Washington'da yaşayan gazeteci/analist Mutlu Çiviroğlu, Trump'un ABD askerlerini Suriye'den çekme kararının ardından yaşananları, Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton'ın İsrail sonrası Türkiye ziyareti öncesi yaptığı açıklamaları yorumladı.
Çiviroğlu, Erdoğan'ın Bolton'ı kabul etmemesi ve Bolton'ın Türkiye'den ayrılması üzerine röportajdan bir gün sonra bize ilettiği ek görüşte ise bunun "ABD-Türkiye arasındaki sorunların derinliğini gösterdiğini" söyledi.
Çiviroğlu, Trump'ın çekilme kararının ABD'nin kutuplaşmış ortamında tüm taraflardan tepki aldığını söylerken, ABD Genelkurmay Başkanı General Joseph Dunford ve Bolton'ın Türkiye ziyaretinde öncelikli olarak Kürtlerin konuşulacağını vurguladı. Çiviroğlu'na göre ABD ile Türkiye arasındaki ilişkiler, görünenden derin sorunlar barındırıyor.
Rusya ise Kürtlerin statüsüyle ilgili Suriye yönetimini ikna etme aşamasında.
Bolton'ın Türkiye ziyaretini nasıl değerlendiriyorsunuz? Ziyaret öncesi İsrail'de Kürtlerle ilgili uyarıda bulunacağını söyledi. ABD benzeri yönde başka söylemlerde de bulundu, bunlar mı görüşülüyor şu anda?
Bolton'ın Türkiye ziyareti, İsrail'den Türkiye'ye geçmesi önemli. Trump'ın üç hafta önce aniden aldığı Suriye'den çekilme kararının takip edilmesi, görüşülmesi açısından önemli öncelikle.
Çünkü o kararın yankıları hala sürüyor, hem ABD kamuoyunda, hem Trump yönetimi içerisinde, hem kongrede, hem senatoda, think tank'lerde yarattığı tartışma süregeliyor.
Trump'ın Erdoğan ile yaptığı telefon görüşmesinde bir bakıma IŞİD ile savaşı Türkiye'ye havale etme niyetiyle bu kararı almış olabileceği ABD basınında sıkça dile getirildi.
Bolton'ın ziyareti bu telefon görüşmesinde tartışılan konuların daha somut bir şekilde tartışılması hem de Türkiye'nin olası rolünün, rolü olursa nasıl olacağının konuşulması bakımından önemli.
"ABD'deki tüm kutuplar çekilme kararını eleştiriyor"
Ama en önemli konu Kürtler'e bakış açısı. Amerikan kamuoyunda çok büyük bir rahatsızlık var. Trump'ın kararının askerlere danışılmadan aldığı, Kürtler'i yüz üstü bıraktığı, Kürtlerin ABD'nin müttefiki olduğu, kimsenin ortaya çıkmadığı bir dönemde IŞİD ile savaştıkları hem Demokratlar hem Cumhuriyetçiler tarafından dile getiriliyor.
ABD gibi kutuplu bir toplumda her iki kesim de bu eleştirileri getiriyor.
Özellikle Trump'a getirilen eleştiri Kürtler üzerinden yoğunlaşmakta. Cumhuriyetçi Senatör Marco Rubio'nun "Bu karar yeni yetişmekte oluşan Kürt gençleri ABD'ye karşı nefretle dolduracaktır. Bizim yaptığımız Kürtler'e ihanettir" gibi bir açıklama yaptı.
Senatör Lindsey Graham'ın başını çektiği grup, Demokratlar da var içinde, genel olarak kamuoyu bu ani çekilme kararının Kürtler'i Erdoğan'a karşı çok savunmasız bırakacağını düşünüyor.
Türkiye'nin operasyonuyla karşı karşıya bırakmanın savunulamaz olduğu düşünülüyor.
Geçenlerde John Kirby (Pentagon Eski Sözcüsü) CNN'e yaptığı açıklamada, Türkiye'nin Afrin'deki insan hakları ihlallerine vurgu yaparak aynısının olabileceğini ifade etmişti.
ABD'deki bu hassasiyetle ilgili konuşulması, Türkiye'nin Kürtler'e, Kürtler'in kontrolündeki bölgelere karşı herhangi bir operasyon yapmaması gerektiği vurgulanabilir bu buluşmada.
Pompeo da geçenlerde "Kürtlerin katledilmesinin önüne geçilmeli" gibi güçlü bir kelime kullandı. Pompeo ve Bolton hükümet içerisinde İran karşıtı, Türkiye'ye karşı sert tutumları olan isimler.
