*İlgili babalık, yerel bir hegemonik erkeklik biçimi olarak kendini var edebiliyor.
*Erkeklerin çocuk bakımına katılımı eşitlikçi dönüşüm için yeterli değil; yapısal değişim gerekli.
*Kadın-erkek ilişkilerinde cinsiyete dayalı iktidar ilişkileri dönüşmeden varlığını sürdürüyor.
*Anneler, "direnen failler" değil, erkeklerin performansından dışlanma riskine maruz kalıyor.
*Kadın hareketleriyle daha güçlü iş birliği, erkekliklerin dönüşümünde kilit rol oynar.
*Kadın örgütleriyle temas, eşitlikçi erkekliklerin geliştirilmesi için kritik.
Tespitler Sosyal Etki, Toplumsal Yatırımlar ve İletişim Uzmanı Selin Sezen Kuzu’nun “Türkiye’de Erkeklikler, Babalıklar ve örgütlülük hallerine Feminist Bir Bakış : İlgili Babalık Örgütleri” tezinden.
6 şehirdeki 7 ilgili babalık örgütünden toplam 21 erkek katılımcı ile görüşerek araştırmasını yapan Kuzu, “Ebeveynlikte "rütbe değişimi" babalara “doğru ebeveyn” rolünü teslim ederek cinsiyetçi iktidar ilişkilerini yeniden üretiyor” diyor.
Tezinizi yazma amacınız neydi? Hangi sorularla yola çıktınız?
Bugün Türkiye’de toplumsal cinsiyet karşıtı söylem ve politikaların her geçen gün güç kazandığı bir ortamda erkekler ve erkeklikler hakkında konuşmak giderek önemli hale geliyor.
İstanbul Sözleşmesi’nden sonra başta nafaka ve 6284 sayılı kanun karşıtı örgütler sahip oldukları siyasi bağlantılar ve kaynaklarla hızla gelişip güçlenirken; politik, tutarlı, hesap verebilir ve eşitlikten yana erkeklik hareketlerinin eksikliği hepimizin ilgisi ve dikkatini çekmeli.
Toplumsal cinsiyet eşitsizliğini farklı toplumsal dinamiklerle etkileşim halinde tüm cinsiyet kimliklerini etkileyen bir toplumsal mesele olarak görmeye başladığımız andan itibaren erkekler ve erkeklikler bir odak noktası haline dönüşüyor.
Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması ve kadına yönelik şiddetin önlenmesi için rol ve sorumluluk üstlenen erkekler ve örgütlerle çalışmış biri olarak hem müttefik erkeklerle çalışmak bana her daim çok umut verdi hem de bu erkekler “yeterince” müttefik olamadıklarında sık sık hayal kırıklığına uğradım.
Erkekler eğer gerçekten değişim isterlerse toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesine katkı sunabilirdi, buna ikna olmuştum; ancak bunun varsayıldığı veya beklendiği kadar kolay olmadığına çeşitli seviye ve formlarda tanıklık etmiştim. Bu düşünceler beni erkeklerin toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması konusundaki potansiyelleri ve bunun önündeki engeller üzerine daha derinlemesine çalışmaya itti.
Bu sorunun peşinden gidebilmek için en yakınımda bulunan, Anne Çocuk Eğitim Vakfı’nda (AÇEV) çalıştığım yollar boyunca çeşitli profesyonel ortamlarda bir araya geldiğim ilgili babalık örgütlerine odaklanmaya karar verdim.
Bu örgütler AÇEV’in Baba Destek Programı’ndan mezun olan babalar ve programın eğitimcilerinin bir araya gelmesiyle, Türkiye’de ondan fazla şehirde, farklı yapı ve seviyelerde ortaya çıkan örgütler.
Varoluş amaçlarının ve aksiyonlarının dayanaklarından biri de şu: erkekler çocuklarının bakım ve gelişimlerine daha fazla dahil oldukça yani ilgili babalık davranışları gösterdikçe daha eşitlikçi tutum ve davranışlar geliştirirler. Nitekim dünyanın farklı yerlerinden bu argümanı destekleyen çok sayıda çalışma var.
Diğer yandan erkeklerin toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasında gerçek müttefikler olup olamayacaklarına dair de geniş bir literatür var. Türkiye’de ise eleştirel erkeklik çalışmaları görece yeni bir alan ve toplumsal cinsiyet eşitliğinden yana olan erkekler/erkekliklere odaklanan akademik çalışma sayısı yok denecek kadar az.
