Ev işçileri, İstanbul’da bir araya geldi.
Sorunların ve taleplerin konuşulduğu panelin ardından, Gündelikçilerin Forum Tiyatrosu sahne aldı. Etkinlik ev işçilerinin çeşitli konularda eğitim aldığı Süpürge Akademisi’nin sertifika töreniyle son buldu.
İmece Ev İşçileri Sendikası’nın düzenlediği “Ev İşçileri için İnsana Yakışır İş: Türkiye'de Ev İşçiliği, Talepler, Koşullar” başlıklı konferans Serpil Kemalbay’ın konuşmasıyla başladı.
Kemalbay, sendikanın İstanbul’da emekçi kadınların en yoğun ikamet ettiği Esenyurt’ta başlayan, İmece Kadınlar Kahvesi’nin açılması, ev işçilerini anlatan belgeseller çekilmesi, eğitim hakkını kullanamamış kadınlar için Hayat Okulu projesi ve iş cinayetlerine karşı düzenlenen eylemlerle devam eden macerasını aktardı.
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) C189 nolu sözleşmesinin kabul edildiği toplantıyı gösteren bir kısa film ve İmece Ev İşçileri Sendikası’nın hazırladığı kamu spotunun izlenmesinin ardından konuşmalara geçildi.
2006'dan bu yana ev işçilerinin mücadelesi
Uluslararası Ev İşçileri Federasyonu (IDWF) Avrupa Koordinatörü Karin Pape, ev işçilerinin işçi statüsüne sahip olduğu ülkelerde bile haklarının uygulanmadığına dikkat çekti, yani hakların kağıt üzerinde olduğunu ifade etti. Ev işçilerinin uluslararası mücadele tarihini anlattı.
İlk uluslararası ev işçileri konferansının 2006’da Amsterdam’da düzenlemesinin ardından, 2008’de ILO bu konuda bir düzenleme yapmayı gündemine aldı. 2010’da düzenlenen ILO toplantısına girecek her gruba ev işçileri de katıldı. Ve İLO C189 kabul edildi.
Bunun ardından ev işçilerini temsil edecek küresel federasyon kurma çalışmaları başladı. Uruguay’da düzenlenen toplantıyla Hindistan, Bangladeş, Nepal, Sri Lanka, Endonezya, Hong Kong, Kore ve Kamboçya’dan ev işçilerinin katılımıyla federasyon kuruldu.
Ardından Karayipler’de bölgesel ağ kurulurken, Jamaika’daki ev işçileri derneği sendikalaşarak bin 500 üyeye ulaştı. Latin Amerika’da ise ev işçileri 20. yüzyılın başından beri örgütleniyor.
"Ben işçiyim, bunu çok geç öğrendim"
Doç. Dr. Saniye Dedeoğlu toplumsal cinsiyetin ne olduğunu, kadınların eğitim ve istihdam oranlarını paylaştı.
İmece Sendikası kurucularından Yıldız Ay, ev işçisi olarak yaşadıklarını ve verdikleri mücadeleyi anlattı. 1992’de çalışmaya başlayan Ay, 1997’de garsonluk yaptığı işyeri yöneticisinden aldığı teklifte ev işçiliği yapmaya başladığını anlattı.
“Evde koşulları bu kadar ağır olacağını, sakat kalacağımı düşünmemiştim. ‘Ben de emekli olacağım, sigortamı yapın’ dediğimde de kapının önüne konuldum. Şu anda kendi evimle birlikte beş evin yükünü sırtımda taşıyorum. İşverenler bize baktığında biz onlar için sadece ‘kadın’ız, Ayşe, Fatma değiliz. ‘Kadın’derler, ‘evde kadın var’ derler. Ben işçiyim, bunu 2000’den sonra öğrendim.
“Biz şu anda üniversitelere gidip sorunlarımızı anlatıyoruz, doktora öğrencileri bizimle konuşup tez hazırlıyorlar. Yani okumadık ama o üniversitelere girdik.
“Dünyanın her tarafında sorunlarımız aynı. Ortak sorunlarımız olduğundan birleşmemiz, bunun için de örgütlenmemiz lazım.”
"Sigortasız da olsanız, iş kazasını SGK öder"
Emekli iş müfettişi Doğan Keskin, ev işleri ve ev işçisinin yasalardaki tanımlarını ele aldı; iş sağlığı ve güvenliği açısından yasal olarak nasıl kapsam dışında burakıldıklarını anlattı.
“Özellikle sanayi ve ticarette olmayan işlerin varlığını anlatabilmesi görünürlükle orantılı oluyor. Eğer görünürlüğü varsa, yasalara da yansıyor.
“Türkiye’de yasalarda ev hizmetleri tabiri geçiyor ama tanımı yok. Ev işçilerine hiç değinilmiyor. Ev işçileri sadece Gelir Vergisi Kanunu’nda geçiyor, bu da ev işçilerinden vergi alınıp alınmayacağına karar vermek için.
“Borçlar Kanunu’na (hizmet akdinin kurulması, sona ermesi gibi hükümlerde) göre ev işçisi de işçidir ancak İş Kanunu’na alınmamışlardır.
“Derli toplu ev işçisi tanımını ILO C189’da görüyoruz ama Türkiye henüz bunu imzalamadığı için ulusal mevzuatımıza yansımıyor.”
Keskin, ev işlerinde çalışan işçilerin sigortasız olsalar bile bir iş kazası geçirdiklerinde tüm sosyal güvenlik hizmetlerinden faydalanabileceğini anlattı.
“Ev işçiliği riskli bir iş, iş kazaları yaşanıyor. Hatta bu iş kazası sonucunda ölenler oluyor. Ancak bu iş kolu yasadışı bırakıldığı için işverenler, bir iş kazası gerçekleşene kadar hiçbir yükümlülüklerini yerine getirme gibi bir pratiğe girmiyorlar.
“İş kazası ve meslek hastalıklarını tanımlayan kanunlar Sosyal Sigortalar Kanunu ve İş Sağlığı Kanunu. Ev işçilerinin kısmi süreli sigortalanma hakkı olduğuna göre, sigortalanmamış olması, iş kazası geçirdiğinde bunun sigortadan karşılanmayacağı anlamına gelmez. Bir işçi bir gün bile sigorta primi yatırmamış olsa bile, o andan itibaren sigortasız herhangi bir işçi gibi muamele görür ve SGK tarafından tüm hizmetleri karşılanmak zorundadır.” (ÇT)