“Gazze’de bir yakınını, akrabasını kaybetmemiş kimse yok.”
Gazze’deki Şifa Hastanesi’nde çalışan Filistinli Doktor Belal Dabour, bu yanıtıyla savaşı tek cümlede özetliyor. Dr. Dabour, savaşın tam ortasında yapmaya çalıştıkları doktorluk pratiğini ve bombaların altındaki hayatı bianet’e anlattı.
Bu sabah İsrail’in Gazze’ye yaptığı kara ve hava operasyonu sonucu ölenlerin sayısı 805 oldu, 5 bin 200 kişi yaralı. Hayatını kaybedenlerin 169’u çocuk.
Ağır yaralıların kaldırıldığı Şifa Hastanesi, saldırının başladığı 8 Temmuz’dan bu yana aralıksız mesai yapıyor. Doktorlar, elektrik ve su sıkıntısı bir yana tıbbi malzemenin bittiğini söylüyor.
Dr. Dabour da zaman zaman cep telefonu ışığında ameliyat yapmak zorunda kalan doktorlardan. Hastaneye gelen her ağır yaralı çocukla o da ayrı bir travma yaşıyor. Ancak durup üzülecek vakti yok, çünkü bombardıman hiç durmuyor.
Son olarak bu sabah, İsrail’in bombaladığı Birleşmiş Milletler okuluna sığınmış, çoğunluğunu çocukların oluşturduğu birçok Filistinli, yaralı ya da ölü olarak Şifa Hastanesi’ne götürüldü.
“Şarjım yettiği kadar”
“Cevap vermeyi deneyeceğim, şarjım yettiği kadar…”
Dr. Dabour’a e-posta atmış, oradaki durumla ilgili sorular sormuştuk. 10 gün kadar sonra yanıt geldi, “seslerini duyurmayı çok istediğini ancak kısıtlı elektrik nedeniyle şarj sorunu yaşadığını, baterisi elverdiği sürece sorularımızı yanıtlayacağını” söyleyerek söze başladı.
Günde bir saat elektrik
Hastanedeki çalışma koşullarını şöyle anlattı:
“Hastane personeli üç gruba ayrıldı, 24 saatlik mesainin ardından iki gün izin yapılıyor.”
“Gazze’de 24 saatte sadece bir saat elektrik veriliyor. Su da aynı şekilde sınırlı olarak veriliyor.”
“Gıda stokları tükenmek üzere.”
“Hastanelerde jeneratörle idare etmeye çalışıyoruz.”
Yüzlerce yaralı çocuk
Dabour’a kendisini de çok etkileyen çocukların durumunu sorduk, şöyle özetledi:
“Her gün çok ciddi şekilde yaralanmış yüzlerce çocuk geliyor. İlginç olan, çocukların çoğu ağlamıyor.”
“Bazıları şokta, bazıları bombardımana yataklarında yakalandığı için henüz uykulu, bazıları da başına geleni idrak edememiş halde. Örneğin yaralı gelen bebeklerden biri tüm ailesini kaybetmiş olduğundan habersiz, tedavi sırasında bile ağır uykusundan uyanmamıştı.”
“Anne ve babasını kaybetmiş beş kardeş de hastanenin bekleme koltuklarında sessizce uzun süre oturdu.”
“Fiziken çok ağır yaralı olan çocuklar geliyor ama bunun da ötesinde hepsinin uzun süre psikolojik tedavi görmesi gerekecek…”
Yakınları öldürüldü
Dr. Dabour, kendisinin de kuzenini kaybettiğini, hastaneye gelen akrabalarını görünce fark ettiğini anlattı:
“Dokuz aylık hamile bir kadın geldi, öldürülmüştü, morga götürüldü. Onun kuzenim olduğunu, hastaneye akrabalarımız gelince öğrendim.”
“Zaten Gazze’de bir yakınını, akrabasını kaybetmemiş kimse yok.”
İsrail ne gazı kullanıyor?
Dr. Dabour ile aynı hastanede çalışan Norveçli Doktor Mads Frederick Gilbert, yaralılarda garip belirtiler fark ettiklerini, kimyasal silah izleri olabileceğini dile getirmişti. Bu iddiayı Dabour’a sorduk:
“Ben kimyasal silaha ilişkin bir kanıt görmedim. Ancak aşırı derecede rahatsız edici gazlar, kentin boş alanlarını kaplamış durumda. Bu gazlar gözleri yakıyor, nefes almayı zorlaştırıyor. Ne olduğunu bilmiyorum.”
İlaç ve tıbbi malzeme bitti
Hastanenin koşulları da giderek zorlaşıyor:
“İlaç ya da tıbbi malzemenin neredeyse hepsi bitmek üzere. Tedavi için gereken temel malzemeyi bile karşılamakta zorlanıyoruz. Her şeye ihtiyacımız var. Morg dolaplarında yer yok, gelen cesetler yerlere konuluyor.”
“Bizim için dua edin”
Dr. Dabour, Türkiye halklarına verdikleri destek için de teşekkür etti ve “Lütfen bizim için dua edin” diye bitirdi sözlerini.
Islık, patlama, uçan şarapneller
Dr. Dabour, Twitter hesabından da dünyayı Gazze'yle ilgili bilgilendirmeye çabalıyor.
Dün gece Twitter hesabına şunları yazdı:
“İsrail bu akşam Batı Şeria’da iki Filistinliyi öldürdü. Roket yoktu, Hamas yoktu. Sadece İsrail vardı ve bu yeterli.”
Bu sabah da şunu:
“Uyumak çok zor.
Top atışı üç ayrı ses çıkarıyor:
Islık,
Patlama,
Uçan şarapneller.
Hepsi de eşit derecede korkutucu.”
Ardından da her şeye rağmen umudunu kaybetmediğini:
“Bu geçmeli, herkese kutlu günler diliyorum…” (AS)