Sanık polislerin katıldığı duruşma, davacı tarafın yokluğunda görüldü; dava eksik evrakların tamamlanması için 19 Aralık'a ertelendi. İstanbul'dan davayı izlemek için gelen hak savunucuları ve avukatlar Eskişehir'e alınmadı.
Duruşmaya katılmak üzere Eskişehir'e giden müdahil avukatlar, Diyarbakır İnsan Hakları Derneği (İHD) Başkanı Selahattin Demirtaş, Diyarbakır Barosu Başkan Yardımcısı Tahir Elçi ve İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Başkanı Yusuf Alataş, gelişmeleri bianet'e değerlendirdi.
Eskişehir'e girişten duruşma salonuna kadar her aşamada baskıyla karşılaştıklarını anlatan avukatlar, Adalet Bakanlığı'nın güvenlik gerekçesiyle Eskişehir'e naklettiği davanın yeniden Mardin'e alınmasını talep edecekler.
Demirtaş: Doğrudan AİHM'ye gitme ihtimali var
Avukatlar, Eskişehir'de "ne adil yargılama olanağının olduğunu, ne de kendileri için güvenliğin bulunduğunu" söyledi.
Demirtaş, durumu değerlendireceklerini, davayı doğrudan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) götürme ihtimalinin olduğunu söyledi:
"Yaşanan baskı ve uygulamalar, yalnızca uluslararası sözleşmelere değil, öncelikle iç hukuktaki Ceza Muhakemeleri Kanunu'na (CMK), Türk Ceza Kanunu'na (TCK) ve Anayasa'ya aykırı. CMK gereği duruşmalar alenidir; isteyen herkes gelip izleyebilir.
"Durumu değerlendireceğiz; davanın sağlıklı yürüyeceğine ilişkin kanaatimiz oluşmazsa, 'etkili başvuru yolu yoktur' diyerek AİHM'ye doğrudan başvurabiliriz."
Yusuf Alataş, da "Güvenlik önlemleri davanın izlenmemesi için baskı aracı olarak kullanılıyor. Dava mağdur yakınları ve müdahiller açısından gizli yürütülüyor, adil yargılama ilkesi ihlal ediliyor" dedi.
Elçi: Eskişehir'de sanki sıkıyönetim ilan edilmişti
Avukatların verdiği bilgiye göre, Eskişehir'e girişten itibaren baskı yaşandı.
Duruşma öncesi Eskişehir'de olağanüstü güvenlik önlemleri alındığını, kentin her yerinde polis panzeri ve barikatları bulunduğunu ifade eden Elçi, "Eskişehir'de sanki sıkıyönetim ilan edilmişti. Sıkı bir kontrolden geçerek adliyeye ulaşabildik" dedi.
Demirtaş da duruşma salonuna ulaşana kadar yaşadıklarını şöyle anlattı:
"Eskişehir'e daha girişte, şehre 10 km kala, bütün girişlerde polis barikatları vardı. Kimlik kontrolü yapıldı. Sadece avukatların girişine izin veriliyordu.
"Avukatlar olarak adliyeye ulaştığımızda, adliyenin etrafında da polis barikatları vardı. 4 polis barikatından geçtikten sonra adliyeye girebildik. Bunlarda da yine yalnızca avukatlara izin verildi.
İstanbul'dan gelen -30 avukat dahil olmak üzere- toplam 45 kişi, Eskişehir girişinde kaldılar. Tek bir otobüste oldukları için fiili olarak gelme olanakları ortadan kaldırıldı."
Demirtaş: Duruşma salonunda psikolojik baskı vardı
Avukatlar, duruşma salonunda da psikolojik baskı yaşadıklarını anlattı.
Elçi, "Müdahil vekilleri olarak duruşmaya girdik. Duruşmanın özel olarak getirilmiş sanık yakınlarının, fiilen bunun engellendiğini gördük" dedi.
Demirtaş da, "Salonda 20 avukattık. Duruşma salonuna girdiğimizde, çok sayıda, 'sanık yakını' adı altındaki sivil polisin içeride oturduğunu gördük. Salonda dağınık bir şekilde, iki üç koltuk işgal ederek oturuyorlardı" dedi.