Bolton'ın asıl amacı Kürtler konusunda ABD'nin hassasiyetini göstermek. ABD hükümetine dayatılan, bu çekilme kararının yaratacağı olası sonuçların iletilmesi konusunda önemli.
Bolton'dan önce de Graham gibi TRump'a yakın isimler bu çekilmenin zamana yayılacağı konusunda ipucu vermekteler.
O nedenle ABD'nin bu konuda ısrarcı olacağını söylemek pek de hayalci olmaz.
"Çekilme konusu bulanık"
Çekilme konusu giderek bulanıklaşmaya başladı, ya da öyle mi yansıtılıyor? Çekilme kararı sonrası inisiyatif Türkiye'ye ne kadar kalır? Bugün Trump'ın "Türkiye bizim kadar olmasa da IŞİD'den nefret ediyor" şeklinde bir başka 'tuhaf' açıklaması da oldu?
Çekilme konusu tabii bulanık. Trump kamuoyunda her aklına geleni söylemesiyle tanınan bir başkan. Kendi muhalifleri bunu "Refleksle hareket eden bir başkan" olarak isimlendirip, tepki gösteriyorlar.
Zaten Mattis'in, McGurk ve Sweney'in istifaları bu kararın hükümetin kararı olmadığını, bireysel bir karar olduğunu ortaya koyuyor. Üç haftalık süreç içerisinde bu daha iyi görüldü.
Trump'ın etrafında politikayı belirleyen isimlerin ağırlıklarını koymasıyla beraber Trump da bu noktada sinyaller verdi, "Ben takvim vermemiştim" şeklinde açıklamaları oldu. Yani bu çekilme açıklamasıyla ilgili "damage control" (hasar kontrol) çalışmaları sürmekte ama çekilme Trump'ın seçim kampanyasında da belirttiği bir konuydu. Danışılmadan yapılması tepki yarattı. Ama bu siyasetten dönülüyor, çekilinse bile bazı birliklerin daha uzun süre kalacağı da konuşuluyor. Böyle bir opsiyon muhtemel.
Öte yandan Türkiye'nin Suriye'de IŞİD'e karşı rol oynayacağını, konunun uzmanları dahil hiç kimse anlayabilmiş değil. Çünkü IŞİD'in şu anda bulunduğu nokta ile Türkiye arasındaki sınır yüzlerce kilometre.
"IŞİD ile mücadelenin Türkiye'ye bırakılması gerçekçi değil"
Buradan geçmesi için Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) kontrol ettiği yerlerden geçmesi lazım ki bu ne pratik ne de gerçekçi.
Ayrıca zaten YPG'nin başını çektiği SDG, IŞİD'e karşı çok yoğun bir savaş sürdürmekte. En son Cumartesi günkü çatışmada iki İngiliz askeri yaralandı. Yani İngiliz askeri ve SDG yan yana savaşıyor IŞİD'e karşı, bu da önemli bir ayrıntı.
Yani böyle bir şey varken Türkiye'nin IŞİD'e karşı rol almasını beklemek gerçekçi değil, zaten Washington'da da bunun pek karşılığı yok. ABD basınında da birkaç gündür Türkiye'nin maddi ve manevi taleplerle böyle bir hava yaratması eleştiriliyor.
"Kürtlerin talepleri rol sahibi olmak"
Kürtler ve Esad'ın yaz aylarından beri gündeme gelen anlaşma iddialarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bölgede kartlar yeniden karılıyor klişesi şu an için geçerli mi?
Kürtler Suriye'nin bir parçasılar, Suriye'deki en büyük etnik azınlıklar. Suriye'nin en güçsüz olduğu zamanda bile hiç Suriye'yi terk etmeyi düşünmediler.
Kendi projeleri hep Suriye dahilinde kendi federasyonlarının olması, yani yerel yönetimlerinin güçlendirilmesi. Şam'daki demir yumruğun kaldırılması, insanların kendi kimliği, kendi renkleriyle yaşamasına izin verilmesi.
O nedenle de mümkün olduğu kadar Suriye hükümetiyle çatışmadan çekinildi, yeri geldi Halep gibi bazı bölgelerde destek de sunuldu.