Bu nedenle, “Türkiye’de Erkeklikler, Babalıklar ve Örgütlülük Hallerine Feminist Bir Bakış: İlgili Babalık Örgütleri” isimli tezimde, Türkiye’de hâkim olan normatif babalık ve erkeklik anlayışından uzak bir yerde konumlanan ilgili babalık örgütlerinin toplumsal cinsiyet eşitliğine katkı potansiyelini sorguladım. Feminist eleştirel bir perspektifle bireysel ve örgütsel düzeyde bu erkeklerin/babaların “gerçek müttefikler” olmalarını engelleyen dinamikleri anlamaya çalıştım. Bunun için 6 şehir ve 7 örgütten 21 katılımcı ile derinlemesine görüşmeler yaptım.
Bununla beraber bu saptamanın amacının ilgili babalık örgütlerini damgalamak veya çalışmalarının çocuklar üzerindeki olumlu etkilerini yadsımak olmadığının altını çizmek isterim. Daha çok toplumsal cinsiyet eşitliğine erkeklerin katılımı süreçlerine dair feminist, eleştirel ve kesişimsel içgörüler geliştirmeyi ve böylece karanlık alanların biraz daha aydınlanmasına katkı sunmayı arzu ettim.
Özellikle tutarlılık, şeffaflık ve hesap verebilirlik kavramlarına referansla, toplumsal cinsiyet eşitliğinden yana çalışan ekosistemin konuya dair dikkatini çekmeyi hedefliyorum.
Araştırmada ilgili babalık ile normatif erkeklik arasındaki tansiyonlar ve müzakereler hangi bağlamlarda inceleniyor?
Türkiye’de ilgili babalık ve normatif erkeklik arasındaki ilişkileri incelemek için tarihsel olarak arka arkaya seyreden iki önemli sosyo-politik bağlam olduğunu düşünüyorum.
Biri, Türkiye’de 2000’li yılların başından itibaren merkezi kamu kurumları, sivil toplum örgütleri ve uluslararası organizasyonlar başta olmak üzere erkeklerin toplumsal cinsiyete katılımına yönelik olarak gösterilen çabalar ve taahhütlerin ön planda olduğu bir dönem.
Bu süreçte, erkeklerin toplumsal cinsiyet eşitliğine katılımını artırmayı amaçlayan programlar, eğitimler ve politikalar öne çıkarak – en azından kâğıt üzerinde ve söylem düzeyinde- erkeklik normlarının sorgulanması ve daha eşitlikçi erkeklik anlayışlarının teşvik edilmesi hedeflendi.
Bu dönemdeki girişimler, erkeklik rollerini dönüştürmek için önemli bir başlangıç noktası sağlasa da çoğu zaman mikro düzeydeki değişimlerle sınırlı kaldı ve daha geniş çaplı yapısal değişimlere ulaşmakta zorlandı.
Nitekim özellikle 2015 yılı itibariyle hem cinsiyet eşitliğinden yana esen rüzgâr tersine dönmeye başladı hem de kamu-sivil toplum ilişkileri giderek daha riskli ve tehdit dolu bir alana dönüşmeye başladı. Bu dönemde, cinsiyet eşitliğine yönelik politik destek zayıfladı, toplumsal cinsiyet karşıtı hareketler ve örgütler güç kazandı.
Özellikle İstanbul Sözleşmesi gibi kadın hakları ve cinsiyet eşitliği için önemli uluslararası düzenlemeler hedef alındı, erkeklik rollerine dair tartışmalar daha muhafazakâr bir eksene kaydı ve nihayetinde ilgili babalık örgütlerinin varlıklarını ve faaliyetlerini tehdit eden bir ortamın oluşmasına katkı sundu.
Sivil toplumun hareket alanının daraldığı, eleştirel söylemlerin baskılandığı ve toplumsal cinsiyet karşıtı grupların artan etkisinin giderek daha görünür olduğu bu değişim sürecini anlamanın bugün Türkiye’de politik, tutarlı ve hesap verebilir erkeklikler hareketlerinin gelişmesi için sunduğu zemin ve arka planı anlamak açısından çok kıymetli olduğunu düşünüyorum.
İlgili babalık örgütleri, eşitlikçi erkeklik ideali ile hangi tür çelişkiler yaşıyor?
