"2010'a kadar vizesi vardı"
"1 Ekim 2002 Salı günü özel bir ziyaret amacıyla eşimle birlikte New York'a gittim. Pasaportumda Ankara'daki Amerikan Büyükelçiliği'nin 2000 yılında verdiği on yıl geçerli vize vardı. New York Havaalanı'nda görevliler tarafından bir odaya alındım ve bana, herhangi bir gerekçe gösterilmeksizin, vizemin Amerikan Dışişleri Bakanlığı'nca iptal edildiği, eşimin isterse kalabileceği, benimse geldiğim uçakla sınır dışı edileceğim bildirildi."
Gerger, ABD'ye yolculuklarında 1996, 1997 ve en son gittiği 1999'da herhangi bir sorun yaşamamış. 2000'den önce süresiz vizesi olan Gerger'in vizesi 2000 yılında on yıllık vizeye çevrilmiş.
Normal koşullarda 2010 yılına kadar Amerika'ya seyahat etme hakkı bulunan Gerger'in bu hakkı, kendisine bildirildiği şekilde Amerikan Dışişleri Bakanlığı tarafından iptal edildi.
Dava açacak
Şu an Amerikan nükleer strateji tarihi ve Amerika'ya yapılan 11 Eylül saldırısı ve sonuçları üzerinde iki kitap üzerinde çalışan Gerger, ABD'nin bu muamelesine karşı dava açmaya hazırlanıyor, "peşini bırakmayacağım" diyor ve "küreselleşmeye, şiddete karşı olan herkesi, kendisine yapılanların bütün demokratlara karşı yapıldığı bilinciyle hareket etmeye" çağırıyor.
Gerger'le ABD'nin yaptığı engellemeleri ve bu engellemelerin anlamını, kendisinin bundan sonra neler yapacağını konuştuk:
"Bana yapılan ABD'nin demokratik muhalefete saldırısı"
Bundan sonra ne yapacaksınız?
Amerika'daki hukukçu dostlarımla temas edeceğim ve oradaki hukuki durumu öğreneceğim. Buradaki hukukçu arkadaşlarla buluşacağız, Amerikan elçiliğinden bunun neden bana haber verilmediğini, gerekçelerini öğrenmeye çalışacağız. Hem Türkiye'deki hem de dünyadaki kamuoyuna bu olayı bildiriyoruz. Çünkü bu olay elbette sadece Haluk Gerger'e yapılmış bir şey değil. Bu, ABD'nin dünyadaki herhangi bir yerdeki demokratik muhalefete yönelttiği saldırıların bir parçası.
Bugünkü dünyadan şikayetçi olan, ABD baskılarından müşteki olan bütün bireylere örgütlere, çevrelere yapılmış bir baskı. Dolayısıyla işin bu boyutunu öne çıkarmayı amaçlıyorum.
Size herhangi bir süre verildi mi, mesela şu tarihe kadar giremezsiniz gibi bir uyarı yapıldı mı?
Hayır. Şu an vizem iptal edilmiş durumda. Benim ABD'ye gidebilmem için vizemin iptal kararının kalkması ve yeniden bana vize verilmesi gerekir. Bu da hukuki bir süreç gerektiriyor.
Siz bu engellemeyi neye yoruyorsunuz?
Çok açık. Ben savaşa, yeni dünya düzenine, Amerikan emperyalizmine karşıyım. Bunu hem yazıyorum hem söylüyorum. Türkiye ve Avrupa'da toplantılara katılıyorum. Konferanslar veriyorum. Yani ben bir aktivistim. Düşüncelerimi başka insanlarla paylaşıyorum. Ama somut olarak neyi gerekçe gösterirler onu bilmem. Nedeni, bir demokratik muhalefetin parçası olmak. Başka bir şey aklıma gelmiyor.
Şimdiye kadar sizin dışınızda bir aydına engelleme yapılmış mı?
Onu bilmiyorum. Mutlaka vardır ama insanların seslerini duyurmaları çok zor. Ben basın toplantısı, basın açıklaması yaptım. Ama bakıyorsunuz ki, ne Hürriyet gazetesinde ne Milliyet'te ne de televizyonlarda haber oluyor. Engellemeler oluyordur ama basın yansıtmadığı için bizim haberimiz olmuyor.
Bu birkaç gün içerisinde ABD'li veya Türkiyeli aydınlardan destek aldınız mı?
