CPE, Başbakan Dominique de Villepin hükümetinin zorlamasıyla parlamentodan geçirdiği 26 yaş altındakilere yönelik bir düzenleme. Amaç, işverenlerin bu kesime rahat iş vermesini sağlamak. Ama, bu düzenleme, işverene iki yıl boyunca çalışan elemanı hiçbir gerekçe göstermeden işten atma imkanı da sağlıyor.
Gençlerin bu yasaya karşıtlıkları üniversitelere ve liselere yayılmış vaziyette.
Hep birlikte sokakta
Geleceğinden endişeli gençler ve onlara destek olan çalışanlar (Unutmamak gerekir ki, "Contrat Nouvel Embauche-CNE" olarak bilinen Yeni İşe Alım Sözleşmesi de 26 yaşın üstündekiler için aynı şeyi getiriyor) ve anne babalar, hep birlikte 18 Mart'ta sokakları doldurdular.
Paris'te Denfert Rochereau'dan başlayan yaklaşık sekiz kilometrelik yürüyüş Nation Meydanı'nda tamamlanıyordu. Fakat yürüyüşe saat 14.30'da başlayan eylemcilerden ilk kesim Nation Meydanı'na vardığında diğer büyük kesim halen Denfert Rochereau'dan çıkmamıştı.
En son göstericiler Nation'da 20.30'da varabildiler. Ailelerin ve çalışanların yanlarında olması gençlerin gücünü artırıyor.
Şimdi de torununun hakları için yürüyor
France Inter radyosunun görüşlerine başvurduğu bir öğrenci şunları söylüyordu:
"Unutmayalım bugüne kadar her kuşak annesinden, babasından daha iyi kazanır ve yaşar haldeydi. Fakat bizim kuşağın hiç böyle bir şansı yok. Ve giderek daha çok sarsılan bir durumdayız."
Cumartesi günkü eylemde yürüyen ve yıllardır bütün bu tip mitinglere katılan Jacques şöyle konuşuyor: "Önce kendi haklarım için yürüdüm, sonra çocuklarımın hakları için. Şimdiyse torunumun hakları için yürüyorum."
Sharon Stone'dan da destek var
Bu arada Basic İnstinct- 2'nin (Temel İçgüdü- 2) tanıtımı için Paris'te olan Sharon Stone da gençlerin yanında olduğunu, onları anladığını ifade etti:
"Ben onların gösterilerinin sebebini anlıyorum. Sarışın olmama rağmen belki de sarışın olduğum için bir şeyler için savaşıyorum."
İşverenler yumuşuyor
Bu eylem sonrası Başbakan Villepin önce Pazartesi sabahı işverenlerle görüştü. İşverenler yasanın yumuşatılmasını iki yıllık gerekçesiz işten atılabilme döneminin bir yıla indirilmesini önerdiler.
Ayrıca, işten atılma durumunda gerekçe gösterilmesini kabul ettiler. Gençlerse Villepin'in davetine gitmediler.
Rektörlerin talebine de ret
Üniversite rektörleri de geçen hafta başında hükümetten bu yasayı altı ay erteleyip değişiklikler yapıldıktan sonra uygulanmasını istemişlerdi. Ancak hükümet onları duymazlıktan geldi.
Şu anda Fransa'nın 80 üniversitesinden 67'sinde grev tam veya kısmen sürüyor. Hatta, "gerici"likleriyle tanınan üniversiteler bile grevde.
Örneğin, Toulouse kentindeki Arsenal Üniversitesi 1968'de bile grev yapmamış ancak bu son grev kararı ikiye karşı üç oyla alınmış.
Üniversitelilerin çoğu şehir kökenli
Greve katılan üniversitelerin çoğunluğu şehir kökenli. Banliyöler parça parça katılsalar da çoğunluğu teşkil etmiyorlar.
Halbuki, bu yasa işsizlikten söz eden banliyö gençlerine daha çok dokunuyor. Kasım ayında bu yasayla daha iyi iş bulma şansları hiç yok.
Banliyö gençleri yasaya neden mesafeli?
Peki, bu olaya neden biraz uzaktan bakıyorlar?
Sosyologlara göre bu direniş banliyölerdeki Kasım hareketinin orta kesim ve küçük burjuva kesimdeki yeni bir ifade ediliş tarzı.
Köken aynı: Gençlik bütün ekonomik sıkıntıların ve eşitsizliklerin bedelini ödemekten bıkmış vaziyette.
İşsizler daha 26 olmadı
Yüzde 23'e varan işsizlik (banliyölerde yüzde 40) en çok 26 yaşın altındaki kesim. Kendilerini geçmiş kuşaklara göre daha az şanslı görüyorlar, ki bu pek de yanlış sayılmaz.
