Almanya kamusal TV yayıncısı ARD'nin editoryal ekibince hazırlanan Tagesschau (Günün Haberleri)
programında bugün servise koyulan "Erdoğan'ın görmezden gelinen savaşı" başlıklı Anna-Sophie
Knake imzalı özel haber, Almanya hükümetinin Erdoğan rejimine yönelik "ilkesiz" siyasetini,Türkiye
Cumhurbaşkanı'nın Berlin ziyareti öncesinde kamuoyu gündemine taşıyor.
* * *
Doktor Michael Wilk, yaralıları tedavi etmek üzer acil tıp uzmanı olarak Almanya'dan Suriye'nin Rojava bölgesine giderken yanında yalnızca ilaç ve doktor çantasını taşırdı. Ama son seyahatinde Rojava'ya bir de bağış getirdi. Bağış, Frankfurt-Kobanê Kardeş Kentler Derneği'nden, kentin savaşta tahrip olan su şebekesi altyapısının onarımı için gönderilmişti.
Kobane Belediye Eş Başkanı Rewşan Abdi ve Doktor Michael Wilk, bağış teslimi töreninde
Kobanê kent yönetim binası Türkiye sınırına sadece birkaç yüz metre mesafede. Bağış teslimi için yapılan küçük tören sırasında gözüne çarpan duvardaki kurşun deliğinin girdiği yeri görmesi için Belediye Eş Başkanı Rewşan Abdi'nin koridora çıkardığı Doktor Wilk, "Orada Türkiye sınırına bakan duvarda 20 kurşun deliği gördüm. Belediye binasına Türk sınır muhafızlarınca defalarca ve rastgele ağır makineli tüfeklerle ateş edildiğini öğrendim. Çalışanlar kurşunlara hedef oluyor" diyor.
Neredeyse her gün saldırı
Türkiye, ekim başından bu yana neredeyse her gün insansız hava araçları, obüsler ve savaş uçaklarının yardımıyla Kürt milis grubu YPG'nin askeri karakollarına ve kuzeydoğu Suriye'deki sivil altyapıya saldırıyor. Hedefler arasında su tesisleri, petrol rafinerileri, trafo merkezleri ve iki boş hastane binası yer alıyor. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 1 Ekim'de Ankara'da iki PKK militanının İçişleri Bakanlığı'na düzenlediği saldırının ardından başlatılan yeni saldırı dalgasını meşru müdafaa hakkıyla gerekçelendiriyor. Suriye'nin kuzeydoğusundaki Rojava bölgesi, PKK ile bağlantılı olduğu iddia edilen Kürt milis grubu YPG tarafından kontrol edilmesi nedeniyle Türkiye tarafından "terör örgütü bölgesi" olarak sınıflandırılıyor.
Hakan Fidan: PKK ve YPG'nin kontrolündeki tüm tesisler artık meşru hedef
Siyaset Bilimi ve Siyaset Vakfı'ndan (Foundation for Political Science and Politics-SWP) Türkiye uzmanı Salim Çevik, Erdoğan'ın eylemlerini eleştiriyor. "Ankara'daki saldırılar gerçekten de Suriye ile bağlantılı olsun veya olmasın, Türkiye'nin buna YPG'ye yönelik saldırılarla karşılık vermesi uygunsuz."
Türkiye'nin düşmanı, ABD'nin müttefiki
Erdoğan, yıllardır Suriye'nin kuzeyinin tamamına uluslararası hukuka aykırı saldırılar gerçekleştiriyor. Türk Silahlı Kuvvetleri'ne (TSK) bağlı birlikler 2018'de çok etnili Efrîn bölgesini işgal etti. Bugün bu bölge Erdoğan'a yakın muhafazakar İslamcı güçlerin hakimiyetinde. Michael Wilk, daha doğuda, Rojava'da o zamandan bu yana düşük yoğunluklu bir yıpratma savaşının sürdüğünü açıklıyor. "Bu, başlıca özelliği bir NATO üyesi ülkeden gelmesi olan gündelik terör."
ABD için ise Rojava'daki özyönetim ve Kürt milis gücü YPG, IŞİD'e karşı mücadelede bir müttefik. IŞİD'e karşı uluslararası ittifakın önemli bir ayağı olarak bölgede halen etkin olan terör hücrelerine karşı mücadelelerini sürdürüyorlar.
Demokratik ilkelerle özyönetim
Savaş boyunca Kuzeydoğu Suriye halkı demokratik ilkelerle özyönetim kurdu. Cinsiyet eşitliği, din özgürlüğü ve ölüm cezasının yasaklanması bu yönetimde merkezi önemde. Wilk, Rojava'yla, muhalefet mensuplarının hapiste olduğu ve basının çalışmalarının kısıtlandığı Türkiye'deki otokratik Erdoğan rejimi türünden muhafazakar hükümetlere göre bir ideolojik fark olduğu görüşünde. Viyana Üniversitesi'nden Suriye uzmanı Thomas Schmidinger'e göre, Türkiye'nin saldırıları artık Rojava halkı üzerine aşırı psikolojik yük yığıyor. "İnsanlar sürekli Türk SİHA'larının tehdidi altında ve sürekli kendi topraklarından kovulma tehlikesiyle yaşamaya dayanamadıkları için kaçmayı düşünüyor."
