Fotoğraf: Kazım Kızıl / Twitter
"Telefonum, kameram, bilgisayarım, hard disklerim, hafıza kartlarım, ses kayıt cihazım... Tüm ekipmanlarıma el koydular. Lakin biz anamızın karnından Sony A7 III'le, MacBook'la doğmadık. Şartlar zorlu, ekipmanlar kısıtlı, ama biz aynı biz işte... Burdayız! #EkipmanlarımıVerin"
Gazeteci Canan Coşkun ile birlikte geçen hafta Rabia Naz Vatan’ın şüpheli ölümünü araştırmak üzere gittiği Giresun Eynesil’de gözaltına alınan belgeselci Kazım Kızıl, tüm dijital materyallerine el konulmasıyla ilgili isyanını Twitter'da böyle dile getirdi. Kızıl'la birlikte Coşkun'un da ekipmanına el konuldu.
Kızıl ve Coşkun serbest bırakılmalarına rağmen henüz ekipmanları iade edilmedi. Bu uygulamanın kişisel bilgi ve belgelere el konulmasının yanı sıra "maddi" bir yönü de var. Bu malzemeler uzun süre devletin elinde kaldığı için gazeteciler yeniden telefon, bilgisayar, fotoğraf makinesi gibi dijital cihazları yeniden alması gerekiyor.
Kazım Kızıl da işte tam bu mağduriyeti tweet'inde dile getirdi.
Telefonum, kameram, bilgisayarım, hard disklerim, hafıza kartlarım, ses kayıt cihazım... Tüm ekipmanlarıma el koydular. Lakin biz anamızın karnından Sony A7 III’le, MacBook’la doğmadık. Şartlar zorlu, ekipmanlar kısıtlı, ama biz aynı biz işte... Burdayız! #EkipmanlarımıVerin pic.twitter.com/fG9owCiQsk
— Ka (@kazimkizil) November 18, 2019
TIKLAYIN - Gözaltına Alınanların El Konulan Dijital Cihazları Neden Geri Verilmiyor?
TIKLAYIN - "İmaj ve Kopyalama Yapılmadan Bilgisayarlara El Konulamaz"
Biz de konuyla ilgili olarak Canan Coşkun'u, daha önce defalarca gözaltına alınıp ekipmanına el konulan gazeteci Zeynep Kuray'ı, avukat Ömer Kavili'yi ve Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu'un aradık.
Herkes bu el konulmalarla gazetecilerin maddi ve manevi kayıplar yaşadığı ve tartışmasız bir hak ihlali olduğu konusunda hem fikir. Görüşler şöyle:
Canan Coşkun: Yeni bir telefon almak zorunda kaldım
“Cep telefonuma, bilgisayarıma ve taşınabilir modemime el koydular. Otel araması sırasında not defterime ya da diğer kişisel eşyalarına dokunulmamış. Sadece dijital aletleri almışlar.
"Gözaltındayken iki polis gelip bilgisayar ve telefonumun şifrelerini istedi. Şifreleri vermedik ama daha sonra sulh ceza hakimliğinden alınmış bir karar getirdiler. Kararda el konulan materyaller sıralanmıştı ve incelenmesi yönünde karar alındığı yazıyordu. ‘Sadece imajlarımı alacaksınız’ diye sordum. Eynesil’de bunu yapamayacaklarını söylediler. O nedenle cihazları Giresun Siber Suçlarla Mücadele Şubesi’ne göndereceklermiş.
“Serbest bırakıldıktan sonra yeni bir telefon almak zorunda kaldım. Ayrıca yeni bir sim kart çıkarttım ama karşılayacak gücüm olmadığı için yeni bir bilgisayar alamadım.
“Avukatım karara itiraz etti ama diğer örneklerde olduğu gibi cihazların tarafıma iade edileceğini düşünmüyorum. İade etseler bile ne zaman verecekler belli değil. Telefonumun içinde 5 bin kadar fotoğraf vardı. Kazayla bile olsa bu klasöre girilmesi benim özel hayatımı ihlal edecektir.
“Ayrıca bana yöneltilen suçlamaları çürütecek olan ses kaydının karatılıp karartılmadığı konusunda da endişeliyim. Çünkü benim gözetimimde olmadan telefonum açılıyor. Geçmişte Ergenekon soruşturmaları döneminde Mehmet Ali Çelebi’nin telefonuna sehven bir rehber yüklendiği iddia edilmişti. Bu nedenle emniyetin dijital materyaller üzerindeki işlemlerine kesinlikle güvenmiyorum.”
Zeynep Kuray: Bu aletleri tekrar alacak maddi gücüm yok
“Benim cihazlarıma bir buçuk senelik süreçte iki kere el konuldu. İlki hak savunularının yargılandığı Büyükada Davası’nın ilk duruşma gününde yani 25 Ekim 2017’de oldu. Gün boyu adliyede olmama rağmen akşam evim basılarak gözaltına alındım. Benimle birlikte dijital aletlerim de alındı.
“Avukatım emniyete geldiğinde 2014’de Kobane’deki olayları haberleştirmekte kullandığım fotoğraflar nedeniyle hakkımda şikayet olduğunu öğrendim.