Yıllarca süren staj ve sömürülme dönemi yine bu kesimin günlük sıkıntılarından biri. Üstüne üstlük bir iş bulunca da garanti olmaması her an atılma riski güvensizlik ve eşitsizlik duygusunu giderek artırıyor.
Aynı şeyleri paylaşmalarına rağmen bu iki kesim banliyö gençliği ve üniversite gençliği birbirine karşı tedbirli.
1968'den uzak
Banliyölü genç üniversitelinin kendisine daha şanslı olduğunu düşünüyor. Üniversiteli ise banliyö gençliğinin gelip kendi gösterisin özel yöntemleriyle (araba yakmak gibi) bozmasını istemiyor.
Aslında iki tarafın da endişeleri birbirine çok yakın.
Yine sosyologlara göre, 1968'deki romantik eylemlerden çok uzağız. 1968 kuşağı üniversiteye binlerce girebilmiş bir kesim, işsizlik gibi bir sorunları hiç olmamış.
Daha sonraki genç kuşak ise kendini bölük pörçük hareketlerle ifade edebiliyor. Banliyölerdeki 1981 olayları ya da üniversite reformuna karşı olan 1986 hareketleri gibi.
Neden bu kriz?
Bu krizin temel sebeplerini ise şöyle açıklamak mümkün.
* İş dünyasında ne sendikalar ne de işverenler gençlerin entegrasyon ve iş güvencesi sorunlarını hiçbir zaman temel sorun kabul etmediler. Gençlerin çalışırken öğrenmeleri neredeyse mümkün değil.
* Okul sisteminde ise herkes okula yığıldı. Eğitim giderek uzadı ama okuldan çıkınca iş bulma sorununa çözüm bulunamadı.
Şu anda üniversiteyi bitiren iki gençten biri aldığı eğitimle hiç alakası olmayan bir iş yapmak zorunda kalıyor. Bu da kişisel ve kolektif olarak bir kayıp olarak kabul ediliyor.
1965'te yüzde 15 liseyi bitiriyordu, bugün bu oran yüzde 70. Fakat bazen lise diplomalı süpermarkette kasiyerlik yapıyor. Yani okulun vaatleriyle iş dünyasının gerçekliği birbirini tutmuyor.
* Okul süresinin uzaması kuşaklar arasındaki ilişkiyi etkiliyor, giderek iş dünyasına geç giren gençler özel hayatlarıyla ilgili karar vermekten çekinir, ayrı eve çıkmaktan, kısacası yaşamaktan çekinir hale geldiler.
26 yaşın altındaki bir genç bankayla ilişkisini ayarlayamıyor, ev bulmak için hale anne baba kefil oluyor vesaire. Bütün bunlar gençlerin erişkinliğe geçmelerine engel şeyler...
Kadınlarda ilk çocuk doğurma yaşı 27 şu anda. CPE ya da benzeri yasalarla bu yaşın daha da ileriye atlaması bekleniyor.
Bütün bu sorunların cevabını bulmadan gençliğin bugünkü istemlerine cevap vermek mümkün değil.
İlk önemli olay
Nation meydanında 18 mart cumartesi günü göstericilerin vardığı sıralarda (20:30) bir grup (göstericilerle ilişkisi olmayan) polise saldırdı ve taşlamaya başladı.
Bu olayı seyretmekte olan bir sendikacı görgü tanıklarının ifadesine göre polislerin saldırısına uğradı. Ve iyice dövüldükten sonra orada bırakıldı.
Görgü tanıklarının cankurtaran çağırmasıyla hastaneye kaldırılan 39 yaşındaki Cyril Ferez'in durumu ağırlığını koruyor, komada kalmaya devam ediyor.
Böylece ilk ağır kazaya yer veren olaylar gerek göstericiler gerekse polisi tedirgin ediyor.
Sorbon olayı
Bir grup öğrencinin Sorbon'u işgaline güvenlik güçleri göz yummadı. Sembolik değeri olan, 1968 ile özdeşleştirilen (daha çok polis ve hükümet tarafından) bu işgal çevik kuvvet saldırısıyla dışarıya atıldı.
Ayrıca Sorbon meydanı ve üniversite bu tarihten itibaren demir kepenkler altına alınıp, eğitime kapatıldı.
İktidarın bu sembolik yerin gençlerin elinde kalmasına hiç tahammülü yoktu.
Halbuki 67 üniversite işgal altında ama kimsenin umurunda değil. (ÇCŞ/NM)