e-demokrasi için planlama yok
Peki Türk devletinin bu değişimi yönlendirmek ve toplum yararına kullanmak için bir planı var mı? Aslında tam olarak yok demek haksızlık olabilir. Çünkü Türk devleti Avrupa Topluluğu'na aday diğer ülkelerle birlikte eAvrupa olarak adlandırılan eylem planını uygulamaya karar vermiştir. Bu eylem planı Avrupa Topluluğu'nun eAvrupa olarak tanımlanan ve Haziran 2000'de kabul edilen eylem planının temel ilkelerini benimsemektedir[1].
Bu eylem planının temel ilkeleri:
* Herkese ucuz, hızlı ve güvenli İnternet erişiminin sağlanması;
* Bilgi teknolojilerini kullanan ve üreten insan kaynağına yatırım yapılması ve
* İnternet kullanımının canlandırılması(e-iş, e-devlet, e-sağlık, e-eğitim vb)olarak belirlenmiştir.
Tüm bu hedeflere 2002 sonuna kadar ulaşılması amaçlanmaktadır. Türkiye'nin bu hedefleri değil 2002 sonu 2010 sonunda bile yakalayabileceği kuşkuludur ve henüz bu hedeflere ulaşmak için ciddi bir koordinasyon ve planlama çabası gözükmemektedir.
Gelecek nasıl planlanabilir?
Durum umutsuz olmakla birlikte, geriden gelmenin sağladığı çok küçük bir avantaj da var. Geriden gelenler öndekilerin yaptıkları yanlışları önceden görüp, daha bütünsel bakma şansına sahiptirler. Bu bağlamda Türkiye planlamasını eylem planında belirlenen hedeflere ek olarak Avrupa deneyiminin sonuçlarını ve buradan çıkarılan yeni hedefleri de dikkate alarak yapabilir. Bu konudaki güncel tartışmalar ve eleştiriler eAvrupa eylem planının e-demokrasi konusunda net bir hedef koymaması çerçevesinde yoğunlaşıyor[2]. Dolayısıyla Türkiye'nin bu tartışmalar ışığında geleceğini planlama şansı var.
E-demokrasiyi gelecek planı içine almak için öncelikle bu kavramı tanımlamak gerekiyor. Aström'ün sınıflaması kavramı netleştirmek için bence son derece yararlı[3]. Aström çevrim-içi demokrasiyi üçe ayırıyor: çabuk demokrasi; güçlü demokrasi ve ince demokrasi.
Üç çevrim-içi demokrasi biçimi
* Çabuk demokrasi: Bu yaklaşım yurttaşların politik karar alma sürecine doğrudan katılması temel fikrine dayanıyor. Özellikle İnternet tabanlı e-oylama teknolojilerine dayanan bu yaklaşım, bölgesel ölçekten ülke ölçeğine kadar tüm kararların İnternet ortamında oylanarak alınmasını öneriyor. Başka bir deyişle İnternet'in bir siber agoraya dönüştürülmesi amaçlanıyor.
* Güçlü demokrasi: Bu yaklaşım ise kararların oluşturulma sürecinin karar alma sürecinden daha önemli olduğu temel görüşünden hareket ediyor. Bu yaklaşımda İnternet, kararların oluşturulması için bir tartışma ortamı olarak kabul ediliyor. Dolayısıyla güçlü demokrasi çabuk demokrasinin tersine karar alma sürecini yavaşlatıyor ve kararlar üzerinde daha çok ve daha geniş kesimlerce tartışılarak daha doğru kararların oluşturulmasını amaçlıyor.
* İnce demokrasi: Bu yaklaşım karar oluşturma ve karar alma süreçlerinin temsili demokrasi yerine İnternetten yapılması fikrine karşı. Bu yaklaşımda yurttaş İnternet üzerinden devlet ile ilgili servis alan bir müşteri gibi düşünülüyor. Bu bağlamda İnternet seçimden önce adayların hedeflerini tanıttıkları, seçimden sonra ise hizmetlerin hedefe dönük ve daha verimli olması için kullanılan bir araç olarak düşünülüyor.
Aslında Aström tarafından farklı sınıflar olarak tanımlanmasına karşın, çabuk ve güçlü demokrasi tanımlamalarını bence birleştirmek mümkün. Yani kararlar öncelikle güçlü demokrasi yaklaşımında olduğu gibi İnternet üzerinde tartışılır ve bu tartışmalar sonucunda oluşan kararlar İnternet üzerinden oylanabilir. Burada asıl ayrım e-demokrasi ile temsili demokrasi arasında sanki. Başka bir deyişle e-demokrasinin temsili demokrasinin bazı kurumlarının ve mekanizmalarının yerine teknoloji açısından geçip geçemeyeceği tartışılmıyor.
