Spare Rib dergisinin ilk yayımlanışından bu yana 35 yıl geçti. Dergi 1990'larda verdiği aradan sonra şimdi yeniden yayıma başlıyor. Yeni kuşak kadınlar dergiyi yeniden markalaştırmak için çalışıyorlar. Peki feminizm ne gibi değişiklikler yaşadı? Neden ona şimdi ihtiyacımız var?
Kızkardeşler eşitlik için sutyenlerini yakmaya başlayalı uzun zaman geçti, peki bugün kızacakları neler var?
Belki de anlatmaya şuradan başlamalı: bizden önceki kuşağın, annelerimizin karamsarlığından...
Annelerimizle diyoruz ki genç İngiliz feministlerle ilgili bir makale, bir ipucu metin arıyoruz. 50'lerinde olan kadınlar şaşırıyor: "Ama artık hiç feminist yok ki". Onları anlamak aslında hiç zor değil.
Yeni nesil kadınların durumu ironik
Geçen yıl Amerikalı yazar Ariel Levy'le bir söyleşi yapmıştım. Levy genç kadınların farkındalıklarının az olmasına ve ironik olarak her birinin ne çok ilerlediklerini savunmalarına dikkat çekmişti. Levy'e göre genç kadınlar bu noktaya gelmek için ne kadar çaba verildiğini unuttular.
Spare Rib'in ortaya attığı ilk meseleden bu yana 35 yıl geçti. Feminizmle ilgili her şeyde korku ve endişe sürüyor. Yapılan araştırmalarda kadınların dörtte üçü kendilerine feminist olarak tanımlamaktan kaçınıyorlar.
Ancak son 18 ayda altı feminist dergi ve internette yüzlerce feminist blog başlatıldı. Önceki senelerde söylenenleri tekrar eden klişeler değil bunlar. Bu kadınlar zeki, eğlenceli, "cool" ve çözümleyici. Bu kadınların 70'lerdeki feministlerin kızları olduğunu düşünüyorum.
Artık feministlerin işi daha zor
Kadınların üzerindeki feminist etki okulda her şeye sahip olabileceklerini düşünüp, okul bitince bunun olamayacağını farketmeleriyle başlıyor.
Bir açıdan engeller 30 yıl önce olduğundan daha büyük. O günlerde adaletsizlikler daha belirgindi ancak bugün kadınlara daha fazla seçenek sunulduğu ve kazanılmış savaşlar olduğu yanılsaması mevcut.
Annelerimizle bu yeni kuşak feministler hakkında konuştuk. "Onlar her yerde" dedik. Bize gözlerinde bir ışıkla baktılar.
"Bize onlardan bahsedin".
Yeni kuşak feministler...
Nasıl feminist oldunuz?
Marie Berry (M.B), 26, Knockback Dergisi - Feminizm etiketi dergide çalışmaya başladığım zaman geldi. Ben bu kelimeyi şahsen kullanmıyorum. Ancak bize böyle seslenmek istiyorlarsa seslenebilirler; sakıncası yok.
Charlotte Cooper (C.C), 23, Subtext Dergisi - Bir gece bir adam beni evime kadar takip etti ve bana saldırdı. Bir anda mağdur olmuştum ve farkettim ki bu bir kadın olduğum için başıma gelmişti. Kadınları korumak için bir şey yapılmadığını da bu olayla anlamış oldum. Tüm bunlar Subtext'i çıkarmak için bana ilham verdi.
Annenizin kuşağından bu yana ne değişti?
M.B - Ebeveynlerim feminizmle ilgilenirken, feminizm yeni ve tazeydi. Fakat şimdi yeniden tanımlanması gerekiyor.
C.C - Herkes feminizmin bittiğini düşünüyor. Sanıyorlar ki hepimiz eşitiz ve artık kadınların bir şey için mücadele etmesi gerekmiyor. Bence feminizm büyük problemlerimiz olduğunu yeniden fark etmemizi sağlamalı.
Erkekler gerekli mi?
M.B - Benim erkeklere ihtiyacım yok ama kesinlikle onlardan hoşlanıyorum. Şimdiki erkek arkadaşım ilişkimizin nereye gittiğini bilmek isteyen ve saçma olarak bütünün içinde Cosmo'yu görmeye çalışan biri.
C.C - Bu sadece bir kadın hareketi değil; denge ve eşitlik temeli bulmak için çabalanan sosyal bir hareket. Bunu kadınlar tek başlarına başaramaz. Erkeklerin de değişmesi gerekiyor.
Feminizmle ilgili klişeler neler?
M.B - Problem şu ki feminizm çoğunlukla depresif bir şey. İlgi çekici ya da eğlenceli değil.
C.C - Bıyıklı kadınlar? Kaba pamuklu kumaşlar? Bazen düşünüyorum da eğer şişman ve feministseniz bu sizin diğer feminist kadınlar arasında kabul görmenizi kolaylaştırıyor. Çünkü erkeklerin kadınlar için biçtikleri kalıplardan uzakta algılanıyorsunuz.
Bir feminist olup aynı zamanda "kucak-dansı" klubüne gidilebilir mi?
M.B - Ben bu tarz klüplerden nefret ediyorum ama politik manadan çok bana hitap etmedikleri için. Birçok striptizci tanıdım ve çoğunluğu kendilerini feminist olarak tanımlıyorlardı.
C.C - Cinsel devrim bir şekilde eğrildi ve kadınların uyum sağlaması gereken bir kutuplaşma dansına dönüştü. Gerçekten olduğu şeyden uzaklaşmaya ve önemsizleşmeye başladı.
Sizi ne öfkelendirir?
M.B - Kadınların sadece makyaj hakkında okuma yapmaları önyargısı ve gün saatleri içinde başka insanların problemlerini dinlemek zorunda kalmak beni çileden çıkarır. Beni yanlış anlamayın, ayakkabılardan hoşlanırım fakat ayakkabılar hakkında okuma yapmam.
C.C - Etrafımdaki şeylere gülümseyerek bakmaya çalışırım. Bir şeyin şakasını yaparsanız insanlar kendilerini o şeyin baskısı altında hissetmiyorlar. Feminist kadınlardan korkmamız gerekmiyor. Bu konu hakkında gülmek de güzel. (GG)
* Louise France ve Eva Wiseman'ın The Guardian'da yayımlanan makalesinden yazıyı Gökçe Gündüç derledi ve Türkçeleştirdi.