“Fotoğrafları Facebook’ta yayınladığım için CİMER’e şikayet edilmişim. Basın savcısı dosyayı direk kapattı. Odasındayken eşyalarımın geri verilmesi için sözlü talimat verdi. Ama o gün bu gündür eşyalarım henüz iade edilmiş değil.
“Dijital aygıtlarım iade edilmediği için yeni bir telefon ve bilgisayar almak zorunda kaldım. Bu olay yaşandıktan yaklaşık bir buçuk yıl sonra Mayıs 2019’de sonra bu sefer açlık grevi yapan anneleri takip ederken Mısır Çarşısı’nda polis müdahalesiyle gözaltı oldu.
"Arkadaşım eski telefonunu bana verdi"
“Otobüse bindirildik, emniyete götürüldük, dört gün sonra da mahkemeye çıkartıldık. Denetimli serbestlikle bırakıldım. Eşyaları almaya aşağıya indiğimde cihazlarımı yine vermediler. Telefon ve bilgisayarımın yanı sıra fotoğraf makineme de el koymuşlar. Hafıza kartını daha önce almıştım ve boş makineyi bile vermediler. Bilgisayarımın ve telefonumun daha taksiti bitmemişti. Öylece adliyeden çıkmak zorunda kaldım.
“Avukatım Tamer Doğan sürekli başvuru yapıyor ama nafile. Zaten bir daha bu cihazları alacak gücüm olmadı. Sağ olsunlar bir arkadaşım yeni telefon almıştı. Eski telefonunu bana verdi. Başka bir arkadaşımın evinde kullanmadığı bir bilgisayar vardı. Emaneten onu aldım. Fotoğrafçı bir arkadaşım ödünç olarak kendi makinesini verdi. Şimdilik bu şekilde idare ediyorum.
“Yenilerini alamam, çünkü bu aletleri tekrar alacak maddi gücüm yok. Ben bunları bilerek yaptıklarını düşünüyorum. Bu ‘Sen tutuklanmadın madem, biz de senin eşyalarını rehin alırız’ demek. İşimi yapmamı engelliyorlar. Beni böyle cezalandırıyorlar.”
Avukat Ömer Kavili: İş yoğunluğunun arkasına sığınıyorlar
“Gazetecilerin cihazlarına el konulması gazeteciliği tatil etmektir. Gazetecilikte haber zamana karşı yarıştır. Haberci hukuksuzluğu bir an önce haber verme gayesi taşır. Gazetecinin topluma bir an önce haber ulaştırmasında olmazsa olmaz koşul olan elektronik iletişim araçları, gazeteciliğin bir parçasıdır.
“İflas Kanunu’na göre zanaatkarların zanaat ve mesleği için lüzumlu alet ve araçları haczedilemez. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 134. maddesine göre kural cihaza el koymak değildir. Kanunda hüküm açıktır. Cihaza el konulamaz. Bilgisayar kütüklerinin içindeki bilginin yedeklemesi yapılır.
“Bu yanlış uygulamayı her fırsatta eleştiriyorum. Gazeteciyim diyen gazetecilik görevini yapar. Yargıtay da bunu söylüyor. Ama bunlar şark kurnazlığı yaparak üniformalı eşkıyalık yapıyorlar. Yedekleme yapmayıp cihazlara el koyuyorlar. Sonrasında da iş yoğunluğunun arkasına sığınıyorlar. Yıllarca cihazları vermiyorlar.
“Çalışır vaziyette alınan eşyalar yıllar sonra bozuk olarak teslim ediyor. Ama teslim belgesine bir iki yazım kurnazlığıyla işin arasından sıyrılıyorlar. Bu yönüyle uygulama gazetecilik mesleğine korku salmaktan başka bir şey değildir.”
Önderoğlu: Yargı gazetecilerin de kamu görevi yürüttüklerini unutmamalı
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) Türkiye Temsilcisi ve bianet raportörü Erol Önderoğlu ise konuyla ilgili görüşlerini şu şekilde sıralıyor:
“RSF olarak izlediğimiz onlarca davada yargının işlem yaptığı gazetecilerin dijital materyallerine el konulmasına sıklıkla şahit oluyoruz. Haber kaynaklarının gizliliğini açıkça ihlal edebilecek tarzda ya da gazetecilerin kamu yararı gözetilerek hazırladığı haber verilerine el konulmalar yapıldığını görüyoruz, biliyoruz.
"Olayların güncelliğinin kalmadığı zamanlarda bile, cihazların çok uzun süreler emanette tutulduğuna veya dosya kapsamı içinde alıkonulduğuna tanıklık ediyoruz.
"Bu gazetecilik mesleğinin itibarsızlaştırılmasının yanı sıra gazeteciyi ve haber kaynaklarını tehlike altına atmak anlamına da gelir.
"Yargı yetkililerini ve emniyet güçlerinden haklarında işlem yaptıkları gazetecilerin savunma ve taleplerinin dikkate alınarak dijital cihazlarının kendilerine iade etmelerini ve gazetecilerin kendileri gibi kamu görevi yürüttüklerini unutmamalarını istiyoruz." (HA)