*Fotoğraf galerisi için tıklayınız.
Ermenistan'da halk ve siyasiler, 24 Nisan'a odaklandıklarından Türkiye ile ilişkiler hassas bir terazide duruyor. Ermenistan'da dış siyaset değişmez bir kanun gibi "soykırım" üzerinden yürütülürken, Ermeni gençliği için soykırım konusu bir "baş ağrısı".
Ermenistan'da gençlerin gündeminde soykırımdan çok Sovyetlerin dağılmasının ardından ortaya çıkan ve dünyayı alt üst eden kriz ile derinleşen işsizlik yer alıyor. Buna karşın Ermenistan devlet istatistiklerinde işsizlik rakamları gerçekte olduğundan düşük görünüyor.
Bunun bir nedeni işsizlerin büyük bir bölümünün çalışmak için ülke dışına çıkmış olmaları, ikinci nedeni de çalışanların kayıt altına alınmaması. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "kaçak Ermeniler" diye adlandırdıkları, ülke dışına çıkıp "en yakın ülke" Türkiye'ye gelenlerden.
Erivan'da son dönemde şehrin dışına diaspora ve ülkenin zenginleri için görkemli villalar inşa ediliyor. Diaspora, ülkedeki işsizliğin giderilmesine yönelik yatırımlar yapmaktan ise kaçınıyor.
Ülkede Türkiye algısı ve ikili ilişkiler paralelinde ekonomik sorunlar üzerine sorularımızı yönelttiğimiz akademisyen, öğrenci, sivil toplum örgütü temsilcisi ve esnaftan farklı yanıtlar aldık.
"Soykırımı biz değil diaspora gündeme getiriyor"
Erivan Devlet Üniversitesi araştırma görevlilerinden Hayk Koçaryan şunları anlatıyor:
"Bütün gün oturup soykırım konusunda konuşmuyoruz. Bunu gündemde tutanlar yurtdışında bulunan Ermeni lobileri. İki ülke ilişkisinin hükümetler üzerinden çözüme ulaşacağına inanmıyorum. Bu iki ülkenin sıradan vatandaşlarının, sivil toplum örgütlerinin girişimiyle başarılabilir ancak. Örneğin; birçok Türk işadamı Ermenistan'a iş yapmaya geliyorlar ve dostluklar kuruluyor. Bu tür sivil girişimler sayesinde tarihten gelen ancak şimdilerde unutulan ilişkiler yeniden tohumlanıyor."
"Biz kavga etmiyoruz, onlar ediyorlar"
Erivan'ın merkezinde bulunan Real Armenian Food adlı restoranın sahibi Artush Babayan, Sovyetlerin ardından yeni yeni oturtulmaya çalışılan pazar ekonomisinden duyduğu rahatsızlığı dile getiriyor.
Sovyet dönemini "İnsanlar insan gibi yaşıyordu. Şimdi gençler hep işsiz" diye anlatıyor Babayan.
Babayan'ın avukat oğlu Gurik ise babasını gülümseyerek dinliyor ve ekliyor: "Sovyet rejiminde yaşayan herkes böyle söylüyor. Ama şu anda bizim için her şey yeni sayılır ve biz çok memnunuz."
Artush Babayan, Türkiye ve Ermenistan arasında bitmek bilmeyen tartışmalar nedeniyle siyasilere kızgın:
"Biz halklar kavga etmiyoruz. Onlar ediyor. Zaten siyasilerin ekmek yediği tek konu bu tartışmalar. Türkleri sevmeyenler Türkiye'ye bir kere gitsinler. Ondan sonra anlayacaklar. Çok Türk dostum var ve onları çok seviyorum."
Onu en çok üzen ise ne siyasi tartışmalar ne de başka bir şey: "En çok Hrant Dink'in öldürülmesine üzüldüm. Keşke yapmasalardı."
Konuşmamızın sonunda Babayan bana ısrarla Ararat'ı göstermek istiyor; bu diğer tüm Ermenistanlılar'da olduğu gibi onun için de bir övünç gibi.
"Kadınların çoğu Türkiye'ye gitti"
İsmini vermekten çekinen Ermeni bir tarihçi ise babasının Sovyet döneminde eski bir diplomat olduğunu anlatarak başlıyor sözlerine:
"Sovyet rejimi, rüşvet rejimiydi. Üniversitede bile rüşvet dönüyordu. Evimize bir günde kolilerce para gelirdi ve bunlar birkaç bürokrat ve diplomat arasında paylaşılırdı. Sistem değişti, en azından şimdi temiz para kazanıyoruz.
