Hrant Dink Vakfı'nın “Anadolu’nun Çok Kültürlü Mirasını Ortaya Çıkarmak ve Savunmak” projesi kapsamında düzenlenen “Belleğin Topoğrafyası 2; Doğu Avrupa’dan Anadolu’ya Kültürel Mirasa Sahip Çıkmak” etkinliğinde, kültürel miras çalışmalarında eğitim çalışmalarının önemi, katılımcı yöntemler ve farklı coğrafyalardan deneyimler aktarıldı.
Anarad Hığutyun Binası'nda gerçekleştirilen etkinlik “Kültürel Mirasın Yaşatılmasında Eğitim Süreçlerinin Önemi”, “Kültürel Mirası Koruma Sürecinde Katılımcı Yöntemler”, “Kayseri'nin Ermeni ve Rum Yapıları” başlıklarıyla 3 geniş oturumla ele alındı.
Etkinliğe Sınır Tanımayan Kültürel Miras (Cultural Heritage Without Borders - CHwB) kurumunun Doğu Avrupa ülkelerindeki temsilcileri, Expeditio Derneği ve Kültürel Mirası Koruma Derneği’nin (KMKD) katıldı.
Mirasın yaşatılmasında eğitim
İlk oturumu açan Laki Vingas, kültürel mirasın kuşaklar arası aktarımının önemine dikkat çekerken, kültürel mirasın korunmasına yönelik uygulamalarda uzmanlığa olan ihtiyacı vurguladı.
Sınır Tanımayan Kültürel Miras Kurumu'nun temsilcileri Jelena Pejkovic, Mirian Bllaci, Lejla Hadzic yaptıkları sunumlarla Balkan coğrafyasında kültürel mirasın koruma çalışmalarında eğitim rolü ve uygulanan pratikleri dinleyicilerle paylaştı.
Jelena Pejkovic "Doğu Sırbistan’da Bölgesel Restorasyon Kampları ile Tarihi Şarap Mahzenlerinin Koruması: Duygusal Yaklaşım veya Akıllı Profesyonel Eğitim Modeli"ni anlattı.
"2013'ten bu yana Sırbistan'ın Romanya sınırında bulunan Rogljevo kentinde 19. yüzyıl ortalarından bugüne kalan tarihi şarap mahzenlerinde mimarlık öğrencileriyle birlikte koruma uygulamaları gerçekleştirmekteyiz. Birçok köy yapısında olduğu gibi toprak, taş ve ahşap strüktürden meydana gelen bağ evleri ile şarap mahzenlerinin bulunduğu yerleşimde ilgili bilim alanlarından öğrenciler gerçek anıtlar üzerinde çalışma imkanı buluyor. Rogljevo'da bulunan bu önemli miras alanı ilgi gösterilmeyen ve kaderine terk edilmiş bir haldeyken, yapılan koruma ve haritalandırma çalışmaları sonrasında yetkililerin de ilgisini çeken bir pozisyona taşındı.
"Her yaz Arnavutluk'ta gerçekleştirdiğimiz Bölgesel Restorasyon Kamplarıyla öğrenciler miras alanlarında yönetimine dahil oluyor. Bu kamplarda koruma bilimiyle ilgili bölümlerden öğrencilerin katılımıyla 10 ile 15 gün süren eğitimler gerçekleştirmekteyiz. Geleneksel koruma ve uygulama yöntemlerinin yeni kuşaklara aktarıldığı, yapılara uygun malzeme kullanımına ilişkin bilgiler öğretiliyor. Eserler üzerinde yapılan pratiklerle öğrencilerin uzmanlaştırılması amaçlanıyor."
Mirian Bllaci, "Kültürel Miras Yönetimi ve Eğitimine Farklı Yaklaşımlar: Sınır Tanımayan Kültürel Miras Kurumunun Balkanlardaki Çalışmalarından Örnekler"i anlattı.
"Arnavutluk, Bosna-Hersek, Hırvatistan, Kosovo, Makedonya, Karadağ ve Sırbistan'da bulunan 7 ayrı miras koruma alanı belirlenip bu alanlar için ortak metodoloji kullanılmıştır. Bu projeyle birlikte yıllar önce bölünen balkan topraklarındaki halkların arasında bağlar geliştirilmeye çalışılmıştır. Bu uygulamalar esnasında kültürel miras adına olumlu gelişmelere imza atılsa da olumsuz durumlarla da karşılaştık. Mevzuat engelleri projelerin önünde en büyük engellerdendi.
"Projenin yürütüldüğü koruma alanları arasında; Arnavutluk'ta Apollonia Arkeolojik Alanı, Bosna Hersek'te Sarayevo Ulusal Kütüphanesi, Hırvatistan'da Roma Dönemi'nden kalan Siscia Antik Kenti, Kosovo'da Gazi Mehmed Paşa Hamamı, Karadağ'da Besac Kalesi, Sırbistan'da bulunan önemli Bizans şehri Justiniana Prima, Makedonya'da ise Heraclea Lyncestis Antik Kenti bulunmaktadır.