Araştırma bulguları çok özetle, ilgili babalık ve eşitlikçi erkeklik arasında kurulan ilişkinin varsayıldığı kadar yumuşak ve pürüzsüz biçimde gerçekleşmediğini gösteriyor. Diğer bir ifadeyle “ilgili babalık = eşitlikçi erkeklik” denkleminin oldukça çetrefilli olduğu; dahası bu denklemin içinde çeşitli tansiyon, çelişki, müzakere ve navigasyon alanları olduğu görülüyor.
Bu alanların iki kritik hatta yoğunlaştığı söylenebilir: Biri, ilgili baba olma yoluna çıkan erkeklerin kendi eşleri yani annelerle ve kadın örgütleriyle yaşadıkları cinsiyete dayalı iktidar ilişkilerinin farklı boyutlarıyla yeniden kurulması. İkincisi ise örgütleri oluşturan eğitimci babalarla mezun babalar arasındaki ekonomik ve kültürel sermaye çatışmalarına dayanan iktidar ilişkilerinin yeniden inşası.
Annelerle olan ilişkilerde ortaya çıkan "ebeveynlikte rütbe değişimi" ne anlama geliyor ve bu durum toplumsal cinsiyet eşitliği açısından nasıl değerlendiriliyor?
Katılımcılar nasıl ilgili baba olduklarını anlatırken çoğunlukla çocuklarına verdikleri önem ve değeri her şeyin önüne koyan bir çeşit iflah olmaz bir ilgili babalık anlatısı ortaya koydular. Bununla beraber ise eşlerle olan ilişkilerde veya genel olarak kadın-erkek ilişkilerine bakışlarında cinsiyete dayalı iktidar ilişkilerinin aslında o kadar da değişmediğini açıkça veya örtük biçimlerde anlattılar.
Bunu yaparken ilgili babalığın nasıl edinildiği ve nasıl anlamlandırıldığına ilişkin anlatıları genellikle annelikle karşılaştırmalı olarak sundular:
- Her şeyden önce biyolojik atıflarla “içgüdüsel” ve “doğal” olarak tanımlanan, hatta tam da bu nedenle daha “makbul” sayılan annelik anlatısıyla sık sık çelişen hatta onun altını oyan bir babalık anlatısından söz edildi. Yani ilgili babalıkla edinilen “yeni babalık”, erkekler için bir şekilde annelikten daha makbul hale geliyordu.
- İkincisi, eğitim/bilgi aracılığıyla edinilen “babalığın” babaya sadece “daha iyi/ilgili” bir baba vasfı kazandırmadığı, aynı zamanda en “iyi/doğru ebeveynliği” de anneden alıp babaya teslim ettiği görüldü. Bu durum ebeveynlik konusunda bir çeşit rütbe değişimi olduğunu gösterdi ve bazı babalar normatif bakım rollerini altüst ederek eşleri için “çocukların gelişiminde en büyük destekçim, yardımcım” ifadesini kullandılar.
- Üçüncüsü ise ilgili babalık karşısında annenin ebeveynliğinin daha kolay sorgulanan, denetlenen, kontrol veya müdahale edilen bir ebeveynlik olarak ortaya çıktığı görüldü. Bazıları bu süreci bir çeşit rekabet alanına dönüştürdüğünü ve aslında galibiyet bayrağını ele aldığını anlatmayı tercih etti. Yani böylece meselenin tek başına daha iyi bir baba olma meselesinden ibaret olmadığına dair güçlü sinyaller ortaya çıktı.
Böylece aslında ilgili babalık kurgusunun mutlaka eşitlikçi erkeklik ideali ile el ele tutuşmadığı hatta çocuk bakım ve gelişimine katılımı ile sınırlandırıldığı ölçüde toplumsal cinsiyet eşitliğine katkılarının da sınırlı kaldığı sonucu ortaya çıktı.
İlgili babalık örgütlerinde erkekler arasındaki sınıfsal farklılıklar hegemonik erkeklik tartışmanızı nasıl şekillendirdi?
