Amerika Birleşik Devletli (ABD) merkezli Freedom House örgütünden Dr. Karin Deutsch Karlekar bianet’in sorularını yanıtladı. Dr. Karlekar basın özgürlüğü konusunda dünya genelinde bir düşüş olduğunu, bu yönelimin son on yılda küçük ama düzenli adımlarla gerçekleştiğini söyledi.
Dr. Karlekar Türkiye’nin “Yarı Özgür” statüsünden “Özgür Değil” statüsüne düşüşünü de değerlendirerek, son bir yılda basın ve ifade özgürlüğü alanında Türkiye’de dramatik bir düşüş yaşandığına dikkat çekerek en büyük sorunun muhalif gazetecilere yönelik işten çıkarma politikasının olduğunu ifade etti.
"Basın özgürlüğündeki düşüş küresel"
Son raporunuzda basın özgürlüğünde dünya genelinde bir gerileme yaşandığını tespit etmiştiniz. Bunun nedenleri neler?
Özellikle geçtiğimiz yıl dünya genelinde bir düşüş yaşandı. Bunun birkaç nedeni vardı. İlki hükümetlerin gazetecilerin son dakika geçtiği haberleri kontrol etme çabası. Türkiye, Ukrayna, Mısır gibi pek çok ülkede protestolar, halk hareketleri, siyasi ve sivil çatışmalar yaşandı. Bu çatışmaları haberleştiren gazeteciler polis ya da sivillerden gelen saldırılara maruz kaldı.
Birkaç ülkede yabancı gazetecilere yönelik sınırlandırmalar vardı. Gazetecilere vize verilmedi, sınırdışı edildi ya da Mısır’da olduğu gibi tutuklanıp terörizmle suçlandı.
Üçüncü olaraksa hükümetlerin internet ve sosyal medyayı kontrol etme çabaları arttı. Özellikle geleneksel medyanın baskılandığı ülkelerde internet açık bir alan olarak önem taşıyor. Bu alanı kontrol için sınırlandırıcı yasalar, içeriğe yönelik müdahaleler yapıldı, bloggerlara yönelik sıkı önlemler alındı. Hükümetlerin yeni medyayı kontrol çabasının dünya genelinde yeni bir akım olduğunu söyleyebiliriz.
"Medya sahipliği ile yayınlara müdahale ediliyor"
Dördüncü olaraksa gazetecilere yönelik tutuklama, ve cinayetler bu düşüşün nedeni. Geçtiğimiz yıl en çok gazetecinin öldürüldüğü yıllardan biriydi.
Ayrıca, dünya genelinde medya sahipliğine yönelik ekonomik müdahaleler meydana geldi. Çoğu zaman şeffaf olmayan yöntemlerle el değiştiren medya sahipliği, aynı zamanda bazı ülkelerde açıkça hükümete yakın kişiler tarafından ele geçirildi. Bu şekilde yayına müdahale edildi. Bu durum da dünya geneline yayılmış endişe verici bir durum.
Peki bu düşüş bir anlık bir değişim mi, yoksa yapısal bir sorun mu?
Bu son on yıldır devam eden bir süreç. Arap Baharı’yla birlikte gelen açılımlar sayesinde bir yıllığına duraklasa da sonraki iki yılda bu düşüş devam etti.
Medyaya yönelik baskılar bu sürece “göstere göstere” yapılan yöntemlerden daha “çaktırmadan” yapılan baskılara dönüştü. Çünkü hükümetler çok fazla gazeteciyi hapsederlerse, ya da ülkelerinde gazeteci cinayetleri işlenirse bunun kötü bir reklam olacağını, dikkat çekeceğini öğrendi.
Dolayısıyla bu kontrol mekanizması medya sahipliğine müdahaleye, manipülasyona evrildi. Artık hükümetler internet içeriklerini sansürlemek yerine para verdikleri bloggerlarla, yorumcularla içeriğe müdahale ediyorlar.
"Türkiye'den en büyük sorun işten çıkarmalar"
Türkiye nasıl bir yıl geçirdi? Raporda Türkiye 15 yıl sonra yeniden statü düşerek “Özgür Olmayan” ülkeler arasında yer aldı. Bunun sebebi ne?