Teknolojik açıdan bir yapılabilirlik sorunu olmadığı kesin. Sorun sosyolojik açıdan toplumun e-demokrasiyi karar oluşturma ve karar olma süreçlerinde, temsili demokrasi mekanizmaları yerine kullanıp kullanamayacağı. Biraz iyimser bir insanın e-demokrasinin toplum tarafından kabul edileceğine ve kullanılacağına inanması çok kolay. Örneğin ben de buna gönülden inanıyorum. Bence asıl sorun bu yeni kültürün nasıl yayılacağı. Fakat olaya Türkiye açısından bakıldığında, kültürün yayılmasına ek bir teknolojik altyapı problemi olduğunu da göz önüne almak gerekiyor. Türkiye henüz eAvrupa eylem planı hedeflerinin çok uzağında olduğu için, sadece yüzde biri İnternet erişimi olan ve temsili demokrasiyi henüz oturtamamış bir toplumun, e-demokrasiyi hedeflemesi saçma gibi gözüküyor. İşte geriden gelmenin avantajı olarak vurgulamak istediğim konu bu. Türkiye eAvrupa hedeflerine dönük olarak altyapısını tamamlarken, aynı zamanda bir e-demokrasi kültürü de yaratabilir.
E-demokrasi kültürü ve mekanizmaları
Bu noktada altyapının geliştirilmesine paralel olarak e-demokrasi mekanizmalarının ve kültürünün nasıl yaratılacağı sorusunun cevaplanması gerekiyor. Watson ve Mundy e-demokrasinin yayılımı için önerdikleri üç aşamalı eylem planı bu açıdan incelemeye değer görünüyor[4]. Bu üç aşama başlangıç, yayılım ve kişiselleştirme olarak isimlendirilmiş.
Başlangıç aşamasında yurttaşların devletin farklı seviyedeki ve farklı birimlerdeki bilgilere tek noktadan erişebilecekleri bir portal oluşturulması ve bu portalın kullanınımının yaygınlaştırılması öneriliyor.
Yayılım aşamasında para ödenmesi gereken devlet hizmetlerinin portal üzerinden yapılmasının sağlanması ve politik karar oluşturma sürecinin şeffaflaşması hedefleniyor ( Güçlü demokrasi kavramı bu aşamada oluşturulabilir).
Kişiselleştirme aşamasında ise kişi ile devlet arasında bire bir ilişki kurulması amaçlanıyor.Bu ilişki ile devlet kişinin örneğin tüm parasal durumunu izlerken, kişide kendi vergisinin nasıl harcandığını izleyebiliyor. Ayrıca bu aşamada kişi kendi ilgilendiği konularda karar oluşturma ve karar alma süreçlerine doğrudan katılabiliyor.
Kent portalları
Watson ve Mundy'nin önerileri mantıklı görünse de, bütün devlet bilgilerine tek noktadan ulaşılmasını ve bu yapının kullanılmasını sağlamak Türkiye'nin yıllarını alabilir. Bence Türkiye'nin kendine özgü bir modele gereksinimi var. Benim önerim evrimsel bir model. Öncelikle kent bazında örgütlenilecek. Kent yönetimi, valilik, kent üniversiteleri, odalar ve kentteki sivil toplum örgütleri bir araya gelerek kent portalında yer alması gereken bilgileri ve hizmetleri belirleyecekler. Bu noktada bilgilendirme, parasal ödemeler ve karar oluşturma grupları birlikte düşünülecek ve ilk fazda gerçekleştirilmesi kritik olanlar seçilecek. İlk faz tamamlanıp kullanıma açıldıktan sonra anketler yoluyla değerlendirilerek ikinci fazın gereksinimleri belirlenecek. Her fazda karar oluşturma sürecinin olgunluğu ve sağlanan şeffaflık değerlendirilerek, elektronik oylamanın yeni faza eklenip eklenmeyeceğine karar verilecek.
Bu arada evrimsel tarzda genişleyen kent portallarının tüm kent tarafından kullanımını sağlamak için halkevleri benzeri bir yapılanmaya gidilecek. Tüm kente dağılacak siber yurttaş evleri, kentlinin portalı kullanması, gerektiğinde tartışmalara katılması ve ödemelerini yapması için gereken tüm altyapıyı sağlayacak. Siber yurttaş evlerinde üniversite öğrencileri dönüşümlü olarak eğitmenlik ve teknik destek hizmetleri sağlayacaklar. Evlerin kullanımı sivil toplum kuruluşları tarafından planlanacak ve gerekirse belediye tarafından özel otobüs seferleri ile kentli buralara taşınacak.
E-demokrasinin Türkiye'de yerleşmesi veya yukarıda çok kısa bir şekilde özetlenen modelin uygulanabilmesi birçok kişiye gülünç bir ütopya olarak gelebilir. Evet, bu önerinin bir ütopya olduğu doğru. Ama zaten bizde yeni bir ütopyayı özlememiş miydik? (OD/EK)
1. European Commission. "eEurope Action Plan. "
2. A. Anttiroiko. "Toward The European Information Society."Comm. of the ACM Vol 44. No.1.
3. J. Aström. "Should Democracy Online Be Quick, Strong, or Thin" Comm. of the ACM Vol 44. No.1.
4. R. Watson ve B.Mundy. "A Strategic Perspective of Electronic Democracy"Comm. of the ACM Vol 44. No.1.