"Spaç Hapishanesi"
"Rejim değişikliği öncesinde en büyük hapishane olan Spaç 1968 yılında açılmış 1981 yılına dek tutsakların ve coğrafyanın belleğine kazınmıştır. Hapishane içerisindeki tutukluların çok kötü şartlar altında yaşamasının yanı sıra zorla bakır madeninde çalıştırıldıkları bilinmektedir.
"Bu hapishanenin korunup, hafıza mekanı şekilnde işlev görmesi için çaba sarf ediyoruz. Fakat yapı çevresinin bir maden şirketine kiralanması sonucu yapılan kazılar en temel sorunu oluştururken, alanın koruma altına alınmasına ve kolektif belleğin yeni jenerasyonlar ile tanıştırılması için girişimlerimiz sürüyor.
Lejla Hadzic, "Siyasal Müdahalelerin Restorasyon Projeleri ve Katılıma Etkileri"ni anlattı.
"2013 yılında Arnavutluk başkenti Tiran'dan 38 kilometre uzaklıkta bulunan bir Hamam'ın kısmi rekonstrüksiyon projesiyle bölgede çok kültürlülüğe ilişkin önemli bir eseri ayağa kaldırma çabasında bulunduk.
"12 ay süren çalışmalar esnasında alınan hasar analizleriyle bakanlığa başvurup müze olarak atıl kalan eseri, bölge sakinleri tarafından kullanılan gerçek bir hamama çevirmeye çalıştık. Zamanla toprak altında kalan külhan girişi, zarar gören çatısı, çürüyen fırını onararak kullanıma uygun bir hale getirdik. Fakat son seçimlerde aday Edi Rama'nın yapılan proje üzerinden propaganda süreci yürütmesi halkın onarılan hamamı kullanmasına sebep oldu. Bu durumu Balkanlarda kültürel mirasın kaderi olarak okuyabiliriz. Ana gündemi politik gelişmeler, sonrasını eserler ve miras oluşturuyor."
Mirası korumada katılımcı yöntemler
Moderasyonu Rabia Harmanşah tarafından yürütülen oturumda, ilk konuşmacı olan Sınır Tanımayan Kültürel Miras'tan Elena Mamani, "Kültürel Mirasın Korunmasında Bakımsızlık ve Terk Edilmişlik Sorunları Gjirokastra Örneği"ni anlattı.
"2009 yılında Arnavutluk’un Gjirokastra kentinde bulunan 2000 tarihi evde araştırma anketleri yapılarak katılımcı koruma süreçlerine başlanıldı. 650 yapı için risk değerlendirme, tarihi kimliğini açığa çıkartma ve müdahale önceliklerini belirleyen rapor düzenlendi. Kısıtlı bütçelerle yürütülen koruma sürecindeki çalışmalar acil müdaheleye ihtiyacı olan 2 eser üzerinde yoğunlaştı.
"Yapılan anketlerde çıkan sonuçlar ev sakinlerinin yıllardır yasadışı müdahalelerine maruz kalarak özgün yapı kimliğini kaybettiğini, bu müdahalelerinden ise kaygı duymadıklarını gösterdi. Bu sorunların yanı sıra kullanmayan evler ise kaderine terk edilip yok olmaya yüz tutuyor. Yaşanılan bu sorunlara karşı Kent bütünlüklü koruma planına henüz sahip değil bunun için Hükümet, Belediye ve Stklar arasında bağları güçlendirme yoluna başvuruyoruz."
Višnja Kisić (Europa Nostra Sırbistan), "Kültürel Miras Yönetimi Planlama Yöntemini Çözümlemek: Kültürel Mirasın Katılımcı Planlaması ve Dinamizmi"ni anlattı.
"Europa Nostra Sırbistan olarak çalışmalarımızı yaptığımız alanlarda öncelikle halkın o coğrafyada bulunan eserleri sahiplenmesini sağlamaya çalışıyoruz. Bağını ve ilişkisini o coğrafyanın yaşayanlarıyla sürdüren yapılar asla unutulmazlar. Bu noktada amacın sadece uzmanlar tarafından yürütülen ‘korumak için korumak’ perspektifiyle sürdürülebilir olmayacağını düşünüyoruz.
"Balkanlarda farklı projelerde birçok stk, müze, enstitü ve yönetim birimiyle yanyana gelerek geliştirdiğimiz koruma projelerinde karşılaştığımız en büyük problemi ülkelere göre değişen yönetim planları oluşturuyor."
Aleksandra Kapetanović, "Katılımcı Bir Süreç Olarak Kültürel Mirasın Korunması ve Yönetimi: Karadağ’daki Sivil Toplum Projesi Örnekleri"ni anlattı.
"Balkanlarda yükselen yapılaşma tarihi ve doğal peyzaj alanlarını tehdit ediyor. Bu noktada stkların kültürel mirasın savunulmasında rolü büyük önem arz ediyor.