Türkiye'ye yeni döndüm ama iki gündür e-maillerle, telefonlarla destek mesajları geliyor. Demokratik kamuoyu bunun bana özgü olmadığını, bugün bana yarın başkasına olacak bir süreç olabilecek bir süreç olduğunu, Amerikan saldırganlığının bir parçası olduğunu görenler elbette dayanışma gösteriyorlar. Amerika ile temasımızı gerçekleştirme imkanımız olmadı. Amerika ve Avrupa'dan dayanışma bekliyorum.
Siz fikirleriniz nedeniyle ABD'ye alınmadığınızı söylüyorsunuz. Ama Amerika'nın bizzat içinde sizin fikirlerinizi dillendirenler, savunanlar yaşıyor...
ABD'nin, kendi içinde yaşayan vatandaşlarını öldürecek hali yok tabii ki. Ama onlara da baskılar var. ABD'de yeni terör yasaları çıkarıldı. Üniversitelerden insanlar, düşünceleri yüzünden üniversitelerden atılıyor. Ama tabii ki, bu baskı yabancılara daha kolay. Ben gittiğim zaman beni içeri almayabiliyor. Ama bir Amerikan vatandaşını sınır dışı edemiyor, meseleye öyle bakmak lazım. Fakat eğer söylediklerimin dışında başka bir gerekçeleri varsa, hazır ben ayaklarına gitmişken beni tutuklayıp mahkeme etmeleri lazım. Diyelim ki, düşüncelerimin dışında bir kanıt var, Ne olabilir: Terör gibi bir şey olabilir. O zaman ABD'nin beni yargılaması gerekmez miydi? Terör gerekçeleri olsaydı hazır ben gitmişken beni yargılaması gerekirdi. Halbuki yargısız infaz yapıyor. Çünkü yargılayacak bir argümanı yok ne olabilir ki elinde.
11 Eylül 2001'den sonra özellikle Müslümanlara veya Ortadoğululara bir çok ayrımcılık yapıldı. Siz de Ortadoğulusunuz, size yapılan engellemenin bu yasaklamalarla bir ilgisi olabilir mi?
Hayır yok. Ben Alman da olsam, Fransız da olsam bu muameleyi yaparlardı. Çünkü onlar benim seküler bir sosyalist olduğumu biliyorlar. Müslüman örgütlerle ilişkili, Taliban gibi örgütle ilişkili değilim ki. Dışişleri Bakanlığı benim vizemi iptal ettirdiğine göre demek ki benim hakkımda bir bilgi sahibi. Ve benim bir dinsel muhalefetin parçası olmadığımı elbette biliyorlar. 11 Eylül'den sonra özellikle ırkçı ve dinsel ayrımcılığa dayalı bir saldırgan tavrı var ABD'nin. Bu doğru. Ama benim ki şunu gösteriyor: Onu da aşan bütün demokratik muhalefete yönelik bir saldırı söz konusu. Bu saldırıların sadece onlara münhasır olmadığı benim olayımda ortaya çıkıyor.
Bir siyaset bilimci olarak ABD'nin bu yaptıklarının ileride kendisine neler getireceğini düşünüyorsunuz?
ABD'nin yaptıkları çirkin maskesini düşürüyor. Bush yönetiminin savaşçılığı, saldırganlığı, bütün müttefikleriyle bile arası bozuluyor. Tek başına dünyada hegemonyasını kurmak istiyor. 'Ne iç hukukumu tanırım ne uluslar arası hukuku tanırım' havası içinde bir terör devleti gibi davranıyor. Başkasını terör listesine koyuyor ama asıl terörist davranışları kendisi gösteriyor. İnsanları yıldırmaya, insanların gözünü korkutmaya çalışıyor, gerektiğinde kaba kuvvet uyguluyor. Terörün tanımı bundan başka ne olabilir! Bush yönetimi çıldırmış, bu çıldırmışlık Amerika'ya bir şey kazandırmaz, çok şey kaybettirir herhalde.
ABD hükümeti dünyanın büyük bir kesiminin muhalefetin karşı, kimseyi çok fazla ciddiye almadan yapıyor. Sizce bu politikasını ne kadar sürdürebilir?
ABD kaba güce güveniyor. Kaba güç tabii ki etkili olabilir ama insandan daha üstün bir şey yok. Sadece bombalarla, silahlarla, parayla herhalde insanlığı sindirmek, insanlığın üzerine ölü toprağı sermek kolay olmayacaktır. Bu dünya zalimlere hiç kalmamış, herhalde bu zalime de kalmaz.
