"Erkek oligarşisi istikrarını devam ettiriyor"
Bu belirsizlik ortamında belki bir tek istikrarlı unsur var. Milletvekili aday listelerinin gözler önüne serdiği, Türkiye toplumunun başına çöreklenmiş olan erkek oligarşisi. Seçmen nüfusunun takriben yarısının kadınlardan oluştuğu bir toplumda, parlamentoda en iyi ihtimalle 15-20 kadının yer almasına (yüzde 5 bile değil!) izin veren boğucu bir erkek oligarşisi.
Türkiye'de yaşanan inanılmaz hercümerçe rağmen, erkek oligarşisi istikrarlı biçimde egemenliğini sürdürüyor. Onu kıskançlıkla koruduğu gibi, bu konuda farklı siyasal kamplar arasındaki zımni ittifak hiçbir çatlak almadan devam ediyor. Sadece devam etmiyor, pekişiyor.
Erkek tahakkümünün kadınları siyasette ve hatta kamusal alanda reddedişi dile de yansıyor haliyle. Son dönemlerin moda tabiri olan "bayanlar" veya "hanımlar", bu alanda bulunan kadınların kadınlıklarının, cinsiyetlerinin ortadan kaldırılarak ancak kabul edilebildiğinin ayrı bir göstergesi. "Bayan" milletvekilleri adaylarının azlığından yakınırken bile bu cinsiyet inkârı tekrar ediliyor. Kimse "bay" milletvekili adayı tabirini kullanmıyor. Ama kadın milletvekilleri, "bayan" ya da "hanım". Çünkü normal ve doğal olan, bu işlevin erkekler tarafından yapılması. Bu alanda yer alan öteki cinstekiler ise ancak cinsiyetsiz bir "bayan" ya da "hanım" olabilirler ancak. Kadın değil.
Erkekler erkekliklerini her fırsatta fütursuzca sergilemeye devam ederlerken, kadınların ancak "bayan" ya da "hanım" olarak siyasette, iş yaşamında, kamu alanında yer almasına izin vardır.
"Arzu ve şehvet nesnesi kadınlar "
Kadının cinsiyeti, onun erkeklerin arzu ve şehvet nesnesi olması gereken yerlerde ortaya çıkabilir. O alanlarda "kadınlar" vardır, "bayan" ve "hanımlar" yok olurlar. Evde ise çocuk üreten ve bakan "ana"dırlar ya da evi tek başlarına çekip çevirmelerine rağmen "kaşık düşmanı karı". Meclis'te ise, mostralık kabilinden yer aldıklarında "bayan milletvekili" olurlar. Bir tek kravatları eksiktir. Muhafazakâr partilerin, -ki bu cinsiyet bastırmasını en sistemli ve açık biçimde yapmakta ustadırlar, kadın örgütleri yoktur, "hanımlar kolu" vardır.
Kalkınmakta olan ülkelerde, fakirlikle mücadele yöntemlerinden biri olarak giderek artan biçimde başvurulan mikro kredi pratikleri, ilginç bir gözlem yapma vesilesi verdi. Bu tür krediler kadınlara verildiğinde erkeklere verilen kredilerden çok daha etken kullanıldığı gibi, kredinin geri ödenme oranı da erkeklerinkinden çok daha yüksek. Kadınların kredi kullandığı hane halklarında fakirlik daha hızlı azalıyor. Bu nedenle örneğin Bangladeş'te mikro kredi pratiğini başlatan Gremleen Bank, son yıllarda neredeyse sadece kadınlara bu tür kredileri vermeye başladı. Aynı şey Asya'nın diğer ülkelerinde, Afrika'da gözlemlendiği gibi, sınırlı da olsa böyle bir uygulamanın yürütüldüğü ABD'de bile geçerli. Kadınlar, yaşam mücadelesinin sertleştiği ortamlarda çok daha dirayetli davranıyorlar. Daha diğerkâm bir davranış sergileyebiliyorlar.
Buradan Türkiye'ye dönebiliriz. Sadece siyasetin değil, toplumsal dokunun da hızla çözülüp dağıldığı bu dönemde, yaşadığımız traji-komik yönetim iflasının sorumlusu, yoğunlaşarak kendini üretmeye çalışan erkek oligarşisidir demek çok mu anlamsız olur? Hiç sanmıyorum. Siyasetin sağının solunun karıştığı, erkek oligarşisinin çarşafa dolandığı bu dönemde bir Kadınlar Partisi belki daha makul bir girişimdir. Kim bilir? (NK)
* Ara başlık ve vurgular Bianet'e aittir.