Toplantıda, Türk /Türkiyeli ve Ermeni toplumlarının farklı düzeylerdeki ruhsal ağırlıklı travma içinde oldukları, durumun her iki halkın sağlıklı ilerlemesini engellediği, bundan sadece diyalog yoluyla çıkılabileceği önemle vurgulandı, diyalogun da her iki toplumun ırkçılığa varan milliyetçi unsurlarının çıkarttığı zorluklara karşın bugün meyveler vermekte olduğu değerlendirmesi yapıldı.
28-30 Ekim günleri San Giorgio adasında yapılan toplantıda konuşmacı olarak Prof. Dr. Paolo Portinaro, Prof. Dr. Israel W. Charny, Psikanalist Héléne Piralian - Simonian, Frank Chalk, Raymond Kevorkian, Prof. Dr. Taner Akçam, Ruben Adalian, Dr. Yves Ternon, Prof. Dr. Hermann Goltz, Rupen Safrastyan, Prof. Dr. Halil Berktay, Vladimir Margaryan, Prof. Dr. Murat Belge, Prof. Dr. Baskın Oran, Aldo Ferrari, Dr. Ferhat Kentel ve Ragıp Zarakolu katıldılar.
Üç günlük buluşma Fondazione Giorgio Cini Vakfı yöneticilerinden Antonio Rigo ve Venedik Ca' Foscari Devlet Üniversitesi Ermeni Dil ve Edebiyatı Kürsüsü Başkanı Prof. Dr. Boğos Levon Zekiyan'ın yönettiği yuvarlak masa toplantısıyla sona erdi.
Yuvarlak Masa'da konuşmacıların yanı sıra şarkiyatçı Mauro Bussani ile edebiyatçı Antonia Arslan, türkolog Giampiero Bellingeri ve Ankara'da İtalya Büyükelçiliği Kültür Ataşeliği görevinde de bulunmuş olan Bizans ve İslam sanatı tarihçisi Gianclaudio Macchiarella de vardı.
İnkar, unutuş, travma
Torino Üniversitesi Siyasal Felsefe bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Portinaro 1960'ların ikinci yarısında Biafra'da yapılan katliamları temel alan "20. yüzyılda tüm soykırımlar üzerine bakış" üzerine konuştu.
Kudüs Holokost ve Soykırım Enstitüsü Genel Müdürü Prof. Dr. Charny, "Tarihsel bellek ve devletlerin 'real politik' adına, Ermeni Soykırımı'nın inkâr veya minimalize edişiyle, tarihin asıl gerçek bellekle olan ilişkisi" üzerine konuşurken İsrail'in yanlış bulduğu politikalarına da değindi.
Fransa'da "Soykırım mağdurlarının, gelecek kuşaklar üzerindeki etkileri" konusundaki çalışmalarıyla tanınan Psikanalist Piralian - Simonianun konusu "İnkârcılığın, inkâr eden taraf üzerinde doğurduğu ağır travma" idi.
Montreal'de "Soykırım ve İnsan Bilimleri Enstitüsü"nde "Ermeni Soykırımı Tarihi" üzerine çalışan araştırmacı Chalk "her soykırımın kendine özgü yanları" olduğuna işaretle, "soykırım için ille 'gaz odaları ve insanların sabun yapılması şartı olmadığını" söyledi.
"Bunların olmadığı şartlarda 'yapılan soykırım değildir' demek, bilimle, hukukla ve vicdanla bağdaşmaz.
Akçam: Fransa ve İngiltere'nin sorumluluğu
Sorbonne Üniversitesi'nden Tarihçi Kevorkian da "Osmanlı İmparatorluğu'nda, Ermenilerin demografik haritası" çizdi.
Minessota (ABD) Üniversitesi'nden Prof. Akçam İttihatçı'ların "Ermeni Sorunu"nu nasıl çözdükleri ve Cumhuriyet döneminde, bunun nasıl bir 'Türk kimliği' oluşmasına yol açtığı üzerine konuştu.
"Fransa ve İngiltere, 1918 Mondros Antlaşmasına göre, Osmanlıların elinde kalan toprağı 'Türkiye'nin egemenlik bölgesi' olarak, kabul etseler, ki 1923'de kabul ettiler, hem bu üç-dört yıl içinde,daha fazla cinayetler işlenmemiş, nice insanın ocağı sönmemiş olurdu.
"Ne ilginçtir ki bu ülkeler, şimdilerde Türkiye'yi Ermeni Soykırımı'nı tanımamakla suçluyor, Türkiye'yi Avrupa Birliği üyeliğine kabul etmemek gibi, gizli bir amacı kamufle etmek için kullanıyorlar."..
"Almanya'nın üç suçu!"
ABD'de, hiçbir Ermeni siyasal kuruma bağlı olmayan "Armenian Assembly of America"nın, (Amerika'nın Ermeni Meclisi) Akademik ve Arşiv İşleri Sorumlusu Adalian "Türkiye içi ve dışındaki arşivlerin, son durumu" ve bu arşivlerin ışığı altında, bir son durum analiziyle gözlemler aktardı.