Michael Wilk, halkın durumunu şöyle anlatıyor: "İnsanlar araba kullanırken, traktörüyle tarla sürerken üzerlerine el bombaları ya da havadan atılan bombalar düşüyor. İnsanlar tarlalarını yaşamlarını pahasına sürüyorlar." Sonuç olarak, sınır boyunda bazı bölgelerde nüfus azalıyor ve kasabalar tamamen boşalıyor.
İlham Ahmed: Türkiye'nin saldırıları IŞİD'le mücadelemize zarar veriyor
Batı'dan tepki yok
Wilk, "Avrupa'da çifte standart var, Erdoğan saldırsa, insanları terörize etse ve binlerce kişiyi kaçmaya zorlasa da bir yandan ona kur yapılıp el sıkışılıyor," diyor. "Yakında bu insan Almanya'ya geldiğinde karşılanırken kanlı eller sıkılacak."
Thomas Schmidinger, Avrupa'nın dış politikada hareket yeteneğinden yoksun olduğu görüşünde. Yalnızca olası bir mülteci anlaşması değil, aynı zamanda Türkiye'nin Ukrayna'yla savaştaki arabuluculuk konumu da Erdoğan'a Kuzey Suriye politikası için siyasi manevra alanı sağlayacak.
"Bölgedeki Kürtler müttefiklerine güvenemeyeceklerini çok iyi biliyorlar."
Batı'dan gelen eleştiriler ise yok denecek kadar az. Türkiye uzmanı Çevik'e göre, bölgede konuşlanmış ABD birlikleri varken Türkiye'nin bir kara saldırısı gerçekleştirmesi pek mümkün görünmüyor. Ancak Erdoğan mevcut saldırılarını aynı yoğunlukta sonsuza kadar sürdürebilir. Bölgeden bir çok kişi uluslararası alanda yalnız bırakıldıklarını hissediyor.
IŞİD için fırsat mı?
Wilk'e göre durum iç karartıcı: "Kuzey Suriyeliler IŞİD'in yok edilmesinde kilit rol oynadıktan sonra, Batı'nın aslında orada büyük miktarda imar yardımı sağlamak zorunda olması beklenirdi. Bu aynı zamanda insanların IŞİD'e bel bağlamamasını da sağlardı. Ancak durum tam tersi."
Bu çatışmanın bir sonucu da bölgede İslamcı militanların yükselişi. IŞİD yanlıları Şubat'ta meydana gelen yıkıcı deprem sonrasında ortaya çıkan durumdan saldırılarını artırmakta çok yararlandı. Giderek daha fazla baskı altına giren Kuzey Suriye'de özyönetim özgüçlerince korunan bölgede, yakalanmış yaklaşık 50 bin IŞİD destekçisinin tutulduğu El-Hol kampındaki ayaklanma ancak ABD ordusunun yardımıyla bastırılabilmişti. Bölgenin istikrarsızlaştırılması IŞİD'in işine yarayabilir.
IŞİD'İN HESEKÊ SALDIRISI
SDG: Türkiye'nin politikaları IŞİD'in önünü açıyor
Türkiye neyi hedefliyor?
Türkiye uzmanı Çevik, Erdoğan'ın saldırılarını kendi ülkesi ile Kürt toprakları arasında bir koridor oluşturmak üzere düzenlediği ve bu koridoru Türkiye'deki Suriyeli Arap göçmenleri yerleştirmek amacıyla kullanmak istediğinden kuşkulanıyor.
Thomas Schmidinger de ayrıca Türkiye'nin kuzey Suriye'de işleyen bir Kürt özerk bölgesinin kurulmasından korktuğu görüşünde. Bunun Türkiyeli Kürtler arasındaki bağımsızlık çabalarının güçlenmesine yol açabileceği kaygısı doğurduğunu düşünüyor.
Doktor Wilk gelecekten kaygılı: "NATO ülkesi Türkiye'nin bir yandan mülteci akışını durdurmak için milyonlarca dolar alabilmesi, öte yandan da bizzat kendisinin mülteci akınının doğmasının başlıca kaynağı olması tam bir çılgınlık" diyor.
Wilk, gelecekte de Rojava hastanelerinde acil tıp doktoru olarak katkı vermek ve Almanya'dan bölgeye bağış sağlamak için çalışmalarını sürdürmek istiyor. Bölgeden mülteci akınıyla etkili mücadelenin tek yolunun bu olduğunu söylüyor.
(AEK)