"Karadağ’da kültürel miras aktivizminden, yasal süreç takiplerine çeşitlenen faaliyetleri sürdürmekteyiz. Karadağ-Hırvatistan sınırlarını aşan miras alanlarındaki projelerle, bölgeler arası diyaloğu büyütmeye ve miras çerçevesinde kurumların bir aradalığına önem veriyoruz. 60’larda yapılan dönemin mimari üslubuna örnek gösterilen yapıların yıkım tehdidine karşı gerçekleştirdiğimiz kampanyalarla kurtarmayı başardık. Bu çabalarla kentsel belleği yaşatmayı amaçlıyoruz. Karadağ’ın bölgesel mirası olan dağ yerleşimi ‘Katun’ların korunması için yaptığımız haritalandırma çalışmalarıyla farklı miras alanlarına temas ediyoruz."
Kayseri’nin Ermeni ve Rum Yapıları
Moderasyonunu Erciyes Üniversitesi’nden Doç. Dr. Gonca Büyükmıhçı’nın yaptığı oturumda ilk sözü alan Zakarya Mildanoğlu Osmanlı dönemi patrikhane arşivlerinden, iç yazışmalara kadar farklı kaynaklardan faydalanılarak gün yüzüne çıkartılan önemli Ermeni ve Rum yapılarının hikayesini aktardı.
Zeynep Oğuz ve Vahakn Keshishian, "Kayseri’nin Ermeni ve Rum Kültür Varlıkları" projesini anlattı.
"Anadolu’nun Çok Kültürlü Mirasını Ortaya Çıkarmak ve Savunmak’ projesinde çok sayıda Ermeni - Rum yapısını barındırması sebebiyle ilk durağımız Kayseri oldu. Anadolu’da halen ibadet edilen Ermeni kilisesinden 1’i Kayseri’de yer alıyor.
"12.Yüzyıl’dan kalan Tomarza Manastırı gibi döneminin önemli eserlerinden bugüne sadece kalıntılar kalmış durumda. Develi ilçesinde ise korunan Ermeni mezarları ile Türk mezarları yanyana yer alıyor. Denetimsizlik sonucu il sınırları içerisindeki bulunan Erdemli köyünde kayalara oyulan kiliselerin tahrip edildiğine tanık olduk.
"Çalışmalarımızla birlikte yerini tespit edebildiğimiz 113, tespit edilemeyen ise 102 Ermeni yapısı, 68 tespit edilebilen, 104 ulaşılamayan Rum yapısı bulunuyor. Yaptığımız çalışmalar esnasında gördüğümüz Rum kiliselerinin, Ermeni kiliselerine oranla daha iyi korunduğunu söyleyebiliriz. Döneminde camiye ya da müzeye çevrilen kiliselerin bugüne ulaşma oranı ise kaderine terk edilen kiliselere göre çok daha yüksek.
"Haritalandırma yönetimini benimsediğimiz projeyi, ilde doğup büyüyen ve göç etmek zorunda kalan ziyaretçilerin katkılarıyla büyütmeyi ve yeni eserlere ulaşmayı planlıyoruz."
Kültürel Mirası Koruma Derneği'nden Banu Pekol ve Çağla Parlak "Anadolu'da Gayrimüslim Toplumların İnşa Ettiği Mimari Mirası Korumak"ı anlattı.
"Kültürel Mirası Koruma Derneği olarak 1996 Yılında Uluslararası Mavi Kalkan Komitesi tarafından vurgulanan ‘risk altındaki mimari miras’ kavramı üzerine özellikle yoğunlaşıyoruz. Bu kavram Anadolu’da bulunan Gayrimüslim toplumların mimari eserlerinde tam olarak kendini göstermektedir. Yapının yıkıma sebep olan doğal etmenlerin yanısıra savunmasızlık da önemli bir faktördür. Surp Toros kilisesinin karşılaştığı tahribat buna örnek gösterilebilir. Yapının görmüş olduğu zarar kadar, bakımsızlık sürecinin devam etmesi durumunda ne gibi yıkıcı etkilerle karşılaşılacağı da çalışmalarımızın bir parçasını oluşturuyor.
"Yaptığımız çalışmalarda dökümantasyon-belgeleme-mimari detayların ve öneminin belirlenmesi işlemlerini uygulamaktayız. Eserlerin tarihsel değerinin yanı sıra üzerinde bulunan bezemelerden, nadir rastlanan mimari unsurlara kadar önemli noktaları raporlanmaktadır. Çalışmalara başladığımız Kayseri’nin ardından Adana, İzmir’de de saha çalışmalar gerçekleştirerek riskli yapıları tespit etmiş bulunuyoruz. Bu saha pratiklerinde farklı iller hatta ilçelere göre değişen koruma kurulu kararları kültürel mirasın korunmasına yönelik çabalarımızda bizi şaşırtan önemli bir unsur oldu. Ayrıca proje sonunda barındırdığı risk nedeniyle aciliyet arz eden eserleri restorasyon uygulama kararlarının alındığı Kültür Bakanlığına hızlıca aktarmayı planlıyoruz." (CY/NV)