Ancak yeni sistem tam oturmadığından işsizlik nedeniyle birçok insan çalışmaya başka ülkelere gidiyor. Özellikle de erkekler...
Burada bir erkeğe neredeyse 10 kadın düşüyor. Kadınların çoğu eş ve iş bulamadıklarından Türkiye'ye gitti. Şu anda hayat kadını ya da çocuk bakıcısı olarak İstanbul'da, Trabzon'da, Erzurum'da ve Antalya'da çalışan 30 bine yakın Ermeni genç kadın var ne yazık ki."
"Amerika İran'ı vurursa..."
Sınır kapısının açılmasıyla kapanmasının bir olacağını anlatan tarihçi, soykırım iddialarının süreceğini ve ne zaman ikili ilişkide bir sorun patlak verirse o zaman sınırın tekrar kapatılacağını söylüyor. Sınırın açılması ile nelerin değişeceği sorusuna ise şöyle yanıt veriyor:
"Sınır açılırsa Iğdır'a, Ağrı'ya ve Kars'a en yakın hastane burada olacak. Örneğin kalp ameliyatları burada 2 bin dolar gibi az bir paraya yapılıyor. O yüzden Erivan'a yakın Türkiye'deki şehirlerden insanlar buraya tedavi olmaya gelecek.
Sınırın açılması Türkiye'ye hiçbir yarar getirmez. Yalnızca örneğin Iğdır'dan getirilen bir mal İstanbul'dan Ermenistan'a geleceğine Iğdır'dan direk Ermenistan'a gelebilecek ve böylece Türk firmaları için nakliyat ucuzlamış olacak.
Eğer ileride Amerika İran'ı vurursa İranlılar Ermenistan'a kaçacak. Ama o zaman da güvenlik nedeniyle Ermenistan İran sınırını kapatacak. O yüzden Türkiye, Ermenistan'ın dünyaya açılabilmesi için Gürcistan'dan sonraki üçüncü alternatifi.
Sınır kapısının açılmasıyla birlikte Van'dan Ermenistan'a uyuşturucu da gelecektir. İleride Ermenistan'da da uyuşturucu baronları çıkabilir."
"Soykırım konusunu unutmak istiyorum ama nasıl?"
Amerikan tarzı döşenmiş bir bar görüntüsündeki Rock Bar'ın işletmecisi Havout Arabian ise birçok gencin aksine sınırların açılmasına karşı olduğunu söylüyor. Nedeni ise temel bir korkudan ileri geliyor:
"Biz küçük bir ülkeyiz. Sınırlarımız açıldığı zaman dilimiz ve kültürümüz yok olabilir."
Soyadının Osmanlı döneminde Hamidiye Alaylarına karşı savaşmış Arap kökenli dedesinden geldiğini anlatan Arabian, soykırım konusundaki düşüncelerini ise şu sözlerle paylaşıyor:
"Ben de soykırım konusunu unutmak istiyorum. Ama nasıl? Bu bize ilkokulda öğretilmeye başlanıyor daha sonra büyüklerimiz bize bazı hikâyeler anlatıyorlar. Biz böyle büyüdük. Yaşananlardan Osmanlı devletini sorumlu tutuyorum şimdiki Türkiye Cumhuriyetini değil. Neden Osmanlının suçunu savunuyorlar? Biz küçük bir ülkeyiz. Bizden mi korkuyorlar. Onu da anlamıyorum."
Elinde dedesine ait, Osmanlı sınırlarında yer alan toprakların tapuları olduğunu söyleyen Arabian'ın, mirasına sahip çıkmak istediğini söylemesi ise yanımızdaki diğer Ermeni gençlerin gülüşmesine neden oluyor.
"Türkiye, AB'ye katılabilsin"
Henaket adlı gençlik örgütünün başkanı Sergey Chamanian, Ermenistan'ın krizden ne derece etkilendiğine ve gençlerin artan işsizlik sorunuyla nasıl mücadele ettiklerine dair sorularımı yanıtlarken, bütün istatistikleri reddediyor.
Amerika ve Rusya'daki diasporanın ülkeye büyük yatırımlarda bulunduğunu anlatan Sergey, özellikle son iki üç yıl içinde ekonominin önemli düzeyde büyüdüğünü söylüyor.