Elçiyse, bu durumun duruşma tutanağına geçirildiğini söyledi:
"Duruşma salonuna girdiğimizde, karşı tarafın organize ettiği bir durumla karşılaştık. Oturulacak yerlerin yüzde 90'ı sanık yakını ile doluydu. Bu durumu mahkeme başkanına ilettik. Mahkeme başkanı salona dönerek salonda müdahil tarafından kimse olup olmadığını sordu. Müdahil tarafından kimse yoktu; talebimiz üzerine hakim bunu tutanağa geçirdi."
Elçi ve Demirtaş, mahkeme başkanı ve savcının kendilerine karşı hakaretvari sert bir tutum takındıklarına da dikkat çekti.
"Savcı daha ilk dakikalardan itibaren bize yönelik baskı kurmaya çalıştı" diyen Demirtaş, duruşma girişinde yaşanan tartışmayı şöyle aktardı:
"Mahkeme başkanı, genç bir arkadaşa, 'Elini cebinden çıkar' dedi. O da 'Yanılıyorsunuz, elim cebimde değil' dedi. Başka bir avukat arkadaşımız, 'Eli cebinde olsa ne olacak; neden müdahale ediyorsunuz, usule aykırı mı' dedi. Bunun üzerine savcı 'Sen neden karışıyorsun, başkan seninle mi konuşuyor' dedi."
Müdahil avukatlar duruşmayı terk etti
Selahattin Demirtaş, "Savunma hakkımız ihlal edilmiş oldu. Duruşma, fiili olarak kapalı, adil olmayan bir şekilde yürütüldü" dedi ve ekledi:
"Bu şartlar altında adil bir yargılama yapılamayacağını, görevimizi yapamayacağımızı söyleyerek ayrıldık. Uğur Kaymaz'ın iki amcası da dışarı çıktı. Davacı taraftan kimse kalmadı. Zaten salona da kimse alınmamıştı dinleyici olarak."
Müdahil avukatlar adına söz alan Tahir Elçi, duruşmayı terk etme sürecini de şöyle anlattı:
"Mahkeme heyetine, duruşma öncesi fiziki ve manevi baskı altında olduğumuzu belirterek, duruşmanın fiilen gizli yapılmaya çalışıldığını ve buna son verilmesini istedik.
"Ayrıca İstanbul'dan gelen arkadaşlarımızın kente alınmasını talep ettik. Bunların karşılanmaması durumunda duruşmaya devam edemeyeceğimizi belirterek mahkeme salonunu terk ettik. Bir süre adliyede bekledik. Yetkililer bir açıklama yapmadı. Biz de daha sonra Eskişehir'e alınmayan arkadaşlarımızı ziyarete gittik ve onları tekrar İstanbul'a yolcu ettik. Yetkililerle İstanbul'dan gelenlerin alınmasıyla ilgili yaptığımız görüşmelerde, aralarında sivillerin bulunduğu için kente alınmalarına izin verilmediği belirtildi."
Önemli kanıt kayıtlara geçti
Demirtaş, müdahil avukatların davayla ilgili önemli bir delil olarak gördükleri, öldürülen Ahmet Kaymaz'ın belinde olduğunu iddia edilen Kalaşnikof kemerinde (kütüklük) mermi izinin bulunmadığının da kayıtlara geçtiğini söyledi.
Müdahil avukatlar, Ahmet Kaymaz'ın vücuduna pantolon kemeri hizasından iki merminin girdiğini, dolayısıyla aynı mermi izlerinin kütüklükte de bulunması gerektiğini öne sürüyorlar.
Demirtaş, "Bu kütüklükte de aynı iki merminin izinin olması gerekiyor. Oysa kütüklükte hiç mermi deliği yok. Bu da o kütüklük denen şeyin sonradan Ahmet Kaymaz'ın yanına bırakıldığının açık bir delili. Bunu biz zaten kriminal laboratuarda da tespit ettirmiştik" dedi.
Sanık avukatları: Amaç şov yapmak
Sanık avukatlarından Veysel Güler ise, müdahil avukatların yaptığı açıklamalara katılmadıklarını belirterek, ilk duruşmanın görüldüğü Mardin'de terör örgütü PKK sempatizanlarınca tehdit edildiklerini ve can güvenlikleri olmadığı için 2 gün kenti terk edemediklerini söyledi.
