafımızı topladık. Ayrıca gönüllülerin ikinci gece de alanda sabahlayacak olmalarını ve sabah temizliğini yapacaklarını bilmenin rahatlığıyla eve döndük...
Hollanda Gezi Dayanışması’ndan emeği geçen arkadaşların eline, emeğine, yüreğine sağlık... (FE/HK)