Müslüman ülkelerin merkezinde bir Hıristiyan ülkesi olan Ermenistan'ın, komşularıyla yaşadığı sorunun din farklılığından kaynaklanmadığını belirten Sergey, bu noktada Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne (AB) üye olmasının önemine işaret ediyor:
"Türkiye, AB ülkesi olmalı. Böylece Avrupa'daki diaspora ile ilişkiler soğukkanlı bir zemine oturabilir ve ikili ilişkilerin gelişimi açısından olumlu sonuçlar doğurabilir. Türkiye, İran gibi kapalı bir toplum değil. İran ile sınırlarımız açık ama ülkenin siyasi rejiminin kapalı olmasından dolayı ilişkilerimiz de bir yerde 'kapalı'. Kara sınırının açılması da ülkelerin ekonomisine katkı sağlayacaktır. Bunu ortak geleceğimiz için de önemli bir adım olarak görmeliyiz."
"Dink'in katli yüzünden Türkiye'ye tavır almak saçma"
AGOS gazetesi yazarı Hrant Dink'in öldürülmesinin ardından ülkeye söylendiği gibi bir göç yaşamadıklarını belirten Chamanian, "Hrant Dink'in katledilmesinden yalnızca birkaç radikal terörist sorumlu. Bütün Türklerin bundan suçlanması çok saçma. Her ulusta ne yazık ki böyle insanlar bulunuyor" diyor.
"Taşnaksutyan merkeze kaydı"
Milliyetçi çizgisiyle tanınan Taşnaksutyan partisinin de merkeze doğru yaklaştığını anlatan Chamanian, Türkiye ile diyalogdan yana tutum izlediğini söylüyor:
"Taşnaksutyan soykırım konusunda sert açıklamaları sürdürüyor olabilir ama bu konu bizim için politik değil duygusal bir konu aslında. Acılarımızı unutamayız ama yeni bir sayfa açmaya da hazırız. İki ülke arasında ziyaretlerin bile yanlış algıları ortadan kaldırabileceğine inanıyorum. Sonuçta 'en kötü barış bile en iyi savaştan iyidir."
"İki ülke arasında bir pazarlık söz konusu"
"Sokakta Türkiye ve Ermenistan arasındaki en önemli problemi sorsanız size soykırım olduğunu söylerler. Ancak gerçek farklı" diyen akademisyen Tigran Matosyan, sözlerini şöyle sürdürüyor:
"Türkiye için de Dağlık Karabağ 'sözde soykırım'dan daha önemli bir problem. İki ülkenin masaya yatırmak istediği sorunlar ayrı. Bu nedenle bir pazarlık söz konusu. Ön koşul olarak sunulan konular farklı olduğu için iki ülke arasında daimi bir anlaşma sağlanamıyor.
Türkiye'nin sözde soykırımı tanımamasını ileride ikinci bir tehditle karşı karşıya kalacaklarının kanıtı olarak gören bir kesim var Ermenistan'da. Ancak aslında halkın en çok istediği kara sınırının açılması. Kara sınırının açılmasını ekonomik açıdan savunmasam da tarihi zenginliklerini paylaşmak açısından iki ülkeyi de geliştirecek."
Sınırın açılmasına neden karşı olduğuna ise Matosyan, şu sözlerle açıklık getiriyor:
"Sınır açıldığında kazananlar ve kaybedenler olacak. Sınır açılırsa çok ucuz mallar Ermenistan pazarına girebilir ve bu da Ermeni üreticilerini zor durumda bırakabilir."
"İstanbul'a ilk geldiğimizde öldürülmekten korkuyorduk"
İstanbul'dan aldıkları nazar boncuklu çay bardaklarıyla servis yaparken, İstanbul'a ilk gittiklerinde öldürülmekten korktuklarını gülerek anlatan Sevak Karamyan da Türk basınında daha çok Taşnaksutyan partisinin açıklamalarına yer verildiğine dikkat çekerek, yanlış bilgilendirmenin burada başladığını söylüyor:
"Türkiye- Ermeni ilişkileri açısından Taşnaksutyan partisinin sesi daha çok çıkıyor. Ancak Ermeni toplumu arasında bu partinin aldığı oy oranı belli. Söz konusu partinin toplumda bir karşılığı yok bile."
"4 milyonluk nüfusa 100'ü aşkın siyasi parti"
Üçüncü kuşağın, artık soykırım konusunda konuşmak istemediğini söyleyen Karamyan, ülke nüfusunun 4 milyon civarında olmasına karşın ülkede 100'ün üzerinde siyasi parti olduğunu, ancak gençlerin apolitikleştiğini anlatıyor.