İlgili babalar, ilgili babalığı diğer babalıklardan ve ona içkin görülen eşitlikçi erkekliği diğerlerinden ayırmak için iki önemli hattan beslendiler:
- Birincisi, ilgili babalığı normatif babalıktan ayırırken ekonomik sermaye ve kültürel sermaye çatışmasına/ayrılığına başvurdular. Normatif babalık para kazanmak, çocuğun yemesini içmesini giymesini sağlayan bakım ile ilişkilendirilirken ilgili babalık daha çok çocuğun yanında olmak, onunla kaliteli vakit geçirmekle tarif edildi. Hatta bunun için özellikle ekonomik sermayesi yüksek olan cerrah, vali, kaymakam olmuş ama ilgili baba olamamış babalar üzerinden çeşitli örnekler verildi. Fakat bununla beraber, ilgili babalığın nasıl pratik edildiğini anlatırken sıklıkla ancak ekonomik sermaye ile hayata geçirilebilecek örnekler verdiler. Çocukları doğayı tanısın diye bağ evi ve köpek aldıklarından, ancak belirli bir ekonomik sermaye ile yapılabilecek çeşitli spor ve sanat faaliyetlerine yönlendirdiklerinden bahsettiler. Böylece ilgili babalık kurgusu iddia edilenin aksine para kazanmanın, paranın ve ekonomik sermayenin kilit rolde olduğu normatif erkeklik/ babalık rollerini o kadar da dışlamadığını gösterdi.
- İkinci olarak ise ilgili babalık farklı erkekliklerin bir araya geldiği, birbirine temas ettiği ve hatta birlikte eridiği bir çeşit pota olarak tarif edildi. Yani hem mezunlar hem de eğitimciler, ilgili babalığın sınıfsal, kültürel ve siyasi farklılıkların önemini yitirdiği bir ortaklık/birlik hali olduğunu ifade ettiler. Ancak bu iddianın da benzer biçimde çeşitli çelişkiler içerdiği görüldü. Mezunlar bir yandan eğitimcilerin varlıklarını kutsarken bir yandan da örgütlerin gelişiminin önünde ne denli engel yarattığını anlattılar. Onların ilgili babalığın “eğitimcisi” olmasına rağmen, bu örgütlenme işini kıvıramadıklarını ortaya koyma amacı taşıyan örnekler paylaştılar. Bunun nedeni bazen yeterince “becerikli” olmamaları bazen de meseleyi yeterli azim ve hırsla sahiplenmemeleri ile ilişkilendirildi. Bu durum onları eğitimci yapan mesleklerine, yani kültürel sermaye üzerinden sınıfsal konumlarına bağlandı. Tıpkı mezunların eğitimcilere yaptığı gibi, eğitimciler de mezunlara dair “bilgisiz” ve bu bilgisizlikten kaynaklı “beceriksizlik” veya “iradesizlik” ile ilgili yüklemeler paylaştılar. Dolayısıyla bu bulgular, ilgili babaların bir ortaklık/birlik halinde yürüttüklerini iddia ettikleri ilgili baba olma mücadelesinin “daha (iyi) erkek” olma mücadelesi ile oldukça el ele yürüdüğü gösterdi.
Çalışmanın sonuçları, ilgili babalık ve toplumsal cinsiyet eşitliği arasındaki ilişki hakkında hangi önemli çıkarımları ortaya koyuyor?
- Çalışmanın sonuçları, ilgili babalığın daha üst seviyede etkili hegemonik erkeklik biçimleriyle bir çekişme veya kopuş vaadi içermekle birlikte bunu tutarlı biçimde yapmadığını ortaya koydu. Böylece ilgili babalığın yerel bir hegemonik ideal olarak -aslında kendisini ayrıştırdığı- diğer hegemonik erkekliklerle oldukça esnek biçimde uyumlanabildiği veya ona kolaylıkla eklemlenebildiği görüldü.
- İlgili babalık aracılığıyla anne-baba arasındaki cinsiyet rollerine dayalı hiyerarşik iktidar ilişkilerinin aşılamayıp yeni çehrelere bürünmesi gibi, erkekler arası sınıfsal farkların da örgütlenme aracılığıyla aşılamadığı; bunun yerine yön değiştirerek yeni anlam ve kabuller üzerinden inşa olduğu gösterildi.
Dolayısıyla tüm bu bulgu ve argümanlar göz önünde bulundurulduğunda ilgili babalık ve eşitlikçi erkeklik ilişkisinin düşündüğümüzden daha çetrefilli olduğunu söylemek mümkün.
Çalışmada feminist eleştirel perspektifin kullanılmasının amacı nedir ve çalışmaya nasıl bir katkı sundu?
Feminist eleştirel perspektifin, bazı kavramları yerinden oynatmak için işlevsel olduğunu söyleyebilirim. Hem anlatılarda işaret edilen hem de babalık çalışmaları literatüründe sıklıkla babaların katılımının önündeki temel engellerden biri olarak işaret edilen “annelerin bekçiliği” kavramını irdeledim.