Müdahil avukatların asıl amacının "adeta siyasi şova dönüştürdükleri davayı AİHM'e götürüp, maddi ve manevi tazminat kazanmak" olduğunu iddia eden Güler, "Bu dava aracılığıyla Türk-Kürt çatışması çıkarılmak istenmektedir. Terör örgütü elebaşına buradan mesaj verilmek istenmektedir" dedi.
"Ahmet Kaymaz ve oğlu Uğur Kaymaz'ın PKK üyesi" olduğunu iddia eden Güler, olayın meydana geldiği Ahmet Kaymaz'ın evinden kaçan "Kebat" kod adlı Nusret Bali'nin Mart 2005'te güvenlik güçleriyle girdiği silahlı çatışmada ölü olarak ele geçirildiğini savundu.
Polis 12 kişiyi gözaltına aldı
Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşma öncesi olay çıktı. Duruşmayı izlemek isteyen Halk Evleri ve Gençlik Derneği üyelerine müdahale eden polis 12 kişiyi gözaltına aldı.
Duruşma öncesi, yoğun güvenlik önlemi alınan adliyenin çevresindeki Vardar İş Merkezi önüne gelen Halk Evleri ve Gençlik Derneği üyeleri, kontrol noktasında polise duruşmayı izlemek istediklerini söyledi.
Polis grubun Adliye'ye geçmelerine izin vermedi. Grubun davayı izlemek isteğini yinelemesi üzerine polis gruba müdahale etti; 12 kişiyi gözaltına aldı. Olayları izleyen çevredeki bir grup, polisin müdahale ettiği gruba tepki göstererek, tartakladı.
Vali Çalışıcı: "Davayı izlemek isteyenlerin amacı provokasyon"
Eskişehir Valiliği, duruşma öncesi, kentte toplantı, gösteri yürüyüşü, basın açıklaması ve benzeri faaliyetleri yasakladı.
Emniyet Müdürlüğü de kent dışından davayı izlemek üzere Eskişehir'e gelecek olanların kesinlikle kent merkezine sokulmayacağını ifade etti.
Bu arada emniyet personelinin izinlerinin kaldırıldığı ve kente dışarıdan takviye polis ekipleri getirileceği belirtildi.
Valilikten dün yapılan yazılı açıklamada, yasaklamaların "duruşma günü herhangi bir kötü olayın meydana gelmesini önlemek, milli güvenlik ve kamu düzeninin, genel sağlık ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve hürriyetlerin korunması ile mahkemenin huzur ve güven içinde geçmesi için" yapıldığı söylendi.
Evrensel gazetesinin haberine göre, Eskişehir Valisi Kadir Çalışıcı, yasaklamaları savunarak "toplumun düzenini bozucu ve topluma zarar verecek hareketleri" engellemek istediklerini savundu.
Çalışıcı davayı izlemek isteyenlerin amacının provokasyon yaratmak olduğunu iddia ederek "Ben bu davanın çok konuşulmasını da istemiyorum. Çünkü bu dava normal bir davadır. Kendimiz önemli hale getiriyoruz. Bazıları bu davaya olağanüstü baktırmak istiyor. Bizi oyuna getirmek istiyorlar. Oyuna germeyelim. Vatandaşın her yere seyahat özgürlüğü var. Seyahat Özgürlüğü Anayasa ile güvence altındadır. Ama kamu malını ve düzenini bozmamak şartıyla" dedi.
Dava güvenlik gerekçesiyle Eskişehir alınmıştı
12 yaşındaki Uğur Kaymaz ve baba Ahmet Kaymaz 21 Kasım 2004 tarihinde Mardin Kızıltepe'de, polisler tarafından "yasadışı örgüt üyelerine operasyon" gerekçesiyle öldürülmüştü.
Kaymazları öldürmekle suçlanan 4 polisin yargılandığı dava, güvenlik gerekçesiyle Mardin'den Eskişehir'e nakledilmişti.
Eskişehir'deki 20 Temmuz'da görülen ilk duruşmada mahkeme 4 polis hakkındaki tutuklama istemini reddetmişti. Duruşma salonunun yetersizliği nedeniyle bina dışında kalan izleyicilere, Ülkü Ocakları üyesi bir grup saldırmıştı. (KÖ/TK)
* Kaymazlar davasıyla ilgili bianet haberlerinin listesi için tıklayın.