Obama'nın seçilmeden önce Ermeni lobilerine verdiği soykırımı tanıma sözünün gerçekleşmeyeceğini düşündüğünü, Ermeni lobilerinin 24 Nisan'ı boşuna beklediklerini söyleyen Karamyan, bunu şu sözlerle açıklıyor:
"Çünkü bu Türkiye ile ilişkilerin bozulması anlamına gelir ve ABD bunu göze alamaz."
Ermeni gençlerin daha çok özel sektöre ve uluslar arası organizasyonlara yöneldiklerini ifade eden Karamyan, şunları söylüyor:
"Ailelerimiz Sovyet rejiminde devlet için çalışıyorlardı. Ancak Sovyet rejiminin dağılmasının ardından bu fabrikalar da kapandı ve herkes işsiz kaldı. Çünkü bir materyal üretileceği zaman yalnızca örneğin Ermenistan'da tek bir parça üretiliyordu ve Rusya'ya gönderiliyordu. Tek bir parçanın üretimini yalnızca siz yapamıyordunuz. Ford sistemi gibi."
Karamyan, Türkiye'ye dair bildiklerini sıralarken Orhan Pamuk, Nazım Hikmet, Tarkan, Hasan Şaş'ın isimlerini sayıyor; Ermenistan'ın ünlü bira markası Kilikia'nın adının da Türkiye'deki Kilikya bölgesinden geldiğini anlatıyor.
"Ermeni gençler özgür olmak istiyor"
Erivan'da bir gece kulübünde farklı ülkelerden gelen gazetecilerle Ermenistan'ı ve Türkiye'yi konuşuyoruz. Onlar da sorunları içki masasında çözmeye alışık...
Ermeni asıllı İngiliz vatandaşı gazeteci Onnik Krikorian, iki ülke ilişkilerine dair optimist bakışını gülerek paylaşıyor:
"Bu sorunu çözecek kadar kalabalık ve uluslar arası bir masayız."
"Soykırım" kelimesinin 1915 olaylarını yansıtıp yansıtmadığına dair ciddi şüpheleri olduğunu belirten Krikorian, Ermeni gençlerinin bir kısmı için soykırım meselesinin bir baş ağrısı olduğunu söylüyor: "Özgür olmak ve artık bunları düşünmek istemiyorlar."
Barda çalan birkaç Ermeni şarkısının müzikleri, marşı andırıyor. Belki de bu nedenle gençler daha çok Amerikan müziklerini dinliyorlar. Sovyet rejimi bitmiş olsa da bazı Sovyet gelenekleri miras kalmış, çoğu özellikle votkaya dair: "Karşınızdakine güvenmek için votka içmeden kimseyle konuşmayın."
"Kimsenin hakemliğine ihtiyacımız yok"
Uluslar arası İlişkiler bölümü yüksek lisans öğrencisi Ani Grigoryan; Türkiye'nin hiçbir zaman soykırımı tanımayacağına inandığını belirterek, "Kabul etmek için Dağlık Karabağ şartını ortaya koyacak" diyor.
Grigoryan, soykırım konusunun kendileri için "tarihi" değil, "sosyolojik bir sorun" olduğunun da altını çiziyor:
"Diğer ülkeleri araya sokmadan da iki ülke kendi sorunlarını çözebilir. İki ülke halkı arasında önemli bir sorun görmüyorum. Yalnızca siyasiler boyutunda tartışmalı büyük bir problem var. Burada insanlar soykırımın önkoşulsuz kabul edilmesini istiyorlar. Özür diliyorum kampanyası, sanıldığı gibi burada büyük bir yankı yaratmadı. Diasporadakilerin bu konunun muhatabı olması biraz da kendi ülkelerinden uzakta yaşamalarından, duygusal ve nostaljik nedenlerle bu soruna sahip çıkmalarından. İki ülke arasında ciddi bir yanlış bilgilendirme olduğunu düşünüyorum. Bu da yanlış algılamalara neden oluyor. Ermeni problemi ile ilgili yalnızca Ermeni lobileri konuşuyor. İki ülke meselesini onların hakemliği olmadan çözebilir. Kimsenin hakemliğine ihtiyacımız yok."
"Gençler, Amerikan kültürüyle büyüyor"
Bir kafede garson olarak çalışan Avi Kalutsyan, Ermeni gençlerinin değişen tarzları üzerine şunları anlatıyor:
"10 yıl önce Sovyet sistemi varken Batı tarzı olduğu için dar kot giyenlere gülüyorlardı. Şimdi herkes böyle giyiniyor. Genç kadınlar saçlarını aynı model kestirip aynı giyiniyorlar. Amerikan giyim tarzı egemen şimdi. Gençler Amerikan kültürüyle büyüyor." (BT/BB)