ESK'nin işlevi üzerinde bugüne kadar epey tartışma yapıldı, eleştiriler dile getirildi. Eleştirilerin odak noktası, ESK'nın hükümet politikalarını meşrulaştıran bir işlev görmesiydi. Doğrudur, iyi işleyen bir ESK esasen sınıf uzlaşmasının bir aracıdır ve nihai olarak egemen politikaların meşrulaşmasına hizmet eder. Ama bunun için ortada ciddi bir yapılanma ve işleyiş olması gerekir.
Oysa Türkiye'de ESK hiçbir zaman bu yönde bir yapı ve işleyiş sergilememiştir. Yasa öncesinde Hükümet kararnameleriyle, yani hükümetin istediği biçimde toplanan ESK, yasa çıktıktan sonra da bu yapısından köklü bir değişiklik göstermemiştir.
Hükümetin gölgesinde konsey toplantısı
Bugüne kadar ESK, Hükümet herhangi bir kararı kamuoyuna deklare ederken, bu kararın ardında çeşitli "sivil toplum örgütleri"nin de desteği olduğu görüntüsü vermek amacıyla toplanıyordu. Ancak bugüne kadarki ESK toplantıları bu amaca ne kadar hizmet etmiştir, tartışılır. Tartışılır çünkü bunun için ESK'nın kamuoyunun ciddiye alacağı, dikkatini çevireceği bir nitelikte olması gerekir.
Ne bugüne kadarki ESK'ler ne de yasa sonrasında oluşan yeni yapı böyle bir nitelik taşımıyor. Yasaya göre yine ESK, Hükümet istediğinde toplanabilir; gündemini Başbakan belirler; Başbakan ESK'nın da başkanıdır. Böyle bir ESK'nın, değil hükümet politikalarını meşrulaştırması, ciddi bir toplantı yapması bile mümkün değildir.
Nitekim son toplantı dahil, bugüne kadar "ciddi" bir toplantı da yapılmamıştır. 25 Aralık'ta yapılan toplantının gündemi birkaç gün önce ESK üyelerine gönderildi. Gündem, "ekonomik ve sosyal gelişmeler", "ESK'nın yapısı ve işleyişi" olarak belirtiliyordu.
İlk gündemde herkesin serbest atış yapması kaçınılmazdı. Katılımcılara ne bir ön rapor ne de alt gündem maddeleri gönderilmişti. Sonuçta toplantıda da katılımcı örgütler neyi ne kadar biliyorsa, neye öncelik verdiyse onu dile getirdi; Başbakan da "talepleriniz aldık, inceleyeceğiz!" demekle yetindi.
Gazetelere yansıdığı kadarıyla öne çıkan konu Irak savaşıydı. Burada bazı işçi temsilcilerinin savaşa karşı bir tutum geliştirdikleri belirtiliyor. Bunun Hükümeti ne kadar etkileyip etkilemeyeceğini göreceğiz.
Ayrıca toplantıda iş güvencesi ve iş yasasının gündeme geldiği de biliniyor. Burada da herkes kendi pozisyonunu ortaya koydu.
İkinci gündem ise ESK'nın yapısı ve işleyişiydi. Bu konunun gündem maddesi olması ise esasen Avrupa Birliği'nin (AB) eleştirileri ile ilgili. AB İlerleme Raporları, ESK'nın Avrupa örneklerine benzemediğini, Hükümet kanadının ağırlığının fazla olduğu, katılımın yetersiz olduğunu söylüyor.
ESK: Alaturka seçicilik
Bunu özellikle Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu'nun (DİSK) eleştiri konusu yaptığı biliniyor. Başbakan'ın başkanlığı, Konsey'de çok sayıda bakanın yer alması, çeşitli meslek örgütlerinin ve kamu çalışanlarının ESK'da yer almaması eleştirinin odak noktasını oluşturuyor.
Bu toplantıya kamu çalışanları adına sadece Türkiye Kamu Çalışanları Sendikası (Kamu-Sen) davet edildi. Ne Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) ne de Türk Mimar ve Mühendis Odaları Birliği (TMMOB) ve diğer meslek örgütleri çağrıldı. Bu da ESK'nın yapısında "alaturka" bir seçiciliğin yapıldığını gösteriyor. "Alaturka" yapılardan ise "alafranga" sonuçların alınması mümkün (NK/BB)
* Yazı, www.sendika.org adresinden alınmıştır. Vurgular ve ara başlıklar Bianet'e aittir.