"İttihatçı Dr. Nâzım'ın Ermeni yetişkin ve çocukları kobay olarak kullanması" üzerine çalışmasıyla da tanınan Sorbonne Üniversitesi Tarih Fakültesi'nden Dr. Ternon, "İnkârcılığın problematiği, Türkiye'nin inkar ettiği Ermeni, Rwanda'ca inkâr edilen Tutsi ve halen bazı çevrelerce inkâr edilen Musevi soykırımları, inkârlarının kıyaslaması" üzerine konuştu.
Martin Luther İlahiyat Fakültesi'nden Prof. Dr. Goltz ise "Almanya-Ermenistan-Türkiye ve tarihten alınacak dersler" başlıklı konuşmasında "Almanya'nın, 1906'da Afrika'da 'devlet çıkarları uğruna bütün bir kabileyi yok etme, Musevi Shoah'sı ve Ermeni Soykırımı'nda olduğu gibi, tam üç insanlık suçunda, boynunda büyük vebâlleri olduğunu" söyledi.
Erivan Devlet Üniversitesi Türkoloji Bölümü'nden Safrastyan "Selçuklular döneminden 19. yüzyıl sonuna Ermeni ve Türk ilişkileri"ne panoramik bir bakış attı.
Öğrenmek ve diyalog
İstanbul Sabancı Üniversitesi'nden tarihçi Prof. Dr. Berktay "Söylem ve gerçek arasındaki fark ve 1915 vahşeti hakkında modern Türkiye'nin milli muhayyilesi" üzerine konuştu.
Berktay, kendi ailesinden verdiği örneklerle, bir bireyin günlerden bir gün, bazı aile fertlerinin katliamlara karışmış olduklarının öğrenmesinin, o bireye nasıl bir şok yaratacağını ve dolayısıyla Türkiye insanına birçok şeyi anlatmanın, ne kadar zor olduğunu ama bundan da kaçınılamayacağını, bunun bir zorunluluk olduğunu örnekledi.
Milano'daki "Kafkasya - Asya Araştırma Programı (ISPI)editörü, Trieste Üniversitesi'nden Ferrari, "Türkiye'nin Soykırımı Tanıması: Avrupa yolunda önemli bir nokta" üzerine konuştu.
İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde Karşılaştırmalı Edebiyat Bölüm başkanı ve yazar Prof. Dr. Murat Belge, "Ermeni Sorunu' bir 'İnsan Hakları Sorunu'" başlığıyla konuşurken bu iki sorunun ilişkisini açtı ve katıldığı diyalog toplantılarından edindiği deneyimleri aktardı.
Ermenistanlı hukukçu Margaryan "Ermeni Soykırımı'nın, uluslararası hukuk temelinde, resmi sorumluluğu"nu tartıştı.
Prof. Oran: İki taraflı hastalık
Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden Prof. Dr. Oran'ın konusu " Türkiye'de tabuların kat ettiği yollar ve 'Ermeni Sorunu'nun tarihsel ve psikolojik algılanması" idi.
"Bu sorun artık 'iki taraflı bir hastalık' halini almış durumdadır. Türkiye'de bir tür 'Sevres paranoyası' şeklini almış, bir resmi paranoya mevcut. Diyaspora'nın da çekmiş olduğu acıdan dolayı, bir 'travma'sı ortaya çıkmıştır.
"Türkiye'nin bu sorunu artık bir tabu olmaktan çıkarmalı ve aydınlarıyla, rahatça konuşabilir ve tartışabilir bir ortam yaratabilmelidir. Kısacası, Türkiye geçmişiyle hesaplaşmalıdır.
"Diyaspora da Ermeni halkındaki travmayı ortadan kaldırmak için çalışmalı ve bunu da öldürülmüş olan Ermenilerin intikamını almak için değil, Ermenistan ve Türkiye'de yaşayan kendi soydaşlarının mutluluğunu aramak biçiminde olmalıdır."
Zarakolu: Boğazındaki düğümü fırlatırsa
İstanbul Bilgi Üniversitesi'nden Dr. Ferhat Kentel "Türkiye'de Ermeni olma sanatı" üzerine konuştu.
"Ermeni Tabusu" adlı kitabı basan, Belge Yayınları sahibi Zarakolu "Osmanlı 'Millet' sisteminin çokuluslu toplumundan, Cumhuriyetin 'Ulus Devlet' sisteminin, tekulus hegemonyasına ve yarının 'Demokratik Cumhuriyet sisteminde çok kültürlü topluma geçiş" üzerinde, dün, bugün ve yarın eksenli, bir düşünsel foto albümü sergiledi
"Türkiye, yıllar önce, Ermeni Soykırımı üzerine özeleştiri yapıp, Ermeni halkı önünde, vicdani bir görev olan özrü dilese, bir projeler paketi sunsaydı, insanlığın sevgi ve saygısını kazanmış olurdu.
"Bunca deneyim ve birikimden sonra, Türkiye'nin artık belirli bir olgunluğa erişmiş olacağına inanmak istiyorum, işte boğazındaki o 'Ermeni Soykırımı' denen, düğümü de dışarı fırlattıktan sonra, demokratikleşme doğrultusunda çok daha kalıcı bir yapılanmaya gideceğini düşünüyorum!" (RAH/NM)