Ebeveynlik görevlerini ve ev işlerini erkeklerle paylaşmak konusunda “isteksiz” davranan kadınlar için Türkçede “kapı tutucu” veya “bekçi” ifadeleri kullanılıyor.
Ancak bu kavrama ve anlatılara feminist eleştirel bir perspektifle yaklaştığımda, literatürde çoğunlukla işaret edilenin aksine; bizzat ilgili babalığın performe edilme biçiminin, annenin destekleyici ebeveynliğini baltalayıcı olabileceğini gördüm.
Yani erkeklerin dönüşümüne direndiği iddia edilen annelere, erkekler tarafından gösterilmeyen o toleransla yaklaştım. Ev içinde ve dışında “doğru ebeveynliği” görece kolaylıkla ve gururla ilan eden ilgili babalar karşısında bekçilik eden annelerin - “direnen failler” olmak yerine- makbul ebeveynlik düzleminden “dışlanma” ihtimallerini sorguladım. Nitekim bu kuşku, beklediğimden çok daha fazla tansiyon ve çekişmeleri su yüzüne çıkarmama yardımcı oldu.
Çalışmanın bulguları toplumsal cinsiyet eşitliğinden yana ne söylüyor?]
Araştırma bulguları her şeyden önce yerel bağlamda hegemonik erkeklikle mücadele etmenin karmaşıklığını anlamak ve stratejik yaklaşımlar geliştirmek açısından kritik bir öğrenme alanı sunuyor. Bu öğrenme alanından fayda sağlayacak ekosistemin başlıca aktörleri arasında toplumsal cinsiyet eşitliğine erkeklerin katılımı üzerine çalışan sivil toplum örgütleri, ulusal ve uluslararası fon verenler ve elbette bu konuyu odağına almak isteyen siyasi partiler, merkezi ve yerel kamu kurumlar var.
- Şüphesiz, erkeklerin sadece çocuk bakım ve gelişiminde rol ve sorumluluk alması onların daha eşitlikçi erkekler olmalarına katkı sunsa da gerçek müttefikler olarak kalıcı bir dönüşüm yaratmalarına yetmiyor, farklı aktörleri süreçlere dahil ederek destekleyici politika ve mekanizmalar tasarlamak ve uygulamak gerekiyor.
- İlgili babalık örgütleri, Türkiye bağlamında kamu-sivil toplum iş birliği açısından da dikkate değer bir örnek sunuyor. Özellikle, toplumsal cinsiyet eşitliğine karşı popülist akımların yükseldiği bağlamlarda, erkekliklerin dönüşümünü destekleyen politikalara dönüş için kamu-sivil toplum-uluslararası organizasyonları arasında sürekli iş birlikleri kritik.
- Uluslararası fon sağlayıcıların toplumsal cinsiyet eşitliği gündeminin genişlemesine ve erkeklerin aktif katılımına dair küresel öncelikleri devam ediyor. Ancak bu alana yapılan yatırımların, yerelde karşılaşılan zorlukları aşmak için uzun vadeli destek ve esnek stratejiler gerektirdiği görülüyor.
Sonuç olarak ekosistem aktörlerinin erkeklerin katılımını sürdürülebilir bir şekilde destekleyen politika ve uygulamaları teşvik etmesi gerekiyor.
İlgili babalık örgütlerinin hegemonik erkeklikten sıyrılması ve daha eşitlikçi bir erkeklik anlayışı geliştirebilmesi için hangi pratik ve politik değişimler öneriliyor?
- Kadın örgütleriyle ve feminist kadın hareketiyle daha yakın iş birlikleri kurmak, mümkünse organizasyonel yapılanmalarında yer açmak.
- Erkeklerin dönüşüm süreçlerini destekleyen politikaların geliştirilmesi için politik, hesap verebilir ve tutarlı pozisyonlar geliştirmek
- Örgüt içi sınıfsal ve cinsiyet hiyerarşilerini daha açık bir şekilde ele almak için rol ve sorumluluk üstlenmek, uzman desteği almak.
- Hesap verebilirlik ve şeffaflık ilkelerine dayalı bir örgütlenme modeli benimsemek için harekete geçmek.
Ancak bu çabalar sayesinde ilgili babalık örgütleri gibi diğer erkek örgütlerinin de kendisini hegemonik erkeklikten sıyırabilen, farklı sınıfsal konumlardan erkeklikleri bir araya getirebilen; tutarlı, hesap verebilir, politik ve eşitlikçi bir erkeklik hareketleri olabileceklerini düşünüyorum.
(EMK)