Siz Türkiye'de de yasaklamalarla karşılaştınız. Şimdi de ABD'de aynı şeyi yaşadınız. İki ülkeyi kıyaslamak gerekirse neler söyleyebilirsiniz ?
İkisi aynı soydan geliyor. Türkiye ABD'nin tetikçisi, jandarması. Türkiye'nin öyle özel bir rolü yok. Türkiye ikinci dünya savaşından bu yana hem kendi halkı hem de komşu halklar üzerinde batılı çıkarları koruyan bir rejimle yönetiliyor. Böyle bir rejimin elbette insan haklarını koruması, demokrasiyi tanıması söz konusu olamaz.
Size yapılan bu muameleyle ABD'nin sosyalistlere karşı geçmişten beri gelen düşmanlığıyla ilgi kurulabilir mi?
ABD, Marksistlere her zaman karşıydı. ABD 2. Dünya savaşından bu yana hatta 1917'den bu yana "Uluslararası Komünizm" diye nitelendirdiği sosyalizme hem kendi içinde hem de evrensel çapta karşıydı. Bu yeni bir şey değil. Bu biraz Türkiye'deki 312. maddeye benziyor. Müslümanlar biz 312'den hapis yatarken diyorlardı ki "Bu bizi ilgilendirmez, bu Marksistlerin işi" biz de diyorduk ki "Özgürlükler, insan hakları herkese lazım olur." Arkadan bu tür engellemeler patır patır Müslümanlara da geldi. Amerika 11 Eylül'den sonra Müslümanlara saldırırken, biz bunun sadece Müslümanlara olmadığını biliyorduk, "Bugün onlara yarın bize" diyorduk. Nitekim de öyle oldu.
Yani Türkiye'deki 312. maddede yaşananlar şu an bir anlamda küresel düzeyde mi tezahür ediyor?
Küreselleşmeye, Yeni Dünya düzenine Amerikan hegemonyasına ve savaşa kim karşıysa Amerika onlara yöneliyor. Müslüman da olabilir, Marksist de olabilir, demokrat da olabilir, kim karşıysa onu hedef ve düşman belliyor.
Avrupa Birliği (AB) ve onu oluşturan ülkeler de bu küreselleşmenin, yeni dünya düzeninin yürütücüleri. Ancak Avrupa ülkelerinde en azından ABD kadar bariz şekillerde ihlaller, baskılar olmuyor.
Çünkü ABD dünya çapında kendi hegemonyasını, Pax Americana'yı kurmak istiyor. Dünyayı kendi başına, kendi değerleriyle yeniden yaratmak istiyor. Avrupa'nın böyle bir gücü yok, dolayısıyla da böyle bir iddiası yok. Onlar olsa olsa kapitalizmin egemenliğini, küreselleşmeyi isterler ve istiyorlar da. Ama ABD farklı, dünyanın tamamını istiyor ve tek başına egemen güç olmak istiyor. Buna ilişkin hem para gücünün hem silah gücünün olduğuna inanıyor. Onun için onun gözü daha kara, iddiaları daha büyük, dolayısıyla saldırganlığı da daha yaygın. Türkiye de kapitalist ama Türkiye kalkıp Afrika'daki ülkelere uzanamıyor ama ABD yapabiliyor. Sadece kapitalist olmak yetmiyor, güçlü emperyalist olanaklara sahip olmak gerekiyor.
* Haluk Gerger: Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü eski öğretim üyesi. Üniversitedeki görevine Yüksek Öğrenim Kurulu (YÖK) ve 1982 anayasası yürürlüğe girdikten sonra son verildi. İnsan Hakları Derneği'nin Kurucu Üyelerinden. Çeşitli gazetelerde köşe yazarlığı yaptı. Darmstadt Teknik Üniversitesi'nde 1996 ve 1999 yıllarında misafir öğretim üyeliği yaptı. Şu an Sol Meclis üyesi.
Gerger, "Türk Dış Politikasının Ekonomi Politiği", "Türkiye'nin Düzeni Ve Kürt Sorunu, Emekçiye Mektuplar" ve "Yeni Dünya Düzeni Türkiye Ve Sosyalizm" kitaplarının yazarı. (NK/BB)