Gazetecilere Özgürlük Kongresi'ne katılan uluslar arası basın özgürlüğü örgüt temsilcileri, Türkiye'de hapisteki gazeteciler için verilen mücadelenin basın özgürlüğünün geriye gittiği ülkeler için cesaret verici olduğunu belirttiler.
Gazetecilere Özgürlük Platformu'nun Akatlar Kültür Merkezi'nde düzenlediği kongre, Ahmet Şık ve Nedim Şener gibi gazetecilerin tutuklanması, haberin yargılanması ve baskı altında tutulmasında etkili olduğu gerekçesiyle sorunlu alan olarak yargı pratiğini gösterdi; hükümete işaret etti.
Tutuksuz sanıkların ve tutuklu yakınlarının da tanıklık ettikleri kongrede Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ) başkan yardımcısı Philippe Leruth, gazetecilerin basın özgürlüğünün gerileme eğilimi gösterdiği Macaristan ve Fransa gibi Avrupa ülkelerine örnek oluşturduğunu söyledi.
Leruth, "Basın demokrasinin termometresidir ama demokrasi iyiye gitmediği için de termometreyi kırmak da bir işe yaramaz" dedi.
Avrupa Gazeteciler Birliği (AEJ) başkan yardımcısı Javier Fernandez Arribas da, Türkiye'de idare ve yargının basın özgürlüğünü bastırmak için kullanıldığına, medyanın da kendi kendisini idare edebilmesini sağlayan bir alt yapıya ihtiyaç duyduğuna değindi.
Dünya Basın Konseyleri Birliği (WAPC) genel sekreteri Chris Conybeare ise, kongreyi izleyen 200'ü aşkın kişiden dünyada hayatını kaybetmiş gazeteciler için bir dakikalık saygı duruşuna çağırarak konuşmasına başladı. Conybeare, 1997'de de Türkiye'nin en çok gazeteci tutuklatan ülke olarak bilindiğini, 2004'te konulan hedefler nedeniyle Türkiye için çok iyimser olduğunu ancak bugün aynı iyimserliğini koruyamadığını açıkladı.
WAPC temsilci, "Gazeteciler kefalet veya başka bir yöntemle serbest bırakılmalı, suçlamalara karşı kendilerini savunma hakkı verilmesini talep etti.
Dünya Gazeteler ve Haber Yayıncıları Birliği (WAN-IFRA) ve Dünya Editörler Forumu (WEF) yönetim kurulu başkanı Erik Bjerager, "Avrupa'da gazeteciler işlerini yaptıkları için tutuklanmıyorlar. Türkiye kaydını düzeltmek zorunda" şeklinde konuştu.
Uluslar arası Basın Enstitüsü (IPI) basın özgürlüğü danışmanı Steven Ellis, Nedim Şener'in aldığı tehditlere bakmadan Hrant Dink cinayetini aydınlatmak ve bildiklerini paylaşmak için çabalarını sürdüğünü söyledi.
Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Avrupa Masası şefi Johann Bihr, Fransa'nın da bir süredir basın özgürlüğünde geriye gittiğini ancak Türkiye'de "paranoyak ve otoriter uygulamalara bağlı yüksek dereceli ihlallere" rastladıklarını kaydederek, Ahmet Şık'ın tutuklanmasının Paris'te dahi çok ses getirdiğini belirtti; Dink cinayetinin de tüm sorumlularıyla birlikte aydınlığa kavuşmasını beklediklerini söyledi.
Güneydoğu Avrupa Medya Örgütü (SEEMO) basın özgürlüğü ve proje yöneticisi Mirjana Tomic de, Türkiye'deki durumu iyi bilmediğini ifade ederek, AB üyeliği bekleyen Balkan ülkelerinde mafya, iş ve siyaset dünyasının basın özgürlüğünü tehdit ettiğini kaydetti.
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Medya Özgürlüğü Temsilcisi Dunja Mijatovic de, sorunların Türkiye'ye özgür olmadığını, diğer ülkelerde de rastlanan sorununun hükümetlerin eleştiri, değişik görüşlere karşı duyduğu korkulardan kaynaklandığına işaret etti.
"STK'lar ve hükümetler nezdinde mücadelemi sürdüreceğim. Tutuklanan gazetecilerle ilgili oluşturulan veri tanları güncellenmeli. Yetkililerin çağrılarımıza karşılık vereceğine dair olumlu işaretler var. Gelişmeleri sizlerle paylaşırım.
Mijatovic, basın özgürlüğüne ilişkin sorunları iki gün sonra Avrupa Komisyonu ile paylaşacağını ifade ederek, "Yalnız değilsiniz, sizinle beraberiz" dedi. (EÖ)