Geçtiğimiz yılda pek çok hapis gazeteci serbest bırakıldı. Bu iyi bir adım olmakla birlikte başka kontrol ve baskı yöntemleri devam etti.
Türkiye son beş yıldır düşüşteydi ama bu sene ciddi düşüşü ciddi bir ivme kazandı. Bunun bazı özgül sebepleri var.
Gezi protestolarında ana akım medyanın uyguladığı sansür, çok fazla gazetecinin yaralanması, onlarca gazetecinin bu haberleri yaptığı için işsiz kalması bunların başında geliyor. Ayrıca medya sahipliğinin el değiştirmesi, bazı yabancı ve yerel gazetecilere yönelik baskılar da buna ek olarak devam etti. Ancak kanaatimce en büyük sorun toplu işten çıkarmalar.
Bu olayların bazıları tekrar etmeyeceği için önümüzdeki yılda Türkiye’nin notunun biraz daha yükseleceğini söylemek mümkün. Ayrınca hapisteki gazetecilerin çoğunun serbest bırakılması da mutlaka bu notu yükseltecektir. Bu anlamda Türkiye seneye belki de yeniden “Yarı Özgür” ülkeler arasında olabilir.
Ama bunların yanında internet sansürü, yargı bağımsızlığına yönelik müdahaleler, ve medya sahipliğindeki değişim gibi yapısal sorunlar devam ediyor.
"Raporun tartışma yaratması olumlu"
Rapor yayınlandıktan sonra Türkiye’de çok ses getirdi. Bunların arasında Freedom House’a yönelik iddialar da yer aldı. Siz bu tepkiyi nasıl yorumluyorsunuz?
“Türkiye Kuzey Kore değil” dendi. Biz bunu biliyoruz, bu yüzden numaretik tablo mevcut. Türkiye ile Kuzey Kore aynı kategoride yer alıyor ama Türkiye o tablonun tepesinde, Kuzey Kore ise en sonunda.
Finansmanımızla ilgili pek çok haber yapıldı. Finansmanlarımızın hepsi internet sitemizde yer alıyor. Bu bağlamda bize sorulmadan, ya da sitemize dahi bakılmadan yapılan haberler üzücü. Ayrıca başkanımızın Yahudi olduğu yönünde haberler yapıldı. Ama başkanımızın rapora herhangi bir etkisi bulunmamaktadır. Raporu bianet gibi yerel ve uluslararası kaynaklardan topladığımız verilerle oluşturuyoruz.
Ama ilk defa bu kadar güçlü bir tepki aldık. Daha önce de bazı ülkeler sonuçlarımıza tepki göstermişti ancak ilk defa bir ülkenin Başbakan’ı bu konuda açıklama yaptı.
Bunu bir anlamda olumlu buluyoruz. Bu şekilde bir tartışma başlatmaktan memnunuz. Keza Çin ya da Kuzey Kore raporlarımız hakkında hiçbir tepki vermiyor. Tepki aslında önemsendiğinin göstergesi.
"Türkiye'de baskılar ABD toplumunu şaşırttı"
Gezi direnişinden önce de basın ve ifade özgürlüğü neredeyse tüm uluslararası raporlarda olumsuz olarak yer alıyordu. Ancak buna rağmen Amerika Birleşik Devletleri ile Türkiye yöneticileri dostluklarını ifade ediyordu. Ama Gezi’den beri durum değişti, hatta Twitter konusunda ABD eleştirel bir açıklama yaptı. Amerikan toplumu bu değişimi nasıl görüyor?
Protestolara yönelik baskıların pek çok insanı şaşırttığını düşünüyorum. Örneğin Soma’da hükümetin taziyelerini sunmak yerine protestoculara saldırması son derece sürprizdi. Çünkü bugüne kadar Türkiye gelişen, modernleşen Müslüman ülkesiydi. Hatta pek çokları için Orta Doğu için bir rol modeldi. Bazı sorunlar olmakla birlikte genel kanı Türkiye’nin doğru yolda ilerlediği yönündeydi bu sebeple uluslararası basına yansıyan bu olaylar pek çok kişiyi şaşırttı. Amerikan medyası da bu durumu yakından izledi. (EA)