Tunceli ve çevresinde geçmişte işlenen insan hakları ihlallerini araştıran hukukçu Hüseyin Aygün, Ergenekon soruşturması kapsamında bir çok yerde girişilen kazıların, "Mirik ve Dersim kayıplarının toplu mezarlarının ortaya çıkarılması için Dersim toprakları"nda da yapılmasını istedi.
Daha önce bu kayıpları gündeme getiren Aygün, yetkilileri, 23-24 Eylül 1994 tarihinde Tunceli Gökçek Köyü Mirik mezrası civarında gerçekleşen askeri operasyon ve çatışma sırasında Işık ve Serin Aileleri'nin kaybolan yedi mensubunu bulmaya çağırdı.
"Yetkilileri Mirik ve Dersim kayıplarının toplu mezarlarının ortaya çıkarılması için Dersim topraklarını kazmaya davet ediyoruz."
"Mirik Kayıpları sayısız kayıptan sadece bir kaçı"
Ankara ve Hatay gibi şehirlerde yapılan kazılarda çok sayıda silah ve mühimmat çıkarıldığını, "kontrgerillanın silahlarının karanlık örgüt olarak ilk kez ortaya çıktığını" açıklayan Aygün, "Bu ülkede binlerce insan yıllardan beri 'kayıp' durumdadır ve cesetlerine ulaşılamıyor. Gözü yaşlı aileler çocuklarının yattığı yeri bilmiyor" dedi.
Operasyon sonrasında Gökçek Köyü'ne giden köylülerin, evler, ağaçlar, tarlaların bombalandığını ve köyün yakıldığına tanık olduklarını, köyde yaşayan Hıdır, Hatun, Yeter, Elif Işık ve Düzali, Güllüzar ve 3 yaşında bir bebek olan Dilek Serin'den ise bir daha haber alınamadığını savunan Aygün, "Sadece devlet 15 yıl sonra ailelerine sembolik bir tazminat ödemeyi kabul etti. Mirik olayı, Savcılık, Jandarma ve Emniyetin tozlu dosyalarında 'faili meçhul olay' olarak kaldı; "hiçbir ilerleme sağlanamadı" diye ekledi.
"Zamanaşımı ve af söz konusu olamaz"
Zorla kaybetmenin insanlığa karşı bir suç olduğunu, sadece buna maruz kalanların değil, ailelerinin de ağır ıstıraplar çekmelerine yol açtığını belirten Aygün, bunun, "insan kişiliğinin saygınlığını, kişi özgürlüğü ve güvenliğini, işkenceye karşı korunma hakkını" ihlal eden, yaşama hakkına karşı da ağır bir suç oluşturduğunu ifade etti.
"Hiçbir devlet kişileri zorla kayıp edemez, buna izin veremez ve hoşgörü gösteremez. Her devlet kendi toprakları üzerindeki kayıp etme fiillerini önlemek ve sona erdirmek için gerekli kanuni, idari, yargısal ve etkili diğer tedbirleri almak zorunda" diyen Aygün, bu fiil aydınlatılmadıkça 'devam eden bir suç' olarak kabul edilmesi, bu fiillerde zamanaşımının durması; faillerinin 'af' veya benzeri bir tedbirden yararlanmaması gerektiğini vurguladı.
TCK'da "zorla kaybetme" yok
Türkiye'deki zorla kayıp etme fiillerinin diğer ülkelerden farkının "kayıp edilen kişilerin sonlarının hiçbir zaman bilinmemesi" olduğunu kaydeden Aygün, buna karşın Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) "zorla kayıp etme" fiilinin hala bir "suç" olarak görülmediğini bildirdi.
"Türkiye, özellikle '90'lı yıllarda meydana gelen binlerce kayıp fiilini aydınlatamamıştır. Bugüne kadar yargı önüne çıkarılmış tek bir kamu görevlisi yok. Dersim'de 1994 yılında 16 köylü kaybedildi. Bu kişileri devletin içindeki Kontrgerilla örgütünün kaybettiğinden kuşku duymuyoruz. Azizi Nesin'in deyişiyle eğer bir suçun faili bulunamamışsa orada fail artık devlettir." (HA/EÖ)