Gelinen noktada Suriye hükümeti, Suriye'nin meşru yönetimi, o sebeple Kürtler her zaman Suriye hükümetiyle anlaşmadan yana, ama benim Rojava'daki siyasiler, askeri temsilciler ve sıradan insanlarla yaptığım görüşmelerde rejimden bir değişim beklendiği, rejimin Kürtler'in Suriye'nin toprak bütünlüğüne katkılarının takdir edilmesi gerektiği, IŞİD, El Nusra ve benzeri cihatçı örgütlere karşı savaşının görülmesi, Kürtler ve müttefiklerinin taleplerine saygı gösterilmesi, yerine getirilmesi gibi talepler var.
Ancak hükümette geçen sekiz yıllık savaşa, yıkıma rağmen fazla olumlu değişiklik görülmüyor. Kürtlerin istemlerine olumlu yaklaşılmamakla birlikte sert tepkiler veriliyor.
Kürtlerin istediği Suriye'nin geleceğinde rol sahibi olmak. Malumunuz Kürtler onlarca yıldır ülkenin en büyük azınlığı olarak her türlü haktan mahrum olarak yaşadılar.
Kürtler artık bunu kabul etmek istemiyor, bunun böyle olmaması gerektiğini söylüyor. Kürtlerin on bine yakın kadın ve erkek kayıpları var, özellikle bu cihatçılara karşı.
Kürtlerin istediği kendi dillerinin, varlıklarının anayasal güvence altına alınması, kendi bölgelerini kendilerinin yönetmesi. Kürtlerin, Süryanilerin, bölgedeki Arapların, Ezidi Kürtlerin istemi bu.
"Rusya Suriye yönetimini ikna ediyor"
Eğer Suriye hükümeti biraz geçmişten ders çıkarırsa, Suriye'nin çok renkli, kültürlü yapısına bağlı olarak Kürtlerin isteklerine önem verirse sorunlar çözülmeyecek gibi değil. Benim gördüğüm hükümet bugüne kadar buna yanaşmamaktaydı. Ama son dönemlerde bu tür görüşmeler devam ediyor.
Rusya'nın da ara bulucu olduğu konusunda görüşler var. Rusya'nın kendisi de federasyon yönetimi. Suriye yönetimini ikna etmeye yakın olduğu yorumları yapılmakta. O nedenle Kürtler ve Esad'ın oturup konuşması sürpriz değil. Bu da olumlu bir şey. Suriye sekiz yıldan beri çok büyük bir yıkım yaşadı. Binlerce insan öldü, milyonlarcası evinden barkından oldu.
"ABD-Türkiye ilişkileri iyileşmedi"
Brunson krizinin ardından yaşanan iki ülke açısından tamamen 'iyileşen' ilişkiler dönemi mi, bu İran ile ne kadar bağlantılı?
Tamamen iyileşen ilişkiler olduğuna katılmıyorum. Amerika ve Türkiye arasında çok ciddi sorunlar var. Bu sorunlar da kolay kolay çözülecek sorunlar değil. Çünkü ciddi.
İran bunun sadece bir bağlamı. Kürtler konusu, Suriye konusu, İran, Halkbank, S-400 füzeleri, pek çok sorun var. Bu kolay kolay çözülmez ama Trump'ın Brunson'dan sonra baskıyı hafiflettiği görülüyor.
Bu çekilme konusunda Trump'ın Erdoğan ile yaptığı konuşma sonrası ABD medyası bu konuda hem fikir. ABD kamuoyu da çekilme kararında Erdoğan'ın rolü olduğuna inanıyor. Ama öte yandan Bolton'ın Türkiye'ye olumsuz bir bakış açısı da, Pompeo'nun bakan olmadan önce yaptığı açıklamalar da biliniyor.
Hükümet içerisinde Trump gibi düşünmeyen insanlar olduğu da biliniyor. Türkiye'nin cihatçılara karşı yeterince çaba göstermediği, Türkiye'nin Kürtlere karşı sert politikalar yürüttüğü, şu anda da asıl amacının IŞİD ile savaş olmadığı, Kürtler'i ezmek olduğu dile getiriliyor. Böyle bakıldığında temiz bir sayfa açılmış değil.
TIKLAYIN - Rahip Brunson İçin Takas Haberini İsrailli Yetkili Doğruladı Türkiyeli Yetkili Yalanladı
İran önemli, Bolton ve Pompeo'nun başını çektiği grup İran'a politikaların sertleşmesi gerektiğine inanıyorlar. Türkiye'nin de İran ilişkileri biliniyor. Orta vadede ben ilişkilerin iyi olacağı ya da şu anda iyileştiği fikrine katılmıyorum. (PT)