PKK davasından tutuklu ve hükümlü bulunan mahkumların PKK lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kalkması ve anadilde eğitim-savunma hakkı için başlattıkları açlık grevinin 42. gününde eylemcilerin yakınları Diyarbakır Cezaevi önünde toplandı.
Eylemcilere destek vermek için Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, Avrupa Parlamentosu'nun eski parlamenterlerinden Feleknas Uca, BDP Diyarbakır İl Eş Başkanı Zübeyde Zümrüt'ün de katıldığı toplantıda BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş bir konuşma yaptı.
Demirtaş, açlık grevlerinin hayati noktaya geldiğinin altını çizerek, devletin acilen talepleri karşılaması gerektiğini ifade etti.
"Vicdanlarını yitirdiler"
Yüksekova Haber'in Dicle Haber Ajansı'na (DİHA) dayandırdığı habere göre, Selahattin Demirtaş, cezaevlerinde onurlu bir yaşam için bedenlerini ölüme yatıran tutsakları selamlayarak konuşmasına başladı.
Demirtaş, 12 Eylül'de başlatılan açlık grevi eyleminin Türkiye cezaevleri tarihinin en yaygın ve en uzun süreli açlık grevi eylemlerinden birisi olduğunu belirterek, 42 gündür süren açlık grevine karşın yetkililerin sessizliğinin de 42 gündür sürdüğünü söyledi.
"Bizler BDP olarak tutuklu yakınlarıyla birlikte günlerdir alanlarda, meydanlarda İstanbul'dan Hakkâri'ye kadar her yerde bu çığlığın duyulması için elimizden gelen bütün gayreti gösteriyoruz. Ama karşımızda vicdanını yitirmiş hükümetten 42 gündür ses çıkmamaktadır.
"Bunun aslında iki nedeni var. Birincisi vicdanını yitirmiş olmalarından kaynaklıdır. İkincisi de söyleyebilecekleri tek bir haklı, meşru söz yoktur. Ne diyebilirler ki, bu açlık grevlerinin ortaya çıkardığı talepler konusunda ne diyebilirler. Kendilerini nasıl haklı çıkartabilir ki sesleri solukları çıkabilsin.
"AKP hükümeti olarak yalan söylüyoruz, koster bozuktur, hava muhalefeti diyoruz, ama açıkça anayasayı ihlal ediyoruz, diyebilirler mi?"
"Kanı sivil girişim durduracak"
Açlık grevi sürdürenlerin sağlık durumlarının, en kritik aşamaya girdiğini vurgulayan Demirtaş, birçok kişinin bilinç kaybı yaşamaya başladığını, hayati tehlikelerin ortaya çıktığını belirtti.
"Tutsaklar, insanlar ölmesin diye bedenlerini ölüme yatırıyor. Ama dışarıda AKP polisi bütün bunları durdurmaya çalışıyor. Durdurmaya çalıştığınız, engellemeye çalıştığınız bu ülkenin barış girişimidir.
"Bu ülkede akan kanın durmasını sağlayacak şey işte bu sivil girişimdir. Siz hükümet olarak bunları da engellerseniz açlık grevinde barış için müzakere ve diyalog için çözümün önünü açmak için kendi canını ortaya koyanlara sessiz duyarsız, soluksuz kalırsanız bütün ölümlerden hem cezaevindeki hem dışarıdaki bütün ölümlerden sizler sorumlusunuz.
"Kürt halkı her yerde eylem talimatı beklemeksizin derhal sokağa çıkmalıdır. Sokağı daha fazla kullanma dışında şansımız yok. Bu körelmiş vicdanlara, duymayan kulaklara karşı sokağı çıkma dışında şansımız yok. Eğer sokağa çıkışımızı engelleyeceklerse, panzeriyle, copuyla, gazıyla biz sizi durduracağız diyorlarsa, bizim canımız içerideki yoldaşlarımızdan daha kıymetli değildir, bunu bilsinler."
"Bizim bayram arifesinde tek bir canın yitirilmesine bile tahammülümüz yoktur. Biz bu savaşta yitirdiğimiz her insan için vicdan azabı çekerken, siyaseten sorumluluk hissederken, birileri daha fazla kan aksın, daha fazla insan ölsün diye politikalarını bize dayatamazlar. Bunları biz kabul etmeyeceğiz."
"Bu halk gece gündüz kadınıyla, anasıyla, babasıyla, genci, yaşlısıyla sizin polisinizin, panzerinizin, copunuzun, gazınızın zulmüne rağmen meydanlarda barış istiyor."
"Ülkenin her bir yerinde yapılan eylem çağrılarına insanlarımız işini gücünü bırakıp katılmalıdır. Öğrenciler okulunu bırakıp katılmalıdır. Hükümet bunu engelleyecekse varsın engellesin. Neyse bedeli bizler önde olacağız, başta olacağız bedelini ödeyeceğiz. Başka türlü bu vicdansızlığı ve ahlaksızlığı durduramayız. Bu işin uzayacak tarafı yok. Bu işin kaybedilecek saniyesi, dakikası ve günleri yok."
"Hükümet bu sesi bu çığlığı duyana kadar, Türk aydınları bu sesi duyana kadar, bütün dünya bu sesi çığlığı duyana kadar sokaklardan eve dönülmemelidir gerekirse. Partimiz ve ailelerimiz bunun öncülüğünü yapmaya hazırdır. Bizler içerideki hiçbir yoldaşımızın yalnız olmadığını, olmayacağını gösterdik. Bu saatten sonra da tek görevimiz, en önemli gündemimiz budur. Bunun dışında herhangi bir gündemimiz tartışmamız olmayacaktır."
"Siz cenazelerin arkasına dizilip, sahte gözyaşlarıyla intikam naraları atarken, evladını yitiren Kürt anaları çocuğunu mezara koyarken bile barış diyebiliyor. Bundan da mı utanmıyorsunuz? Bundan da mı zerre kadar vicdanınız sızlamıyor?"
"Bu zulmünüz devam ederse bu zulmünüzde boğulacaksınız. Bu içerideki ölümler sıradan ölümler olmayacak. Ya bunu hep birlikte durduracağız ya da biz de arkadaşlarımızla birlikte gerekirse öleceğiz." (EKN)